Gerçekler Bu tasarı, bir İktisadi Devlet Teşek- külü statüsüne uydurulursa, orta- ya şöyle Ur durum çıkacaktır: Bir İktisadi Devlet Teşekkülü, ancak beş yönetici ile serbest mukavele imzala- yabilecektir. Radyolar ise, serbest pi- yasada yüksek ücret alan usta sanat- çıları uzmanları Radyo bünyesi içi- ne alabilmek için "beş mukavele" im- kanıyla tekrar sımsıkı bağlanmaktan korkmaktadırlar. Zira bugün bile Ankara Radyosunda mukavele ile çalışan 6 uzman vardır. Bütün Türki- ye için yalnız "beş talihli", Radyola- rın bugün içinde bulundukları ele- man darlığını ne karşılayabilir, ne de giderebilir. Bir gazete muhabiri- nin işe başlar başlamaz 1200 lira üc- ret aldığı bir memlekette, bir yazı işleri müdüründen bin kere daha a- ğır ve çetin sorumluluklar taşıyacak olan Haber Şubesi Müdürü, herhalde 700 liraya çalışmayacak, o çalışmaya razı olan da herhalde yalnız hata ya- pacaktır. Bugün sanatçılara, prodük- törlere, redaktörlere, metin yazarla- rına ödenen ücret gülünçtür. Piyasa. Radyodaki bir elemanı kolayca çekip alabilmektedir. Bugün Türkiyenin her tarafından dinlenen, en az bir Türk Radyosunun mevcudiyetini sağ- layacak radyo şebekesi henüz kurul- muş değildir. Hiç bir radyocu, 500 - 1200 lira arasında alabileceği bir üc- ret karşılığı Vana, Karsa gitmek is- tememektedir. Röportaj için herhan- gi Ur şehre yollanan bir radyocu. ancak 16 lira gündelik alabilmekte- dir. Yemeyi, içmeyi, oteli, falanı fi- lânı, herşeyi bu 16 lira ile karşıla- mak zorunda kalmakta, bir araba tu- tabilmek için ya valiye dil dökmesi, ya devletten daha zengin olduğunu ispat için kendi cebinden para öde- mesi gerekmektedir. Radyo muhabirliği gazete muha- birliğinden farklıdır. Tek malzemesi sesdir. Bir şehirden ses toplamak i- çin, herşey bir yana, bir arabaya bi- nebilmek kaçınılmaz bir ihtiyaçtır Ankara Radyosu. Haberler Merkezini kurduğu zaman, Merkezin telefon ih- tiyacı ancak Söz Yayınlan şefliği ile müracaatla telefonları alınarak kar- şılanabilmiştir, Saat 20'den 02'ye ka- dar 6 saat gece mesaisi yapan, üç bülten ve üç kısa haber hazırlayan bir redaktör brüt 15 TL. sı ücret ala bilmektedir. Suna Kan gibi milletle- rarası bir değer, Radyoda bir kon- ser verdiği takdirde, 185 liradan faz- la ücret alması imkânsızdır. Daha a- cısı, memleketimizdeki Oo büyük bir günlük gazetenin redaksiyon masra- fi yılık 5 milyonla 10 milyon lira RADYO Ankara Radyosu Bekleyen derviş... arasında değişirken, Türkiye Radyo- larının hepsinin birden yıllık redak- siyon tahsisatı, sadece 1 milyondur. Sabaha karşı 03'de Amerikaya yapı- lan yayın için haberler bültenini ter- cüme eden ve o saatte okuyan mü- tercim - spikerin bülten başına ala- bileceği ücret de 15 liradır. Radyo, bu yıl aldığı 3 bin liralık demirbaş tahsisatını oplâk için mi. yoksa elektrik süpürgesi için mi har- camasının, daha elzem olduğuna. bir türlü karar verememiş, sonra süpür- ge alınmıştır. Ankara Radyosunun diskoteğinde hâlâ 400 adet hafif mü- zik plâğı bulunduğunu bilmeyen kal- mamıştır. Çocuk Saatinde görevli oamatör ruhlu sanatçılar, iki saatlik prova ve bir saatlik yayın için sadece brüt 20 lira ile yetinmek sorundadırlar. Ay- nı kişiler şimdi de haftada iki saat tekâmül kurslarına katılmağa o zor- lanmaktadır. İşin garibi, hiç biri de şikâyetçi değildir. Radyoyu seviyor- lar. Bu, bir maliyeci görüşüyle daha da gariptir. Her şeyin bir sonu var Radyolarda hemen herkes, müraca- at memurundan müdürüne kadar kaç yıldır böyle bir kanunu bekle inekle avunmaktadırlar. M. Godot gelecekse, elleri dolu gelmelidir, ak- lı başında gelmelidir. Gelince de, çö- züm yolu bekleyen ne varsa, hepsini çözmeli, ya da çözüm yolunu göster- melidir. Radyoların insan tahammü- lünü aşan zahmetine hep bu kan nun çıkması ümidiyle katlanılmıştır. Radyo müdürünün, program müdürü- nün, müzik yayınları şefinin, söz ya- yınları şefinin, haber merkezi şefinin, rejisörün,, dinleyici tarafından tutu- lan falan programın prodüktörünün, filân spikerin. Radyodan aldıkları ücretin dışarda üç mislini, hattâ beş mislini kazanmaları tabiidir.Üstelik; bu ücreti kazanmaları -için: Radyoda sarfettikleri emeğin o yarısı, hattâ dörtte biri yeter de, artar bile.; Ça- lışanların çoğu, Radyoya duydukları sevginin suiistimal edildiğine mağa başlamışlardır. Bugün, bir e- faktörün ölmesiyle şaşkına, dönen, o- nun yerine adam bulmak için çırpı- nan Radyolar, acaba yarın, beklenen kanun çıkmadığı, dayanılan direkler "iHallah" deyip kaçtıkları zaman ne yapacaktır? Eski Radyo memurları- , nın dillerine pelesenk ettikleri bir söz vardır: "Herkes gitse, Radyo yine yürür, gider'"" Radyo elbette ki yürür. Diskotekte mevcut alaturka bandlar yayına sokulur ve birçok dinleyiciden, alaturka yayın arttığı için tebrik tel- grafı bile alınır! Ama, XX. yüzyılın Batılı radyoları ve Ortaçağın şartla- rı içinde yaşayan Türkiyenin ihtiyaç- ları karşısında, bu tutumda bir Rad- yo ne ifade eder, ne işe yarar? Böy- le bir Radyo, yıllık tahsisat olarak aldığı 11 milyona değer mi? "Bizim Radyo"nun memlekette ne kadar de- ğer varsa kemirdeği, Güneyin ve Gü ney-Dogu halkının pek çoğunun -açık söylemek gerekirse- kürtçe ve adap- ça yayınları dinlediği, aydınların ya- bancı istasyonların düşmesini çevir- diği yurdumuzda, bu davaya bir ma- liyeci gözü ve kalbi ile sırt çevirmek hüzün verici, bedbaht edici bir du- rumdur AKİS/33