s POR Haberler Futbolumuzun Başı, dertli başını 'rahat ettirmek için pek parlak bir çare bulmuştur: Bundan böyle futbolun çeşitli işleri, kurulacak çe- şitli komiteler marifetiyle oyürütüle- cek; Başkan da sadece gezilerde ka- filelere Başkanlık edip bizi temsil e- decektir. Ne var ki Başkan, yaban- cı dil bilmemektedir. Bu bakımdan temsil alanındaki başarısının da tek- nik alandakinden farksız olacağın- dan haklı bir şüphe duyulmaktadır. Yürüklükteki mevzuat, spor iş- lerinden kimlerin sorumlu olduğunu açıkça göstermiştir. - Turşu kurma rahatlığı içinde mali, teknik, organi- zatör, basınla bağdaşma komiteleri kurmak ve sonunda işler alıştığımız naticelere dayanınca, "Ne yapayını, m yetki falanca komitenindi" demek kimseyi kurtarmıyacaktır. (Kimseyi güvendirmediği gibi... İsa olsa, gelecek gezilerde turistlerimizin sa- yısını arttıracaktır. Son haftanın Totosu pek az kimse- nin yüzüne güldü. 13'ü kimse tut- turamadı. 12'yi ise sadece 37 kişi bildi. Bunların da medyum oldukla- rı söylenmektedir! Takımlarımızdaki bu istikrarsız- hafta da Kasımpaşa Beşiktaşı yensin ve vefasızlar elinde takatsiz kalmış Vefa, Fenerbahçeyi dize getirsin?.. Galatasaray, Milan'a karsı oynıya- cağı kardöfinale hazırlanmakta- dır. Bu hazırlanışın Futbol Federas- yonumuza sadece örnek değil, den olacak bir ciddiyet ve' bilgi içinde ilerlediği kimsenin gözünden kaçma- maktadır. Antrenör yalnız çalışma- ları düzenlemekle kalmıyor, çocukla- rını adım adım hususi hayatlarında takip edip, onların mücadele gücünü muhafaza etmelerine itina gösteri- yor!.. Moral için de herhalde pişpirik- ten başka çareler peşindedir!.. Mene- cere gelince, o da, rakiplerinin oyun- larını ve her yönden özelliklerini izle- mekle meşguldür!.. Maç ne netice verecektir, biline- mez. Ancak, müsabakanın spora ya- raşan MMazERE bir mücadele ola- cağından da şüphe edilmemelidir. AKİS/36 KÖŞEDEN Başarısız Yıl: 1962! Vildan Aşir SAVAŞIR Bu hafta gazetelerin spor sayfaları, geçirdiğimiz o başarısız yılım acıklı kronolojisi ile donandı. Gerçekten, 1962 yılı sadece, devlet kesesinden seyahate alışmış spor idarecilerinin yüzüne gülmüştür. Neyi, nasıl idare ettikleri artık herkesin malâmu bulunan bu kişilerden başka hiç kimse, ge- çirdiğimiz yılı yüreğinde acı bir burukluk duymadan hatırlıyamayacaktır. Bu kişiler peşleri sıra ümitlerimizi, iyi dileklerimizi de sürükleyerek yol- lara çıkmışlar, gezmişler tozmuşlar ve her gittikleri yerden koca bir mem- leketin spordaki itibarını yitirip dönmüşlerdir. Balkan Güreş Şampiyonası dediler, Atinada yüzümüzü yerlere düşür- düler. Bütün ağırlıklarda silme derecede görmeye alıştığımız güreşçiler serbestte tek bir birincilik alabildiler. "Ver elini Toledo!" dediler, ola ola dünya dördüncüsü olup, yurda boynu bükük döndüler. Güdük bir güreşçi kadrosu ile katıldığımız Belgrad Şampiyonası da hiç bir ümit getirmedi. Futbolde Milli Takıma azıcık itibar sağlayabilmek için, emekleme çağında rakip arayacak hale geldik. İzmirde -evet şaşmayın, İzmirli se- yirci önünde!- yunanlılara, Sofyada bulgarlara, Bükreşte iki defa rumen- lere, Budapeştede macarlara, Bologna'da italyanlara yenile yenile hal ol- duk. Danimarka ile, çekler ve habeşlerle berabere kaldık. Kıbrıs, İsrail, Habeş takımlarına karşı aldığımız galibiyetlerle övündük!. Atletizmde derseniz, halimiz hiç de patlak olmadı. Belgratta, Atina- da ve Ankarada, iyi hazırlanmış rakiplerimizin ardı sıra pistlerde perişan gezinmişizdir. Ne Gül Çıraym, ne Dalkılıçın birincilikleri, ne de Şükrü Saban ile, emeklilik yaşındaki gayretli Önelin güzel dereceleri, -Şük- rü Saban 10 binde 29.37.4; Cahit Önel 3 binde 8.42.7- üzüntülerimizi ha- fifletmeye yetmiştir Boksörler de, hangi ünvan ile, ne için yola çıktıkları hâlâ açıklanma- mış bulunan dedikodulu Glaskow gezisinden zayıf rakipler karşısında sa- dece mağlübiyetlerle döndüler. Bir ilerlemenin söz konusu edildiği her şeyde olduğu gibi, sporda da bir geri kalma, bir de gerileme vardır. Herkesin dev adımlarıyla ilerledi- ği yerde siz âleme ayak uyduramaz, yetişemez, yanşamazsanız, geri ka- lırsınız. Biz sporda geri kalmamış, gerilemiş; eski günlerimizi arti anar hale düşmüşündür. Ne güreşimiz eski güreş, ne futbolumuz eski fut- bol, ne de atletizmde derecelerimiz eski derecelerdir. Hani, Avrupa Şam- piyon Klüpler Turnuvasında rakipleri ile başabaş, bilgili Ur mücadele yapan Ur Galatasaray, derli-toplu, disiplinli bir manzara gösteren Bas- ketbolcüler ve çocuk yaştaki okçu Y. Cavkaytar ile futbolca C. Bartu ol- masaymış değil dünyada, Avrupada dahi adımız sadece yenilmeler vesile- siyle ve karikatür konusu olarak anılacakmış!.. Gazetelerimizin .yayınladıkları e bakıp da üzülmemek ka- bil değildir. Buna üzülmeli, fakat asla şaşmamalıyız. İnsanların, ektikle- rinden başkasını biçtiklerinin şu ni dünyamızda örneği yoktur. elmez maraton ligler içinde perişan, ölçüsüz, düzensiz müca- deleden bezgin bir futboldan, para uğruna haftalar, aylar boyunca maç- tan maça koşulmuş sürantrene futbolcudan ancak bu netice alınır. Tart ölçüsünde benimsenip bellenmiş bir sisteminiz olmıyacak, hocanız olmıya- cak, disiplin olmıyacak, çalışma olmıyacak ve siz "özel tahsilir turistle- rin kale arkası suflörlüğüne güvenip netice bekliyeceksiniz. oOBu, güreş için de böyledir, Atletizm için de ve dış turizm kervanına yeni katılan Boks için de böyledir. Birincisinde çayırdan yetişme eski model başarısız Ur pehlivan öğretmenlik etmede, diğerinde ise yıllarıydı devam etmiş bir derbederlik, hocasızlık, malzemesizlik, takvimsizlik başçekmede. Buna karşılık, sorumlu kişilerin ağızlarında, hiç kimseyi inandırmayan düzme- ce mazeretler, incir çekirdeğini doldurmayan izahlar a ise, devlet kesesinden yapılacak ami sönmek bilmiyen ate yılın 12 ayını kapsayan kronolojiyi imkân bulup buraya aktarabil- seydik ve hadiseleri tek tek dile getirseydik, üzüntü daha da büyük olur- da. Bizce mühim olanı, spora gönül bağlamışların duydukları haklı üzün- tü değil, sorumluların hadiselerden ve yerinde tenkidlerden ders almala- rıdır.