Katchen'i davet edenlere -şifahen- bil- dirildi. Belediye Başkan Yardımcısı, "memur değiliz..." diyordu. "Biz ka- rar veririn ve bu piyanistin ziyareti - nin kültür hizmeti olup olmadığı hu- susunda sizinle akademik münakaşa- lara girişecek değiliz.." Gerçi Belediye Başkan Yardımcısının bu konuda hu- kuki bakımdan herhangi bir mecburi- yeti yoktu. Lâkin Belediyeyi, «Ündeki bu büyük imkânı İstanbul sanatsever- lerinden esirgemeye sevkeden bir mecburiyet olmadığını da göz önüne almak gerekirdi. Şehrin kültür hiz- metlerini yüklenmiş olan makamlara verilen takdir salâhiyetinin değeri iş- te bu noktada ortaya çıkıyordu. Şehir- de değerli ve her zaman rastlanmayan bir sanat hâdisesinin tahakkukuna yardım etmek Veya engel olmak... Küttür hizmetlerinden sorumlu ma- kam, elindeki tek imkânı esirgemek süretile ikinci şıkkı tercih etmişti, r de iki milyonluk İstanbulun beynelmilel alandaki sanat meselesi bahis (konusuydu Katchen çapında bir sanatçıya iyi bir konser piyanosu tahsis (oedilememesi belki Mozambik, Tibet veya Grönland için akla gelebilirdi ama, Batı sanat dünyasında, İstanbul şehrinin tek bir konser piyanosuna sahip olduğunu ve bunun Katchen gibi bir virtüozdan esirgeneceğini otasavvur etmek her- halde kolay değildi. Konunun önemini takdir eden ma- kamlar bir hal tarzına ulaşılması işin tilerinden gelen gayreti gösterdiler. İstanbul Belediye Başkam piyanonun, nakli hususundaki mahzurlar berta- raf edilebiliyorsa, böyle büyük bir sa- nat hadisesinden esirgenmemesini te- menni etti. İstanbul Valisi konu ile bizzat ilgilendi. Bu kültür hizmetinin tahakkukunu sağlayabilmek için mevcut olan ve mevcut olabilecek bü- tün imkânları şahsen araştırdı. Lâkin Konservatuarın ve Konservatuardan sorumlu olan Başkan Yardımcılığının tutumları kat'i idi. Başkan Yardımcı- nı Ruhi Kolçak kanserden bir gün ev- vel de Katchen'i Türkiyeye davet eden müracaat sahiplerine o"Vermeyece- &iz!.." diyordu. Sanat Kurulundan ka- rar alınmıştı. Piyanonun verilmesi için bir mecburiyet yoktu. Katchen, konser için iyi bir piya- no bulunmaması ihtimalini işittiği za- man evvelâ şaşırdı, sonra kendine has sakin tebessümü ile gülümseyerek i — Ziyanı yok, ben İstanbullula- ra çalmaya geldim. İcabında küçük bir piyanoda da çalarım. Onlar da be- ni hoş görürler herhalde... Şehre gelir gelmez ufak bir piyano arayalım. Her- halde akşama kadar bir tane bulu- " dedi. Sonra yanındakilere Ankara kon- serlerinde edindiği tatlı intibaları an- latmaya devam etti... AKİS, 9 NİSAN 1962 KİTAPLAR Dört tencere (4. Kadirin / şiirleri. İstanbul İstanbul atbaası stem e Nuruosmaniye o caddesi 73. 31 250 kuruş.) A. Kadir, adını kullanış şekliyle, şiir ebiyat dünyasıyla yakın ilgileri olanlar dışında pek fazla ta- nınan bir şair değildir. Oysa ki, Türk şiirinin altın çağı olan Orhan Veliler çağından bugüne kalmış en güçlü şa- irlerimizden biridir. Korkmadan, çe- kinmeden, A. Kadir için "iyi şair, Öz- lü şair" denebilir. Yirmi küsur yıldır yazdıkları içinde -ki genel olarak az yazmaktadır-, kötü şiiri yok denecek Ka atidir. A. Kadir iyi şairliğinin anında, çeviri eserleriyle de Türk e- deiyatın ilini büyük oemeği 1962, adresi: sayfa A. Kadirin kitabı Pencereler insana açık geçen bir insandır. Azra Erhat ile bir- likte çevirdikleri İlyada Destanı, çevi- ri edebiyatının en iyi örneklerinden bi- ridir. A. Kadir ilk şiir kitabını 1943 yı- lında yayınlamıştır, "Tebliğ" adını taşıyan bu kitap, o günlerin gerçek- ten birbirinden güzel ve özlü kitap- ları içinde dahi dikkati Ooçekmiştir. Orhan Velinin "Yaprak" dergisinde yayınlanan şiirleriyle de bu dikkati daima uyanık tutan A. Kadirin eh il- gi çekici yönü, diğer Türk şairleri gibi reklâmını yaptırmasını bilememe- si ve gürültüden kaçınmasıdır. Bir karınca sabrı ile şiirlerini dokuyan A. Kadirin bugüne kadar kitap halin- de yayınlanan "Tebliğ"den o sonraki şiir Li a Geldin Halil | İb- rahim" ve yılında (yayınlanan "Asıl Adalet” ili kitaplarıdır. "Dört Pencere", şairin kitap haline getirilen dördüncü kitabıdır. A. Kadirin Dört Pencere adlı ki- tabının üzerine eğilmeden önce, şai- rin Türk edebiyatına yaptığı bir bü- yük hizmeti de mutlaka belirtmek bir görevdir. A. Kadir, 1955 yılında "Bugünün Diliyle Mevlâna" adlı bir kitap yazmış ve bu büyük şairi, şiir çevirilerinin eh başarılı örneğiyle günü müze getirmiştir. İlyada ve Mevlâna çevirilerinden sonra A. Kadirin Asım Bezirci ile birlikte hazırladıkları "Seçme Şiirler" adlı kitap da, Batı edebiyatının havasını, Batı şiirinin havasını enerrak örneklerle türk- çeye getirmiştir. A. Kadirin Son şiir kitabı "Dört Pencere"de 22 şiir yer almaktadır. Sairin 1938 yılında yazdığı "Türkü" adlı şiirle başlayan kitapta, daha sonraki yıllar: yani 1939, 1940, 41, 42, 43 yıllarının şiirleri de yer al- maktadır. Şairin dünü ile bugünü a- rasında rahatça bir mukayese yap- maya yarayan bu tertip dikkatle in- celendiğinde görülen şudur: A. Ka- dir 1938 den bu yana büyük bir ge- lişme göstermiş, bilhassa mısralarını ortaya koyuşta, kelimelerle oynayış- ta, serbest nazımla yazmasına rağ- men, şiirin o ister istemez aranan musikili ritmini buluşta ustalığını ala- bildiğine arttırmıştır. 1938 yılındaki Ve daha sonraki şiirlerine göre bugün artık A. Kadirin dili en arı ve duru şeklini almıştır. A. Kadir dün de, bu- gün de halkın, insanların şairidir. Şiir lerinde alabildiğine bir insan sevgisi, atabildiğine bir sıcaklık ve ocandan- lık vardır. Hiç bir zaman çıtkırıldım salon şairi olmayan, konularını mem- leketin ve dünyanın dört bir köşesin- deki düpedüz insanlardan alan, on- ların acılarını, sevinçlerini, o çokça, da dertlerini dile getiren A. Kadiri iyice anlayabilmek, şiirlerinin zevki- ne varabilmek için çok lâf etmeğe, ezbere konuşmağa lüzum yoktur. Ondan sâdece bir örnek dahi, şairi tanıtmaya, sevdirmeye yeter. İşte, kitaba da adını veren son şilt, "Dört Pencere": "Kuş ol, kardeş, beni şakı -Göğsümde dört kurşun yarası, - göğ- sümde dört pencere- - Bir pencere, hürriyet yaylasına. -Göğsümde dört pencere,- bir pencere kardeşlik orma- nına. - Göğsümde dört pencere,- bir pencere tokluk denizine. Göğsüm- de dört pencere, -bir pencere dünya bahçesine. Kuş ol, kardeş, beni şa- kı. - Bir tanesi bile kalmasın kapalı. - Düşmesin bir damla kan toprağa. Kus ol, kardeş, beni şakı. - Silerlerse hur- dan bir gün bu kanı, - kuş ol,' kardeş, beni şakı, - kalk ayağa, 31