YURTTA OLUP BİTENLER buriyetinde kaldı. ir iki saniyelik şaşkınlıktan son- ra Grubun havasını 'artık bir parça bilen Genel Başkan sözlerine bir ev- velkilerini destekler mahiyette devam etti. Partideki disiplinin tesisi için ih- raç edilenlerin geri alınmaması icap etmekteydi, üstelik bu konuda baz» bildikleri de vardı. Rüfailerin bildiği A. P. Genel Başkanı, söyleyecekleri- ni merakla bekleyen ve bu yüzden sessiz sedasız yerinde oturan millet- vekillerinin sükünetinden istifade e- derek Genel İdare Kurulunda yapılan değişikliklere geçti. Bu değişiklikler sözüm ona teşkilâtın baskısıyla yapıl- mıştı. Patırdı bir kere daha Gümüşpa- lanın konuşmasını sekteye (ouğrattı. Nihat Su Ne yârdan, ne serden Kadri özel ve bir kaç milletvekili yer- lerinden fırlayıp Gümüşpalayı protes- to ettiler. Hareketlerinden bu sözleri pek ciddiye almadıkları anlaşılıyor- du. Zira bu grup, Genel İdare Kuru- lunda yapılan değişikliğin sadece bir oyalama olduğunu iddia etmekteydi. A. P. Genel Başkanı konuşmasının bundan sonraki kısmını birden bire başka bir konuya yöneltti. Böylece Grupta, bazı meseleler üzerinde ısrar- la duran bir kitleyi düşündüklerinin aksine, kendi tarafına çelmeğe çalıştı. Doğrusu istenirse bu, iyi bir taktikti. Grubun elektrikli havası içinde pabu- cun pahalı olduğunu anlayan ve gön- lünde başka başka aslanlar yatan e- mekli General yeni bir taktik dene- meğe koyuldu; "— Şimdi, hepinizi ilgilendiren bir konuya geçiyorum" diyerek gü lümsedi ve ilâve etti: "— Af meselesi!" Birden, A. P. Grubundaki elektrik- li hava yatıştı. Havada sallanan eller indi ve gözler Gümüşpalaya yöneldi. Pala Paşa Grubun can damarını eline almıştı. A. P. Genel Başkam, 22 Şubat so- rumlularının affıyla ilgili (o kanunun Hükümetçe hazırlandığını ve parti li- derlerinin bu kanun teklifine imza at- malarının mukarrer olduğunu, ancak kendisinin bu fikre şiddetle muhale- fet ettiğini belirtti. Hemen arkasın- dan bazı temaslarına geçti. Gümüşpa- lanın bu konuda Cumhurbaşkanı Gür- selle bir mülakatı olmuştu. Bu müla- katta genel olarak fikir beraberliği- ne varılmıştı. Bu sözler üzerine A. P. milletvekilleri ve senatörlerinden ba- zıları -herkes bağırdığını ifade etmek- tedir- bağırdılar. "— Anlat, açıkla, neler konuştu- nuz?" Gümüşpala birden durakladı o ve sonra gülümsemeye çalışarak ve başı- iki yana sallayarak: — Bu konuda ısrar etmeyin" de- i ve adeta yalvarırcasına: " — Ne olur, ısrar etmeyin! Açıkla- yamayacağım şeyler var" diye ilâve etti. Sonra meselenin ana hatlarını Gruba sundu. A. P. lideri olarak kıs- mi bir affa taraftar değildi. 22 Şubat sorumlularının affı ne derece lüzum- luysa Kayseridekilerin affı da o dere- ce gerekliydi. Ya hepsi, ya hiçbiri! Pala Paşanın bu sözleri Grupta tasvip gördü. Nitekim Pala Paşa kür- süden inerken alkışlandı. Beklenmeyen tutum Ancak, havanın müsait hale geldiği zehabından doğan bu sevinç uzun sürmedi. Zira, cesaretini iki eli arası- na alıp nihayet "Ya hepsi, ya hiç bi- li!" diyen Gümüşpalanın sözlerini u- mumi efkârda küçük çapta bir kıya- met takip etti. Haftanın sonunda her- kes, A. P. Genel Başkanına ateş'püs- kürüyordu. Evdeki hesap çarşıya uy- mamıştı. z a Bir defa İnönü, kati vaziyet âldı. Hükümet, önümüzdeki hafta içinde 22 Şubat mesullerinin affı tasarısını Meclise getirecek ve Meclisi sorumlu- luğuyla karşı karşıya bırakacaktı. Ko- alisyonun bir kanadını kullanarak Hü- kümet üzerinde baskı yapmak ve bir "Orduda Temizlik" amjeliyNine İnö- nüyü mecbur kılmak ameliyesi de ne- tice vermemiştir. İnönü, 22 Şubat me- sullerinin affından vaz geçmesi tek- lifini reddettiği gibi, bu işi Kayseriy- le karıştırma tezini de hiç bir yanlış anlamaya yer bırakmayacak şekilde eliyle itti. Bakan değiştirme muame- lesine gelince, Başbakan bu işin ken- di rızası alınmaksızın bu defa yapıla- mayacağım kesin dille anlattı ve bu na mütemayil sayılamayacağını da bir kabine toplantısında açıkladı. Za- ten A. P. li Bakanlar da, sorumsuz parti idarecilerinin karşısında vazi- yet aldılar. Haftanın ikinci yarısında bir akşam Başbakan Yardımcısı Akif Eyidoğan bir meseleyle ilgili olarak Muhittin Güvenin makamına gidince orada Nihat Suyu, Güvene dert ya- narken buldu. Bu arada Ahmet To- paloğlu, daha sonra da Suat Seren, Güvenin makamına geldiler. Bakanların genel olarak üzerinde durdukları nokta şu oldu: "Bedaber- ce gelindi, beraberce gidilir." Nitekim o akşam kendisine müracaat eden ga- Muhittin Güven Çatıyı sağlam kurdu zetecilere Nihat Su son derece ilgi çekici ia verdi. Bunlardan bir tanesi şudu — 22 ubatfa bizim kellelerimiz gelip gidiyordu. Teşkilâtın oObundan haberi yok. Onlar kendi havalarında!" Eyidoğana gelince, A. P. Grubun- da en fazla şimşeği üzerine çeken bu Bakan, artık Türkiyede, sıhhi sebep- ler haricinde bir istifanın ancak mil- let önünde, yani milleti temsil eder. Parlamento önünde, bir güven oyuna müracaat edilmek suretiyle vuku bu- lacağım belirtti. ger tahminde bulunmak kehanet sayılmazsa, bu çıkmazdan çok tel- den çalma meraklısı oGümüşpalanın herkes tarafından yalnız bırakılması suretiyle ve bizzat Gümüşpalanın, gü- AKİS 9 NİSAN 1962