DÜNYADA OLUP BİTENLER Suriye İki ateş arasında Suriyede 28 Martta idareyi ele alan ordu, 2 Nisanda onu tekrar sivil hükümete iade etmiştir. Ancak bu alışveriş hayli dramatik şartlar altın- da geçmiş ve Suriyenin bütün milli mevcudiyeti bahis konusu ol- muştur, 28 Mart darbesi, tam altı ay fa- sıla ile, Suriyenin Mısırdan ayrılma- sına müncer olan darbenin neticeleri- ne son vermekte idi. Mısırdan ayrılış, yalnız Nasırın tahakkümünden kur- tulmak değildi. Bu, aynı zamanda bir anayasa nizamına, bir sivil idareye avdet etmekti. Hareketi ordu yapmış, fakat halk da canü gönülden destek- lemişti. 28 Mart darbesinin talihi öyle ol- madı. Askerler, Cumhurbaşkanının, Başbakan ve hükümet üyelerinin is- tifalarını alıp Meclisi feshedince, bu, her ne kadar her zaman olduğu gibi, sistemin tefessühü ile izah edilmişse de, halk tarafından desteklenmemiş- tir. Hele, altı ay evvel millet tarafın- dan hür seçimlerle işbaşına getirilmiş olan sivil idarecilerden her birinin bir suçla yargılanacağı haber alınınca, passif küskünlük aktif bir hoşnutsuz- luğa dönmüş ve askerler sivil idareci- lerden hiç bitinin işbirliğini sağlaya- mamışlardır, Nasım Kudsi ve Maruf Devalibinin Halkçı partisi, Halid el Azm ve Memun Kuzberinin Müstakil- leri, Sabri Assalinin Milliyetçileri, ni- hayet Ekrem Hurraninin Baas'ı. bütün bu siyasi parti ve teşekküller "evlerine girip kapıyı bacayı sımsıkı kapamışlar dır". Meydan orduya kalmıştır, fakat bu boş meydanda at koşturmak iste- yenlerin de ne atları, ne de istikamet- leri biribirine uyuyordu. Sivil siyasi kadroların dargınlıklarına Nasır ta- raftarı subayların ayrılıkçı ohareketi de inzimam etmişti. Suriyede son ayaklanmaların, bu- nun bastırılışının ve varılan neticenin dekoru bu idi. Halep işi Halep isyanı, memleketin Kuzey ve Doğusundaki halk ve garnizonla- rın merkez hükümetini tanımadıkları, şeklinde duyurulmuştur. Yalnız bu keyfiyet oldukça kaba bir şekilde, sa- dece Birleşik Arap Cumhuriyetini tek- rar kurmak, yani. Mısır ile tekrar bir- leşmek isteyenlerin serkeşliği gibi gösterilmiştir. Halep Radyosu adı ile normal radyo dalgaları üzerinde fası- lalarla ve kaçak olarak çalışan verici postanın olayı takdim şekli bu olmus- Abdünnâsır Suyun o (başında tur. Hakikaten durum çok daha nü- anslıdır. Evvelâ O sabık (oCumhurbaşkanı Nazım Kudsinin çok kuvvetli olduğu Kuzey bölgesinde mukavemet ve hoş- nutsuzluk genel olarak askeri idare- ye karşı, anayasa hayatından mah- rum bırakılmanın bir reaksiyonu ola- rak belirmiştir. Fakir fellahlardan zi- yade zengin bezirganların bölgesi sa- yılabilecek olan bu bölgede Ermeni ve Kürd unsur, Arap unsura nazaran çok daha kalabalık ve nüfuzludur. Bunla- rın Nasırın idaresi altına tekrar dön- meyi asla arzu etmedikleri de şüphe- sizdir. Ancak, Nasır taraftarı Halep garnizonu subayları, kendilerine ver- dikleri ad ile "Hür Subaylar", bölge- deki bu umumi hoşnutsuzluğu kendi dâvaları adına istismara teşebbüs et- mişlerdir. "Hür Subaylar" diğer ta- raftan genel olarak orduda bir "Nasır daüssılası" olduğunu da bilmektedir- ler. Fakat bu mantık realitenin girin- ti ve çıkıntıları ile karşılaşınca çökür vermiştir. Zira bir yandan, anayasa hayatına ve sivil idareye son vermiş olan ordunun bütün elemanları bunun tabii neticesinin Mısır ile birleşmek olduğuna kaani değildirler. Diğer yan- dan "Hür subaylar"da aralarındaki ayrılığı duymaya başlamışlardır. Ger- çekten, bunların bir kısmı, işin müza- kereyle ve tedricen halledilebileceğini düşünürken, diğer oOmüfrit bir grup "demiri tavında dövmek" fehvasınca derhal harekete, geçmeye ve işi, gere- kirse zor kullanarak, neticeye ulaş- tırmaya kararlı, görünmekteydi. Sivillere müracaat Halep garnizonunun isyanı sırasında Şamda yayınlanan bildiri daha zi- yade bu mutedil cereyana hitap et- mekteydi. Bu bildiride Şamdakilerin de bütün hür Arap memleketleriyle sağlam esaslara müstenit birliğe ta- raflar oldukları ifade ediliyordu. An- cak bu birlik hür-bir referanduma ko- nu olmak gerekirdi. Şam. diğer taraf- tan bir noktayı, kasden olacak, müp- hem bırakmıştı. Bildiride "Başlarında Mısırın bulunduğu hür Arap memle- ketleri" tabiriyle "Mısır başta olmak üzere bütün Arap memleketleriyle" tâbiri biribirine o karıştırılmıştı. Öyle ki, o gün bütün milletlerarası ajans- lar Arap memleketlerindeki muhabir- lerinden durmadan tavzih istemişler- dir. Fakat herhalde bu bildiri Halep- teki subaylar arasındaki görüş farkı- nın iyice meydana çıkmasına yardım etmiştir. Gerçekten o sırada Şamdaki Silâhlı Kuvvetler Yüksek Kumandan- lığı, sivil idarecilere müracaatla, tek- rar anayasaya dönme işini bir esasa bağlamış bulunuyordu. Nazım Kudsi tekrar oCumhurbaşkanlığına gelmeyi kabul ediyordu. Bütün kabine üyeleri yerlerini oalacaklardı. Meclis tekrar toplanacak ve askerler kışlalarına dö- neceklerdi. Şam bu hususu bildirdiği zaman