laca isim yaptıklarına kendilerini a- lıştırmış olan iki kardeş, sessiz se- dasız bir transferi ikinci plâna iti mek addetmektedirler. Burhan A- transferi obiraz teşekkülde eleğin üzerinde bir görev almak, tabiatıyla Koalisyon Hükü- metlerinde de bu göreve yakışır bir ir. Ancak lideri veya ileri geleniyle açıktan gi- rişemiyeceğinden bir zemin hazırla- mayı uygun görmektedir. Suyun yüzündeki Bağımsızların düşüncelerinin önüne çıkan ilk set iki parti arasındaki oldu. YTP nuniyetle karşılayacaklarını diler. CKMP ise ismin içinde behe- mahal Millet kelimesinin bulunması- nı talep etti. YTP 'li Yusuf Azizoğ- lu isim konusunda bütün gücüyle di- rendi. Nihayet (Alican bu hususta son sözü söyledi: “ ayet büyük bir kitlenin il- tihakı bahis konusu olursa, ,yepyeni bir isimle ortaya çıkılabilir." Böylece iş uzadı, iki küçük par- tinin şimdilik bir birleşmeye gidebil- mesi yolları tıkalıdır. Hal böyle o- lir, bu parti içinde birleşme yolunda çalışılabilirdi. e Kıray, Baltan, Nec- mi Ökten bu konuda Kapanlı - Evli- yaoğluyla beraber olduklarını belirt- tiler. oApaydın kardeşlere gelince, onlar kenara çekilmeyi uygun buldu- lar. Bağımsız olup da böylesine bir düşüncenin yanma bile uğramayan politikacı Halük Nurbakidir.. Nur ba- ki, üstelik takım arkadaşlarının ba- zı ön düşüncelerinin sahibi olduğunu iddia etmekte ve "— Bakan koltukları için bu mü- cadele değmez" demektedir C.H. P. "Nice yazlardan sonra" (Kapaktaki o Kadın) Hasta, kıvılcım gibi yanan pırıl pı- rıl siyah gözlerini oyanıbaşındaki beyaz gömlekli adama doğru kaldır- dı ve sakin bir sesle: — Üzülme doktor, bu uzuv za- ten benim değil artık. Onu al, kurtar beni" diye mırıldandı. Doktor, gözlerindeki yaşı göster- memek için başını, sargılar içindeki Kulağa Küpe... Zaruri Açıklama imi zemmeltse vezir, kimi methetse rezil yapan bir çok politikacının, kalem sahibiyle yayın organının bu mecmua ve Başyazarını o milletin sevgilisi haline getirecek istikamette, kesif bir reklâm gayretine ge- ne bugünlerde girişmiş, olduk- ları görülüyor. o Kendilerine a- çık teşekkürlerimizi o sunmakla beraber bu hizmetleri karşılı- gında, Karunun hazinesi daya- namayacağından, hiçbir ilân be deli ödeyemeyeceğimin gördü- gümüz lüzum üzerine ve sonda- dan bir talepleri bulunmaması için bildiririz. hareketsiz bacağa doğru biraz daha eğdi. Odadakiler soluk almadan, bu acı tabloyu o seyrediyorlar, ne diye- ceklerini, ne yapacaklarım ( bilemi- yorlardı. İnce yüzlü» çekik gözlü sol- gun bir kadın yavaşça karyolaya yaklaştı. Yaşlı gözlerinde tuhaf bir şurur vardı, elini hastaya uzattı: — Hüseyin, evlâdım, sen bu Turhan Kapanlı Boşlukta bir adam YURTTA OLUP BİTENLER memlekette hürriyet mücadelesi ya- panların şerefi oldun. Acın büyük, ama sana gıpta ediyorum. Çünkü kazandığın şey, ondan da büyük.." diye fısıldadı. Hüseyin Onur, soluk çehreli, in- ce yüzlü kadına uzun uzun baktı. 28 Nisan olaylarından sonra kaldırıldı- ğı Haseki Hastahanesinde zaman za- man ayıklıkça bu yüzü yanıbaşında görmüş, ona dışardaki arkadaşlarını sormuş, bir defasında, imtihanım verememek endişesinden bahsetmiş- ti. Kim olduğunu bilmek istiyordu. Gülümsedi, hatıra defterini ona işa- ret etti. Soluk çehreli kadın artık ağlamıyordu. Kahramanın şeref def- terine duygularını yazdı, altına bir isim, bir adres ve bir tarih koydu: "Zarife Koçak, Bakırköy C H. P. İl- çesi, 26 Mayıs 1960..." Hüseyin Onur, o gün, bir baca- ğını kaybedeceğini biliyor, fakat bütün vatan çocuklarının o kalbi* nin kendi kalbiyle beraber attığı- nı duyuyordu. Hastahane koridor- ları sivil (o polislerle o doldurulmuştu. Zarife Koçak, o günkü yüklerce zi- yaretçiden yalnızca bir tanesiydi. Polislerin arasından gözleri yaşlı, fa- kat başı dimdik geçti. Koridorun u- cunda onu ve bütün türkleri bekle- men ödeve doğru gidiyordu. Demokrasi "Zarife Koçak bir partili idi. Onun için ödev, devrin gayrimeşru ik- tidarını ne yapıp edip, sandık başı- na getirmeye çalışanların arasına ka- tılmak, zorba zihniyeti sandık başın- da yenmekti. 27 Mayısı bunun için, hem sevinerek, hem de o ağlıyarak karşıladı. Tıpkı, Hüseyin Onurun ba- cağının kesileceğini öğrendiği anda duyduğunu duydu: Bir uzvun kopa- rılıp atılması gerekiyordu. Bu, YAT gerçekti. Ama gönlü, koparıp atma- dan iyileştirmeyi öylesine istemiş, buna öylesine inanmıştı ki,. 27 Mayıs- tan evvelki devirde İstanbul Bakır- köy ilçesi çalışmalara büyük bir hız vermişti. Partililer eve ekseri gece 12'de döner,.polis kontrolü altında toplantılar yaparlardı. Zarife Koçak ve arkadaşları evvelâ ne istedikleri- ni tespit etmişlerdi: Bütün hakları- nı demokratik yoldan elde etmek is- tiyorlardı. Bunun için şahıslarla de- gil, daha çok antidemokratik kanun- larla uğraşıyor, bir zihniyetin tem- silcilerini, Oo sözlerini (o esirgemeden, tenkid ederken, işi hiçbir zaman şah- siyata dökmüyor ve yanlış bir yol, tutan iktidarın taraftarlarım da dai- ma sükunetle, ikna yolu ile elde et- AKİS/17