E G 1 IM Öğretmenler Olur mu böyle olur mu? zun boylu, esmer, yakışıklı bir ençti, OHeyecanlıydı. o Uğradığı haksızlığı, AKİS muhabirine heye canla anlatmaya çalışıyordu, Belli bir umut kırıklığı içinde bulunduğu da gözden kaçmıyordu. Bitirdiğimiz haftanın sonlarında birgün, bir öğle yemeği sırasında ge” çen bu konuşmada, ç adam sözünü şöyle bağladı: — Ben yedeksubay öğretmen ol- mak zorunda değildin. Akademide okuyordum, Son sınıftaydım. Öğ- renimime pekâlâ devam edebilir, sonra da, yüksek öğrenim yapanla” ra tanınan hakkımı alır, yedeksu- bay okuluna giderdim. Ama böyle yapmadım. 27 Mayıstan sonra bir çok yurt meseleleriyle karşı karşı” ya geldik, Köylerdeki öğretim eksik- liğini daha acı olarak duyduk. Yur dun kalkınmasının eğitime bağlı ol- duğu, canlı örneklerle önümüze serildi. list bir insanım. Yaptığım öğrenim bana köylerde hizmet fırsatını her- halde vermiyecekti. Yedeksubay öğ” rTetmenlik kanunu çıkınca, yalnız yurdu daha iyi tanıyabilmek, : Türk köylüsüyle yakından “ ilişkiler kura- bilmek, yurtta çözülmesi başlıca dâ' va olan ilköğretim dâvasına karın ca kararınca' hizmet edebilmek 'iÇim yedeksubay öğretmen olmaya ka rar verdim. Bunda başlan sona inançlı, iyiniyetli olduğuma .inanma nızı rica ederim. '* Hiçbir vüksünme duymadan,» gönüllü olarak, ; sevine- rek askerlik şubesine başvurdum. Diledikleri, istedikleri yere; beni gön derebilirlerdi. -gidecektim, .İki öğ- retim yılı, köy çocuklarına . elimden geldiğince yararlı olmak, hayatımın en: büyük mutluluklarından biri ola” caktı. Gittim. * Çalıstım: Elimden geleni yaptım. Hiçbir yerden “bir kimse den'ne yardım, ne de destek gördüm. Daha yararlı olabilmek ' içinize hiçbir kurum öğreticilik etmedi. Bü” tün bunlara rağmen, hizmete , de- vam ettik, Sonra da, iste böyle ol- du, Yurda hizmet etmenin sonucu bu mudur? Yedeksubay öğretmen olmak için ilk başvurduğumda ve köye ilk gittiğimde nasıl heyecan hı, inançlı, ülkücü idiysem, şimdi de o kadar kırık, karamsar, umutsu m, Biz ne umduk, ne bulduk? Bu işler böyle mi olmalıydı?” Sustu, başını önüne eğdi. Bir sü- re öyle durdu. Sonra, sözlerinin A- ZA KİS muhabirinde nasıl bir etki bırak- tığını anlamak için başını kaldırıp baktı. Muhabir, genç adama bir- şeyler söylemek gerektiğini düşü” nüyor, nasıl söylemesi” tiremiyordu. Sonunda “— Haksız değilsiniz tabii... Ama yla da olmayın. Bu yurdun şartları böyle işte. Ülkücü olacak- sınız, çok köstekleneceksiniz, kırılmıyacaksınız, Yurda hizmet, sizin sandığınız gibi kolay değildir ki! Geç ve güç olur, ama herhal- de düzelir” dedi. Genç adam, pek de beklediği ce- vabı almış sayılmazdı. Kalktı, ol dukça umutsuz bir sesle: “.— İlginize teşekkür ederim, Ra- hatsız ettim sizi” dedi ve sessizce çıkıp gitti, Hikâyenin sonu Zzun boylu, esmer adam, sayıları 360'ı bulan şikâyetçi gençlerden biridir. 360lık“grubun hikâyesi şöy“ lece özetlenebilir: 27 Mayıs Devriminden sonra Çi- kan 97 sayılı kanunla liseyi bitiren” lerin o“yedeksubay öğretmen” adıy- !a köy okullarına öğretmen olarak gönderilmeleri kabul edilmişti. o İki yu öğretmenlik gençler, , kerlik eğitiminden geçirilecekti. nun başlıca amacı şuydu: İlköğ- “etim dâvası, D. P nin on yıllık ik. tiğarı sırasında alabildiğine ıh- mal edilmişti. Türkiyenin gerçek Kalkınması ancak ilköğretim sefer berliğinin yüzde yüz başarılmasına bağlıydı. Bunun için de, çok sayıda öğretmene ihtiyaç vardı. Liseyi biti- ren genclerden pekâlâ yararlanıla- bilirdi. Gençler hem yurdu, yurdun gerçeklerini daha iyi tanımış olur lar, hem de binlerce köydeki yüz” binlerce köy çocuğu Ööğretmensiz kalmazdı. 97 sayılı kanun bu yılın Mayıs ayında değişikliğe uğradı ve altı aylık askerlik eğitimi üç aya indi- vldi. 53, Dönem Yedeksubay grubuna dahil gençler köylere gönderildiler. Bu öğretim yılı sonunda da, “terhis mahiyetinde süresiz izinli” olarak bırakıldılar. Böylece, üç aylık as- kerlik eğitimlerini görmüş, iki yıl öğretmenlik yapmış oluyorlardı. Ar- tık herkes kendi hayatına istediği yönü verebilecekti. Birçoğu, yarıda bıraktığı yüksek öğrenimini tamam luyacaktı, Bir kismi, öğretmenliği Şevket Raşit Hatipoğlu Biraz ilgi sırasında yüksek öğrenimini tamam: lamıştı, şimdi hayata atılacaktı. Terhisleri de “teğmen” rütbesiyle vapılacaktı. Gelin görün ki, iş burada çala laştı, Yedeksubay öğretmenleri İs- başında gören ve teftiş eden ilkoğ” retim müfettişlerinden bir kısmının değerlendirme eksikliği 360 gen cin geleceğini tehlikeye düşürü- yordu.. Bu ilköğretim müfettişleri 360 gence “başarısı.” raporu ver” mişlerdi, “Başarısız! raporu alan lar ise, kanuna göre “teğmen” ola” rak terhis edilemiyor, yeniden aske- re alınıp er olarak beş ay daha hiz- met görüyor ve “er” sıfatıyla terhis ediliyordu. İşte, AKİS muhabirinin da “dekdini anlatmaya çalışan genç “başarısız” raporu alan 360 gen; ten biriydi ve şimdi yeniden 229. Pi- yade Alayında beş ay daha er Ola- rak hizmete çağrılıyordu. karşısı Haksızlık işin neresinde? Ik bakışta, yapılan işlemde bir haksızlık yokmuş gibi görünmek” edir. Kanun, başarısız yedeksubay öğretmenlerin er olarak hizmet Zö- receğini belirtmiştir. e “Başarısız"'hk da öğretmenlik hizmetine bağlanmıy” tır, o Öğretmenlerin başarı derecele- rini oölemekle de ilköğretim müfet- tişleri görevlidir. Ama işin aslı bu değildir. Geçen AKİS, 23 TEMMUZ 1968