"Lady Chatterley'in Aşkı" Âdemle Havva... olan genç rejisör, Ergun Köknar, oyuncuları dudak dudağa öpüştürecek -hattâ seksüel duyguları, bakış ve jest olarak, duyuracak- kadar realist dav- ranmış, oyuncular da bu davranışa uymakta güçlük çekmemişler. Eserin özündeki seksüel hava, böylece, oyu- nun bütününe sinmiş, sahnelerimizde belki ilk defa böylesine bir duygu, bir. hava, kaçamak yollara osapılmadan, çekinmeden, yapmacıklı bir utangaç- lığa düşülmeden, apaçık, insanca ve- rilmiş, kimseyi de rencide etmemiştir. Yeni bir "Düşman" hadisesi yaratıl- madığına bakarak seyircimizin, son onbeş yılda, çok olgunlaştığına, se- vinerek, hükmedilebilir. Bellibaşlı rollerden Lady Chat'ter- ley'i Lâle Oraloğlu, kadınlığının bü- tün duyarlığını zekice kullanarak oy- namış ve "lady" liginden çok "dişi" ligi ağır basan bir tip olarak canlan- dırmıştır. Kocası kötürüm Lord Chat- terley'de Sadri Alışık, ingiliz aristok- rasininin bencilliği, herkesi Ve herşeyi hor gören sömürgeci dünya görüşü kadar, güzel karısını kaybetmemek için katlandığı o fedakârlıkları, öyle iken kanayan erkek gururunu, elden bırakamadığı kıskançlıkları ayrı ayrı belirten çok cepheli kompozisyonuyla gerçek bir başarı kazanmıştır. Hanımını seven orman bekçisi Oliver Mollors'da Yağız Tanlı, sadeli- 8i, basitliği içinde duygulu bir âşık olmasını bilmiştir, Lady Chatterley'in babasında İbrahim Delideniz, yaşlı, realist bir İngiliz lordunu inandırıcı çizgilerle veriyor. Ama kılık kıyafe- tiyle İmparatorluğun parlak devrinin değil, İkinci Dünya Savaşından sonra vergilerini bile ödeyemeyen yokluk devrinin lortlarını hatırlatarak.... AKİS, 9 NİSAN 1962 Beklenen üç kanun Lütfi AY Çalışmaları, komite ve komisyonlardaki ön hazırlıklarla beraber, bir yıldan fazla sürmüş olan Eğitim Şürası sona ereliberi, bu mem- leketin sanat hayatına yeni bir düzen, yeni bir yön verilmesini özleyen- ler üç kanun tasarısının Büyült Millet Meclisine verilmesini, bir an önce yürürlüğe girmesini dört gözle beklemektedirler. Bu kanun tasarılarının başında Tiyatro, Opera, Müzik ve Bale öğ- retimine yeni bir anlayış getirecek, sahnelerimizin ve öğretim kurum- larımızın ihtiyaçlarını daha iyi karşılayacak "Devlet Müzik ve Temsil Akademisi- ve Devlet Konservatuarları" tasarısı gelmektedir. Komite ve Komisyonların hazırlık çalışmaları sırasında türlü yorumlara, tar- tışmalara, hattâ çeşitli yeni tekliflere konu olan bu tasarı nihayet Şüra toplantılarında, prensip bakımından, son şeklini almış, daha önem- lisi, ihtiyaçlara cevap verecek hükümlere bağlanma yoluna girmiştir. Bu tasarı kanunlaşınca, memleketimizdeki müzik ve temsil sanatları Öğretimini bağımsızlığa, daha üstün bir seviyeye, bilhassa yokluğu şid- detle duyulan yetkili öğretim üyesi yetiştirme imkânlarına kavuştura- caktır. Yalnız, bu aradaunutulmamasıgereken birkaç gerçeği hatırlat- makta fayda vardır : 1 — "Devlet Müzik Ve Temsil Akademisi" gibi, yeni kurulacak "Devlet Konservatuvarları"da bağımsız bir Öğretim ve idareye (okavuşmalıdır. Bunları Akademi bünyesi içinde, ona tâbi, kurumlar olarak bırakmak şöyle dursun, hor bölümün Konuervatuvar çatısı altında birleş- miş ayrı yüksek meslek okulları olarak, öğretim bağımsızlığına sahibol- malarında büyük faydalar vardır. Her bilimin, her sanatın küçük küçük ihtisas kollarına ayrıldığı bir çağda, özellikleri bakımlından büyük fark- lar gösteren bu dört bölümü tek yönetim altında toplamak, kurulması istenen yeni düzenden bekleneni sağlıyamaz. 2 — Dikkate alınması gereken önemli bir konu da lora alanının bugünkü âcil ihtiyaçtandır. Bu ihtiyaçlar, herşeyden önce, İstanbulda dört bölümü de içine alacak tam teşkilâtlı bir Devlet Konservatuvarının artık kurulmasını sorunlu kılmaktadır. Şehir Tiyatrosu sahnelerinin, özel tiyatroların sayıları yıldan yıla artarken, İstanbul gibi eski bir sanat merkezini daha fazla 'kanservatuvarısız" bırakmamalıyız. 3 — Konservatuvar öğrenimini artık bir yüksek meslek öğrenimi olarak benimsemek zamanı gelmiştir. - Umumi kültür bakı- mından daha hazırlıklı gençlerden, meslek bilgi ve kültürüne daha ge- niş yer verecek bir öğrenimle daha kuvvetli sanatçı kuşakları yetişti-' rebilmek için Konservatuvarlara lise mezunları alınmalıdır. Müzik ve Bale gibi küçük yaştan başlaması gereken bölümler ayırdedilirse, Ti- yatro ve Opera bölümleri, üç yıllık bir yüksek öğrenimden sonra, dile- yenleri Akademiye devamda serbest bırakarak mezun verebilir. 4 — Yirmibeş yıllık tecrübe göstermiştir ki Konservatuvarın ya- hu oluşu, İdareyi Öğretim problemleri kadar, belki daha çok disiplin problemleriyle meşgul etmektedir. Yeni Konservatuvarların, artık lise mezunu alacalı Opera ve Tiyatro bölümleri olsun, yatısız olmalı, ihtiyacı olanlara, Üniversite öğrencileri gibi burs verilmelidir. 5 — Burslu olsun., burssuz olsun, Konservatuvar mezunlarından mecburi hizmet yükü kaldırılmalı, amaç bilgili, kültürlü sanatçı yetiş- tirmek olmalıdır. Buna karşılık bütün mezunların Devlet Tiyatrosu, Operası, Orkestrası gibi ödenekli icra kurumlarında otomatik olarak görevlendirilmeleri gibi, peşin bir taahhüde de yer verilmemelidir. Bu- günkü sistem, yarin mezun sayısı çoğalınca, anormal kadro kabarıklıkla- rına sebebolacağı gibi özel kurumları da Konservatuvar mezunu sanatçı alamamak durumunda bırakacaktır. 6 — Üzerinde durulacak çok önemli bir konu da kitapsızlıktır. Kon- servatuvar öğretimini Bağlıyacak ders kitapları kadar, bu öğretimi bes- liyecek, tamamlıyacak meslek kitaplarının, genel sanat literatürünün geniş bir telif ve tercüme kitaplığı içinde toplanması çok gecikmiştir. Bunun için, Akademiye tanınan imkânlara paralel olarak. Konservatu- varlara da devamlı yayın yapabilmek imkânları verilmelidir. Yeni Devlet Konservatuvarları tasarısında dikkate alınması faydalı olacak en önemli konular bunlardır. Bölge Tiyatroları Ve Devlet Tiyatro- su yeni teşkilât kanunu tasarılarından sözetmeği sonraya bırakıyorum.. 33