MU S İstanbul Buyurun cenaze namazına! Masasının başında oturan zat, mu- hatabına dikkatle bakarak, sabrı tükenmiş bir eda ile : "— Peki efendim, vermiyoruz! Vermiyeceğiz. Vermek mecburiyetin-» , de de değiliz. İstersek veririz, iste- “ mezsek MerMEyizi " dedi ve ardından ilave. b — Esasen kabahat bizde ki, size Bastan 'hayır' demedik... Deseydik bu kadar vakit israf etmiyecektik. Bura- da koca bir şehrin âmme hizmetini görüyoruz. Sadece sizin piyano işiniz- le uğraşılacak değiliz... Konuşma, bitirdiğimiz haftanın içinde birgün İstanbul Belediye Sara- yının, zil sesi yerine renkli otomatik düğmelerle işleyen, ahize yerine ma- sa üzerindeki küçük, beyaz bir mik- rofona konuşulan ve sesin kulaklık ye- rine duvardaki orta boy bir radyo bü- yüklüğünde o hoparlörlerden geldiği modern telefonlarla mücehhez odala- rından birinde cereyan ediyordu. Ma- sa başındaki zat, şehrin konservatu- ar, opera, tiyatro gibi kültür hizmet- lerinden sorumlu Belediye Oo Başkan Yardımcısı Ruhi Kolçak, "vermiyece- 8iz" dediği de, iki milyonluk bir şehir- de bulunan yegâne iyi konser piyano- suydu. Amerikalı büyük piyano virtüözü Julius Katcheh'in Türkiyeye gelmesi, İstanbulun kültür kaynaklarına ait acı bir gerçeği, büyük bir sanatçıya tahsis edilebilecek iyi bir piyano bu- lunmasının problem olduğu gerçeğini tekrar ortaya koydu, şehrin yegâne Konser piyanosu, Amerikan Rockefel- ler Vakfı tarafından hediye (edilmiş olan bir "Steinway"di. Rockefeller Vakfı bunu İstanbula ve İstanbullu- lara bir kültür hizmeti olarak hediye etmişti. Pek tabii olarak, bu nevi kül- tür hizmetleri ile en yakından ilgili ve görevli olan bir müesseseye, Bele- diye Konservatuarına hediye etmişti. "Steinway" Şan Sinemasında duruyor ve zaman zaman alaturka ve alafran- ga Belediye Konserlerinde o kullanılı- yordu. Nisan ayında ise İstanbul sanat- severleri, ender orastladıkları vesile- lerden biriyle, dünya çapındaki piya- no virtüozlarından birini, Julius Kat- Chen'i dinlemek fırsatı ile karşılaş- maktaydılar. Katchen, yıllarca evvel geldiği Türkiyeye ait tatlı hatıralar besliyor- du. Şöhretinin zirvesine ulaştığı ilk yıllardan birinde, 1948'de Ankara'ya gelmiş, Cumhurbaşkanının huzurun- da çalmış, sanatseverlerden gördüğü İ K İ sıcak alakayı seneler boyun- ca unutanıamıştı. Kendisine yapılan daveti tereddüdsüz kabul etti. Gerçi bütün konser mevsimi doluydu ama, Türkiyeyi bir dalla ziyaret etmek için diğer bazı önemli oangajmanlarında değişiklik yapmaya, hattâ basıları- nı iptal etmeye, İsrail Filarmoni Or- kestrası ile yaptığı oplâk kayıtlarım alelacele bitirmeğe, hattâ haftalardır uzak bulunduğu eşinin ve çocuğunun hasretini bir hafta daha çekmeğe ha- zırdı, Ankarada Cumhurbaşkanlığı Senfoni (oOrkestrası İle Beethoven'in birinci ve Brahma'm ikinci piyano konsertolarını çalacak, ayrıca bir re- sital verecek, İstanbullu dinleyicileri- candan, yaniste tahsis edilecek piyano bulma- nın mesele olduğunu tabii ki hatırın- dan bile geçirmiyordu. Sanata saygı dediğin.. Katchen'i davet eden müessese, İs- tanbullu müzikseverlerin karşısına çıkan bu değerli kültür hadisesinin hayal kırıklığı ile neticelenmemesi için konsere bir piyano temin etmek üzere her türlü imkâna başvurdu. Bü- tün piyanoculara, piyano tamircileri- ne, akordculara soruldu. Böyle bir vir- tüoza tahsis edilebilecek bir piyano bulup kiralamak için, bu konu ile meş- gul olan bütün müesseseler arandı. Neticede problemin büyüklüğü karşı- sında, buna yardım edebilecek yegâne imkânı elinde bulunduran makama, Belediye (oOKonservatuarının idaresin- den sorumlu Belediye Başkan Yardım- cılığına müracaat edilerek bu sanat hâdisesine Konservatuarın bir piyano tahsis etmek suretile yardımda bu- lunması istendi. Piyanonun bütün ta- şınma, Sigorta ve akord masrafları müessese tarafından karşılanacak, ayrıca Belediyece münasip görülen bir kiralama ücreti ödenecekti. Buna ilâ- veten, Konservatuar Müdürüne, salo- nun üst balkonunun Konservatuar pi- yano öğrencilerine -herhangi bir ücret alınmaksızın- tahsis edilebileceği bil- dirildi. Müdür Hikmet Tongur ise, o günlerde Konservatuar faaliyetleri pek kesif olduğu için öğrencilerin böy- le bir konsere katılmalarına imkân ve lüzum olmadığı kanaatindeydi. "Steinway"in muhafaza edildiği Şan Sinemasının birçok günleri yerli film şirketleri tarafından ayırtılmış/ti. Bu itibarla konser Atlas Sinemasında yapılacaktı. Durum Belediyeye anla- tıldı. Sanatçının ziyaretini sağlayan müessese ile Belediye Başkan Yardım- Ruhi Kolçak Bir yetkili cısı ve Konservatuar Müdürü arasın- piya nun tahsis edilip edilmiyeceğine hangi makamın karar vereceğini, bu piyano- nun statüsünün ve tahsis tarzının ke- sin esaslara bağlanmış olup olmadığı- nı anlamak pek mümkün olmuyordu. Mamafih hele bir dilekçeyle müracaat edilsin, konu incelenecekti. Karar Be- lediye OBaşkan Yardımcısına aitti. Ama kendisi, Konservatuar Müdürü- nün mütalâasını alalım diyordu. Kon- servatuar Müdürü ise konuyu Polifo- nik Sanat Kuruluna havale edecekti. Gerçi bu makamlar, piyanonun zede- lenmemesi için bir yerden bir yere ta- şınmasına taraftar değillerdi. Sonra, piyano her isteyene verilirse bu işin sonu mu gelirdi?.. Katchen, Konser- vatuardaki piyano sınıflarından bitin- de sekiz - dokuz yaşındaki öğrencile- rin ders gördükleri eski, kırık - dökük ve komple bir revisyona ihtiyaç gös- teren, yarım asırlık "Bechstein"de çalabilirse mesele yoktu. Ama "Stein- way"e gelince iş e Gelecek piyanist büyük mü, küçük mü, ince- lensin, bütün mahzurları gözden geçi- rilsin, herhalde bir karara varılırdı. Gerçi, konser bir hayır cemiyeti tara- fından tertiplense idi, piyanonun tah- sisinden ve naklinden doğan endişele- rin pek önemi kalmıyordu ama, bu büyük piyano virtüözünü davet eden hususi bir müessese idi. Başkan Yar- dımcısı muhatabına, "siz bir dernek bile değilsiniz..." diyordu. Onun için her şeyi dikkatle gözden geçirmek lâ- zımdı. "Güleriz ağlanacak halimize.." Neticede, kararın verildiği ve piya- nonun verilmeyeceği, konser tari- hinden sadece altı gün önce Julius AKİS, 9 NİSAN. 1962