dan en fazla olanı Tarım sahasında- dır. Bu sahada 460 proje mevcuttur. Bunun mali portesi 55 milyar 216 mil- yon 390 liradır, Ancak değerlendirme işinde projelerin ancak 13 milyar lira tutarındaki bir kısmına yatırım yapı- labilecektir. İkinci derecede enerji projeleri gelmektedir. 7 milyar tutarında olan projelerin 5 milyar kadarı değerlen- dirilecektir. Bunların arasında Keban barajı da mevcuttur. Kimya sahasın- da 25 proje vardır. Son derece ilgi çe- kici görülen projeler arasında Sud - Kostik, Soda projeleri geniş yer tut- maktadır. Bunun dışında, Madenci- lik projeleri 25, Gıda, içki ve tütün 59, Odun, kâğıt ve kauçuk 28, Petrol 12, Taş - toprak 20, Belediye 93, Makine ve alet 19, Ulaştırma 81, Devlet hiz- metleri 27, Tekstil 11, Metalürji 7 pro- je ile Plânlama Dairesinde değerlen- dirmeğe katılmaktadır. Dikkate değer olan, devlet sektö- ründen gelen projelerin portesi 80 mil- yarı aşarken, özel sektörün 5 milyar civarında kalmış olmasıdır. Bu durum bir memleket realitesi- ni meydana çıkardı. Türkiyede, özel teşebbüs devlet sektörünün yanında hemen hemen hiç mesabesindedir. O- nun için, o sektörü millet nazarında bir sömürücüler ordusu gibi gösterme teşebbüsleri daha ziyade sunidir. Bi- lakis, bu sektörün zafiyetidir ki iyi İşlememesine ve organize olmaması- na yol açmaktadır. Bu sektör, bugün- kü kabiliyetiyle yılda yapmamış gere- ken 7 milyar lira civarındaki yatırı- mın en kabadayı hesaplarla (yedide birini sırtlayabilecektir. Cuma günü, Devlet Plânlama Dai- resinde yapılan toplantıda Türkiyede bir sermaye piyasasının kurulması a- cil bir temenni olarak ortaya çıktı. Bunun çaresi, küçük tasarrufları ano- nim şirketler kanalıyla memleketin iş bayatına akıtmaktan ibarettir. Böyle- ce, büyük iş adamları kompleksi de kalkacak ve basit vatandaşlar para- larını faydalı sahalarda değerlendire- bileceklerdir. Zaten böyle bir sistemin bizde bulunmamasıdır ki Plânlama Dairesinde proje toplama işi başlayın- ca özel sektörün gücünün cüceliğini ortaya çıkarmıştır. Ancak, sermaye piyasası da her şeyden önce güven ve istikrar meselesidir, Başbakan, öğle vakti Devlet Plân- lama Dairesini terkedip küçük Opel'- ine binerken içini çekti. Şimdi gidecek ve politikacıların kaprislerine deva a- ramaya çalışacaktı! AKİS, 9 NİSAN 1962 Politikacılar Arpa ambarı günlerden perşembeydi. A Gru- bu hararetli toplantısının ikinci kısmına başlamak üzereydi. Yemeği- ni henüz yemiş Adana Senatörü Meh- met. Ünaldı aceleci adımlarla A. P. Grup salonuna doğru yürürken, yolu bir gazeteci tarafından kesildi. Ünal- dı, çok iyi tanıdığı gazeteciye gülüm- seyerek şöyle dedi: "— Sabahki Grupta vallahi bulun- madım. Simdi de yeni gidiyorum." Gazeteci gülümsedi. Zira onun me- rakını çeken, Ünaldının aklının kö- şesinden bile geçmeyen bir başka ko- nuydu. Adana Senatörüne, bundan bir müddet evvel gene A. P. milletve- killerinden Alp Doğan Şen ile birlik- te Meclis Başkanlığına verdikleri bir kanun teklifiyle ilgili bazı sualler sor- mak istiyordu, ünaldı, doğrusu iste- nirse, buna pek memnun oldu. Zira İ- dare Meclisleri müessesesini ortadan kaldıran M. B. K. nin 33 sayılı kanu- nunun ilgasını isteyen yeni kanun tek- lifleri Meclis Başkanlığına verildiğin- den bu yana Basından, küçücük bir kaç haber istisna edilirse, bu konuda tek bir ses, tek bir nefes duyulma- mıştı. Ünaldı, adımlarını o yavaşlatarak muhabire bilgi vermeğe başladı: 23 saydı kanunun kaldırılmasıyla ilgili teklifinin gerekçesi malümdu. Ancak, bu kanunun kalkmasıyla, 3460 sayılı ve İdare Meclisleriyle ilgili kanunun yeniden ihyası gerekmekteydi. Ünal- dı, 3460 sayılı kanunun ihyasını talep Mehmet Ünaldı Arpacı YURTTA OLUP BİTENLER ederken Mecliste pek çok politikacının kendisini destekleyeceğinden emindi- İdare Meclislerinin teşekkül tarzı ve M K. nin 23 sayılı kanuna da- anan davranışı eski bir devamıdır. 27 Mayıstan çok önce İdare Mec- lisleri, siyasi partiler için bir arpa ambarı telâkki edilirdi. O kadar ki, politikacıların -bilhassa seçimi ka- zanamayanların? emniyet supabı bu İ- dare Meclisleriydi. Nitekim Ünaldı da 1057 seçimlerini kaybettiğinde, kendi- si için yeni bir kapı alarak T. C. Zi- raat Bankası İdare Meclisi üyeliğini bulmuştu. Bunun içindir ki Ünaldı pek çok arkadaşının hislerine tercüman olarak hem politik bir yatırım yapı- yor, hem de muhtemel kazalarda ken- disine bir yedek vazife hazırlıyordu. Bu arada milletvekili olusu mizan gazetelerine konu teşkil eden Alp Do- gan Senin, teklifin altında imhası- nın bulunması da doğrusu kanun tek- lifine ayrı bir renk vs revnak verdi. vw hikâyenin Ehven-i şer İhtilâlin akabinde bu meseleye el a- tan M. B- K, idaresi, İdare Meclis- lerini bir keşmekeş içinde buldu. D. P. iktidarı devrinde tam manasıyla bir arpalık olarak kabul edilen İdare Mec- lislerine hiç bir zaman işe yaramayan bir takım kimseler seçilmişler ve İda- re Meclisleri hiç bir faydası olama- yan, fakat bütçeye külfet tahmil e- den bir hale gelmişti. Hele 1957 seçim- lerini kaybeden eski D. p, milletvekil- lerinden devrin idarecilerine en fazla bağlılığıyla şöhret yapmış olanlarının birer sandalya sahibi olması B. K. idaresinin süratle bu (meclisleri feshine yol açtı. W. B. K. nin İktisat Komisyonun- da vazifeli bulunan üyeler evvelâ ko- nuyu tetkik ettiler ve sonra müzake- reye giriştiler. İktisat Komisyonunda iki ayrı fikir vardı. Bunlardan birin- cisi, İdare Meclislerinin teşkilini der- piş eden 3460 sayılı kanunun ruh ve mâna bakımından yerinde olduğu, an- cak kanunun, devrin icaplarına uy- gun şekilde tatbikinin İdare Meclisle- rini bir partilerarası arpalık haline getirdiğini savunan fikirdi. Bilhassa Fikret Kuytak bu konuda son derece geniş tetkikatta bulunduğundan, ko- misyonda tezini savundu ve kanunun ilgasından ziyade, İslahının yerinde olacağını ifade etti. Fakat 27 Mayı- sın dumanı üstünde heyecanı, Komi- te üyelerinin ikinci tezi kabul etme- lerini sağladı. Arzulanan, İdare Mec- lislerinin feshi ve yerine işçi ve işve- ren sendikalarının ve merkez memur- larının tesbit edeceği üçer aday ara- sından seçilecek müdürlerden müte- şekkil "Müdürler Kurulu"nun konul- 23