T Doktorluk Sebep ve sonuç ai Bakanlığından bildirildiğine öre, büyük şehirlerin haricinde kalan bölgelerde uzman oktor ve doktor sayısı yetersiz bulunmakta ve bu mıntıkalarda yaşayan vatan- daşların sıhhatleri bu sebepten tehli- keye düşmektedir. Yetersizliğin âmi- li olarak da, genç doktorların yaban- cı memleketlere gitmeleri ve orada yerleşmeleri gösterilmektedir. Bu a- giden doktorları, bu davranışlarından dola- yı ve sebepleri araştırılmadan, itham eder tarzda yazılar görülmekte, fa- kat esas dâva olan Doğudaki sağlık işlerinin düzeltilmesi konusu üzerin- rulmamaktadır. Halbuki bir hâ- diseyi değerlendirmeden önce Onun nedenlerine eğilmek gerekir. Bugün Türkiyede, en ağır ve en uzun tahsili yapmış olan genç bir doktorun, askerlik ödevini de yerine getirdikten sonra istikbalini (tâyin hususunda karşısına çıkan yollar şun- lardır: Sağlık Bakanlığına müracaat edip, 35 lira asli maaşla herhangi bir kazanın hükümet veya belediye ta- bipliğine tayin edilmek... Orada, esas vazifesi olan hastaya bakmak ve te- davi etmek yanında, bakkal ve lo- kantaların kontrolundan helaların teftişine kadar bütün idari işleri yap- mağa çalışmak. Adli vakalarda katır sırtında kış ve yağmur demeden en uzak köşelere kadar gitmek ve gere- kirse, orada otopsi yapmak Bu şartlar altında çalışan bir doktor, ak- şam evine döndüğü zaman gaz lâm- basının ışığı altında bir - iki satır tibbi bir makale okuyabilirse kendi- ni şanslı sayacaktır. Aybaşında eline Seçen paradan ailesne göndermek mecburiyetinde olduğu miktarı ayır- diktan sonra ayın sonunu nasıl geti- rebileceğini düşünecektir. Bu arada, yapılan gayrikanuni ve gayriahlâki bir takım . teklifleri, her şeyi göze alarak, reddedecektir. Bunun ne de- mek olduğunu, memleket realitesini bilenler çok iyi anlıyacaklardır-. Bu şekilde seneler geçecek, genç doktor olgunlaşmış, fakat ilmi kabiliyetin- den çok kaybetmiş olacaktır. Kendi- nastahaneye asistan olarak girip ih- tisasına başlamak veya istifa ederek vazifesinden ayrılmak suretiyle kur- tulabilir. Kazancı ve kaybı ne olmuş- tur? Biriktirilmiş birkaç bin liranın Pp yanında, kaybolan senelerini ve ilmi- ni nasıl telâfi edebilecektir? İmkânsızlıklar ortasında Tıbbiyeden yeni mezun olmuş bir gencin seçebileceği ikinci yol, a- sistanlık imtihanına girerek bir has- tahanede ihtisas yapmağa başlamak- tır. Bilindiği gibi, asistanlık da fah- ri ve asli olmak üzere iki türlüdür. Fahri asistanlara maaş verilmez, bunlar sadece hastahanede yemek yi- yebilmek hakkına sahiptirler. Asli a- aistanın fahri asistandan farkı ise, 35 lira asli maaş almasıdır. Para bu genç için önemli değildir. O öğren- mek, hastalarına ve memleketine faydalı olmak ister. Bunun için de iyi bir hastahanede çalışmak arzu- sundadır, fakat Üniveriste ve birkaç, Sağlık Bakanlığı hastahanesinin dı- şındaki hastahaneler ilmi bakımdan kifayetsizdir. Bu müesseselerde çalı- şan ve öğretimle de görevlibulunan servis şefi mütehassıs doktor gerek idari işler ve gerekse hasta muayene ve tedavi işleriyle o kadar yüklüdür ki, asistanları ile meşgul olamaz. Di- ger taraftan, bu hastahanelerdeki lâ- boratuvarda, eleman ve malzeme yok- luğundan, en basit kan ve röntgen muayeneleri dahi yapılamaz. Asistan doktor, tatminsizliğin verdiği huzur- suzluk içindedir. Çünkü dar bir çer- çeve içinde yetişmekte, görgüsüne ve bilgisine fazla bir şeyler ekleyeme- mektedir. Üçüncü bir yol olarak da, genç doktor muayenehane açmayı düşüne- bilir. Bu durumda da kendini ilmen ve maddeten tatmin edemez. Kazan- dığı para altı senelik tahsilinin kar- şılığı değildir. Ayrıca, kendisine mu- ayeneye gelen fakir oköylünün ilâç alacak parası olmadığını o öğrendiği man, ona üstelik para verdiği veya ilâçlarını başka yerden temin ettiği vâkidir. Hastaların başında doktorlar Ah şu sosyalizasyon.. AKİS/25