7 Mayıs 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 28

7 Mayıs 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 28
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

rini gruba zorla yaptırmak istiyen çocuktur, intibak edebilmiş bir "ha- kiki lider"le bir "yalancı lider" ara- sında yok fark vardır. Hakiki bir li- 4ar, liderlik iddiasında değildir, gru- bun arzularını hisseder ve zevk duy- duğu için bunların üzerinde durur, grup ise onu takip eder. İntibakları mükemmel seyreden birçok gocuk- lar da lider değil, takip edicidirler. Bunlar kişiliklerinden hiçbir şey kay- betmeden grubun faaliyetlerine katı- lırlar. Okuyamıyan çocuklar Bazı çocukların zekâları normal ol- duğu ve kendileri de çalıştıkları halde, akademik başarıda o yetersiz- lik gösterirler. Bunun üç sebebi ola- bilir. Biri çevreden gelir. Meselâ bü- yük bir sarsıntıya uğramış, anasını, basını Oo kaybetmiştir. o Aile bir ekonomik sarsıntı geçirmiş, o bir felâkete ouğramıştır. o İkinci sebep, ferdidir. - Çocuk meraklı bir çocuk- sa ve tecessüsleri, özellikle cinsel ko- nudaki tecessüsleri iyi karşılanma- mış, ayıplanmış, cevaplandırılmamış- sa, çocuk öğrenme dürtülerine baskı yapar ve onları geri çevirir. İşte bu baskının, okulda, o öğreneceği şeyle- re karşı da durduğu çok defa görül- müştür. Üçüncü sebep, aile çevresi- nin çocuğun ruhi gelişmesine imkân Vermemiş olmasıdır. o Çocuk okula gider ama. prematüredir, yaşına gö- re gelişmemiştir, öğrenemez Bu çocukları, zekâları müsait o- lup da çalışmayan, tembellik eden çocuklarla karıştırmamak lâzımdır. Erginlik çağı, insan hayatında ö- nemli bir çağdır. Bu. 13 - 19 yaş ara- cı, yâni bulüğdan sonraki ve eriş- kinlikten önceki devredir. Bu devre- de hormon muvazenesi değişmiştir, seks organları erişkin duruma gel- mek üzeredir. Bu fizik ve biyolojik karışıklık ekseri çocukta bir psişik fırtına yaratır. Bu devrede çocukta İki zıt ruh haleti görülür. Birincisi, mutlak bir bağımsızlık odürtüşüdür. Fizyolojik gelişmesini idrak eden ço- cuk aileye karşı tam bir o bağımsız- lık ilân etme merakındadır. Aileden fikir almak hoşuna gitmez, hattâ ka- zara ailesi gibi düşünüyorsa, bunu bile bir bağımlılık olarak kabul edip aksi yolda yürümek ister. Fakat iş- te bu- bağımsızlık arzusu ile (o bera- ber içinde mevcut olan önemli birşey de korkudur. Çevre onun için yep- yeni tehlikeler, (değişikliklerle dolu- dur. Çocuk bunlardan korkar ve çok kere bu korkunun etkisi altında ha- reket eder. Bunları gizler veya en u- mulmadık anda ailesine dönerek, on- ların, bir çocuk gibi yardımını ister. Bu çağda çocuğun normal gelişimini yapabilmesi, görülüyor ki, gene na ve babaya bağlıdır. Çocuğa iste- 28 » Sosyal Hizmetler Konferansı Jale CANDAN "Toplumun çekirdeği çocuk", birçok memleketlerde olduğu gibi niha- yet bizde de, sön zamanlarda, politik dedikodulardan sonra, günün konusu olmuş ve ilim adamları kadar idarecilerin, basının, halkın ilgi- sini toplamaya başlamıştır. 5 Mayısta Ankarada açılan ve dört gün sürecek olan İkinci Milli Sosyal Hizmetler Konferansının tema olarak "Çoçuk"u seçmiş olması, moda konu olmak istidadını gösteren çocuk meselelerine ilmin ışığını tutması bakımından gerçekten yerinde bir harekettir. 'Özellikle suçlu çocukların, kimsesiz veya, terkedilmiş ço- cukların, serseri gençliğin söz konusu edildiği bugünlerde İkinci Milli Sosyal Hizmetler Konferansında, mütehassıslar tarafından hazırla- nan raporlar çocuk dâvasının bir bütün olarak ele alınması zorunlulu- gunu bütün açıklığı ile ortaya koymuştur. Serseri çocuk, suçlu çocuk bu dâvanın ancak bir parçasıdır. Raporlardan kesin olarak, öğrendiği- miz şey, çocukların suçlu veya serseri olarak doğmadıkları ve mese- lenin çok uzağa ve derine, meselâ ana sağlığına, hamile kadının bakı- mına kadar dayandığıdır. Mesele aynı zamanda, çocuğun ruhi gelişme- sinin mükemmeliyeti bakımından, aile içinde ve aile dışında psikoloji" ye dayanan bir terbiye sisteminin benimsenmesine bağlıdır. Konferans, memleketimizde psikolojik, fizyolojik, sosyal ve (oeko- nomik bakımdan korunmaya muhtaç çocukların büyük sayılara varan düşündürücü miktarım gözlerimizin önüne sererken, dâvanın bunun- la da bitmediğini göstermiştir. Korunmaya muhtaç çocuk yalnızca terkedilmiş, kimsesiz kalmış, beden arızası olan veya ekonomik ba- kımdan yetersizlik içinde bulunan çocuk değildir. Herşeyi olduğu hal- de, toplum için mesele teşkil eden çocuklar da vardır ve bunların sa- yısı gün geçtikçe artmaktadır. İşte herşeyi olup ta toplum ıçin "fayda- sız kişi", "parazit" ve nihayet te "zararlı vatandaş" haline çelen bu çocuklar memleketimizde bir ruh sağlığı bilgisinin eksikliğini, ruh sağ- lığı tedbirlerinin ele alınmasında nasıl gecikildiğini göstermektedir. Ekonomik bakımdan korunmaya muhtaç olsun veya olmasın, çocuğun boş zamanlarının değerlendirilmesine doğru gitmek, çocuğu, toplumun kara çocuk edebiyatı gibi, kötü sinema gibi istenmiyen etkilerinden ko- rumak şarttır. Konferansın gözlerimizin önüne serdiği en acı edilmeyişidir. Meselâ Türk Ceza fıkrasına göre, her nerede olursa olsun, 18 yaşını doldurmamış bir gence müskirat verenler 2 aya kadar hapse mahküm olurlar. Eğer su- çun faili içki satıcısı ise, meslek ve sanatının, bir süre tatiline hük- molunabilir. Bu kanuna göre çocuklarını bakkala içki almaya gönderen ana ve baba kanun önünde suçludur. Hizmetçi olarak kullanmak üze- re "evlâtlık" almak ta, vermek te kanunen yasaktır. Anayasanın 50. maddesine göre İlköğretim kız ve erkek her vatandaş için mecburidir. Halbuki yalnız başkentte 22 bin 373 çocuğun okuldan yoksun kaldığı tespit edilmiştir. Borçlar Kanununun ve İş Kanununun birçok madde- leri vardır ki "çıraklık"ı ileri bir müessese haline koymaya kâfidir. Usta, çırağına sanatını öğretmekle mükelleftir. Onu, tahsiline zarar vermiyecek şekilde ve ancak mukavele ile meslek kurslarına göndere- rek, yaşım göz önünde tutarak çalıştırabilir. Ne yazdı ki, bu ileri ka- nunların hepsi bizde kâğıt üzerinde kalmıştır. Bunları tatbik etmek şöyle dursun, bilmeyiz bile!. Daima yeni yeni kanunlar çıkarmak pe- şinde koşan çocuk hakları savunucusu derneklerin bu noktaya parmak basmaları ve hiç olmazsa mevcut kanunları halka tanıtmak üzere ça- ba göstermeleri pek te başarılamıyacak kadar çetin bir iş olmasa ge- re Sosyal Hizmetler Konferansı memleketimizdeki çocuk dâvasını her yönden ele almış ve gözlerimizin önüne belki hiç te iç açıcı olmayan bir tablo sermiştir. Ama maddi imkânlara dayanan büyük teşebbüsle- rin yanında biraz "anlayış" ve, çaba ile bu konuda birçok şeyler yapı- labileceğini de göstermiştir ki bu, umut vericidir. diği bağımsızlığı ölçülü bir şekilde vermek lâzımdır. Tam ve mutlak bir bağımsızlık yerine müşfik, anlayışlı, fakat gene de uzaktan uzağa kont- rollü bir bağımsızlıkta karar kılmak iyidir. AKİS, 7 MAYIS 1969

Bu sayıdan diğer sayfalar: