KİTAPLAR Neden Köy Enstitüleri Değil (Hazırlayan Yücel Hacaloğlu, Toprak Yayınları 17, Ülkü Matbaası, İstanbul, 128 sayfa 300 kuruş) Yücel Hacaloğlu, malüm ırkçı, fa- şist ve kafatası ölçücü dergilerin yazarlarındandır. Herhangi bir konu- da herhangi bir fikri var mıdır, pek belli değil. Ama, fikir ötesinde o da diğer arkadaşları gibi sağa sola va” tan millet nutukları atıp, kuru gü rültü koparmasını bilenlerden biridir. Son zamanlarda iyiden iyiye alıp yü- rüyen gerici yayınlar arasında bu zat-ı muhteremler kitap yayınına da başlayınca, liselerin ilk sınıflarında okuyan ham öğrencilerle, ruhi sapık- ların ve vatan bölücülerin fikirlerinin tercümanı olan devşirme kitapçıklar da piyasaya çıkmağa başladı. “Niçin Köy Enstitüleri Değil” başlıklı kitap bunlardan biridir. Bunlar öylesine zavallı oadamcık- lar ki, Yüksel Hacaloğlu adlısı bu nu iyice ortaya koymuş. Boyundan büyük işlere girişip, kitap derleyici si pozuna giren bu Natpinkerton bozması fikir yoksulu, önsöz diye yazdığı yazıda şöyle diyor: Köy Enstitüleri islâh edilmese idi ne olacaktı? Milletimizin yüzde dok- sanı okuma yazma mı öğrenecekti?” Bakın, bu fikirdir! Köy Enstitü lerinin süratle gelişip boy atmasına rağmen, oradan yetişen öğretmen- ler sayesinde kısa bir süre çinde belki de milletimizin yüzde doksa- nına okuma yazma öğretmek müm” kün olmazdı. Eh, doğru olmasa bi- le, fikir! Ama, durun bakalım, Ha- caloğlu Yüksel begin asıl incisi bu cümlelerin hemen ardından geliyor. “Hem ' yenin değil, Dünya eğitim müesse” selerinin en enteresanlarından o biri a bir kuruluşun aleyhinde bulu” nan bu Hacaloğlunun şahsi fikri ne dir, ne düşünür diye kitap didik di- dik edilsin, hayretle görülen şu ola” caktır: Kitabın kapağına yirmi pun- todan imzasını koyan bu zatın me- ğer önsözde yazdıklarından baş&a bir fikri yokmuş! Köy Enstitüleri düşmanlığını na- muslu ve dürüst pedagojik görüş ayrılıklarına dayandıranların değil, Hacaloğlunun kitabının içinde sa“ dece malümların ve mahutların ya” zıları yer almıştır. Müseccel Ata” türk düşmanlarının, Türk vatanını ve gerçek Türk milliyetçiliğini ar kadan hançerlemeye çalışanların, kafatası ölçülerine meraklı olup da kendi kafatası ölçüleri Türk ölçüle- rine uymadığı için etrafındakileri le- en çalışan Zzavallıların yazı- .. Sonra da bütün bu yalar, MYGLR kalemlerin yazıları” oluyor! Okuyucuya böyle yutturulmaya ça lışılıyor. Zavallılar!.. Tanrıyla Alış Veriş (Cahide Akıntürkün şiirleri, oİstan- bul, Parmaksızoğlu Basımevi, Ca- gğaloğlu 1962, 63 sayfa 300 kuruş) (Çahide Akıntürk, öyle anlaşılıyor ki Jise sıralarında şiire merak sarmış bir genç kızımız. Vezin$siz kafiyesiz satırları altalta sıralamak” la, nesir olabilecek bir takım cüm” leleri kırık dökük satırlar haline ge” tirmekle şiir yazılabileceğine inanan günümüzün binlerce şairinden biri... Şiirde serbest nazmın galiba en büyük kötülüğü de bu oldu. Azıcık 5 Hacaloğlu (Yüksel beg 1 “Okuma yazma öğrenmekle halledilir miydi?” Bu veciz ardından da cevap: hayır!..” Sonra Hacaloğlu Yüksel beg pek değerli olduğunu iddia ettiği bir ilim adamını da bu konuda kendisi” ne şahit gösteriyor: Profesör Müm- taz Tarhan!. Hani meyhaneciye sahit sormuşlar, bozacıyı göstermiş; Hacaloğlu da o cinsten. Hacaloğluna göre Köy Enstitüle- rini savunanlar ahlâksızlardır, S0” mesele sorunun “Şüphesiz ki, yazma öğrenmeğe bizzat kendisinin ihtiya- cı olan bu zat, el ayası kadar bir kitaba sadece tek yapraklık önsöz yazarak, “Köy Enstitülerine neden taraftar olmadığımızı bu küçük der- lemede ortaya koyarken, sözü yet- kilt kalemlere bırakıyoruz” diyor. Köy Enstitüleri gibi, sadece Türki” MEY EVDE YOLCULUKTA HER UM, V Grip nezLE, V SES kısıkuığı, V ROMATİZMAL AĞRILAR v ÜŞÜTMEDEN MÜTEVELLİT AĞRILAR, KÜÇÜK VE BÜYÜKTE AYNI TESİR HER EVİN MERHEMİ AKİS — 400 icli, azıcık hasse yahut da alaycı HK, iş V mın Şiir yazm Kriesi olay olduğunu sanıp, * için size dünyasi” nın ortasına belt ? İçe yi Bu, tâ bizdeki ilk sere dene- melerinden beri böyle“ e ikinci Dünya Savaşının başından»... stihare'k Orhan Veliyle şiirimize iyiden iyiye giren serbest nazım, o günlerden bu yana Türkiyede belki de onbin” lerce insanın şiire merak sarmasına yol açtı. Vaktiyle de Türkiyede, vezni kafiyeyi yerine oturttu mu Şi. ir yazdıklarını sananlar vardı. Ama bunlann sayısı hiçbir zaman 8on- rakiler kadar çok olmamıştır, Vezin ve kafiyenin kalıbı içinde şiir gibi, hiç değilse nazım gibi gözüken pek çok lâf, serbest nazmın yıkıcı. lığı ve ele avuca sığmazlığı içinde büsbütün zorlaştı. İşte bunun için dir ki 1938 den bu yana Türk ede. biyatında onbinleri çoktan aşan Şa- ir bozuntusu çıktığı halde, serbest nazımla gerçekten başarıya ulaşan orta halli şairlerin sayısı bile iki e- lin parmaklarının sayısını geçemedi. Cahide Akıntürk de bu sayısı on” binleri geçen kalabalığın içinden bi- risi, Kucak dolusu para vermiş, Şi” ip diye karaladığı şeyleri, Üüşenme” miş, bir bir sıralamış, bunları kuşe 1 Şair ruhlu olmak, şair olmağa yet- mez ki... Akıntürkün yazdıkları ve $iir diye bastırdıkları da şiir değil, Mr takım lâflardan ibaret. İyi ki Cahide Akıntürk bir de anlamsız Şi. ire, İkinci Yeniye merak şarmamış! Ya maazallah bir de ona merak şar- saydı da, anlamsız şiirler anlaşılmadığından, ları bir takım eleştiriciler dan “Aman ne güzel şiir!” diye pöh” pöhlenseydi, sonra halimiz nice O- lurdu? Bereket Cahide Akıntürk bu yola sapmamış, Dediklerini açık” ça söylüyor, İşte meselâ bir örnek: “Seni öylesine sevdim - Öylesine büyüttüm ki içimde - İçim yetmez oldu büyüklüğüne - Sana öylesine güzel dedim ki - Çirkin görmeye başladın beni . Tüm sevgilerin - Be- nim olmasaydı razıydım - Gam ye- mezdi gönlüm » Yeter ki beni anla” saydın.. İşte Cahide Akıntürkün, bir mek- tuba yazacağı satırları yanlışlıkla altalta sıralayıp kitabına aldığı bir şiiri bu. Diğer şiirleri de bundan daha değişik bir havada değil, Şiir heveslisi genç hanımın yapa” cağı tek şey var: Şiir yazmaktan vazgeçmek!,, Aksi halde, bir sürü masraftan ve eşe dosta caka Sat- maktan başka bir kazancı olmıya c AKİS, 28 TEMMUZ 1969