min edilebilir. Ama, bunun böyle o- lacağını kestirmek için Bakan olmak farz değildir ki.. Bir çocuk bunu, ko- laylıkla tahmin edebilirdi. Kendi düşen ağlamaz! İdare O mu, bu mu? Bitirdiğimiz hafta içinde Ankarada, önemi belki hemen ve gereği dere- cesinde anlaşılmayan, fakat aslında, derece dramatik safhaları ocereyan etti. Bu safhalardan bir kısmının ka- palı perdelerin arkasında Oynanmış olması, her noktanın iyi takdir edil- mesine mani oldu. Buna rağmen, me- selenin spektaküler taraflarının göz önüne serilebilmesi hâdiseyi gene de aktüalitenin ön safına çıkarmaya yet- ti. Uzun yıllar hükümet buhranları- nın pençesinde inleyen Fransada, po- litikanın memleketi öldürmeye muvaf- fak olamaması bir veciz lafla izah e- dilir: "Hükümetler geçer, İdare ka- ır." Buna mukabil, demokratik siste- mi kabul ettiğimizden beri çektiğimiz felaketlerin bir büyük kısmı, Hükü- met ile İdarenin birbirine fazla ka- rışmış olmasının neticesidir. Seneler ve seneler, hatta aynı iktidarın bir Bakanlığında değişiklik oldu mu bü- tün tutum, şahıslarla beraber değiş- miştir ve ancak bale oyuncularında alkışa layık "bir ileri, bir geri" usu- lü, hükümet etme prensiplerinin ba- şında yer almıştır. Şu anda bütün umumi efkârın, bir Bakan ile bir Genel Müdür arasında patlak vermiş olan çetin mücadelede önemli gördü- gü nokta, 15 Ekim sonrasının Türk toplumu içinde bir İnönü Hükümeti astık, Oo kestiği kestik bir eski zaman Bakam" gibi davranıp davranamayacağının tesbi- tidir. Bitirdiğimiz haftanın sonunda, başına geldiği bakanlığı bir impara torluk -siz, isterseniz buna bir mali kâne de diyebilirsiniz- sanmak tema- yülünde, her şeyin en iyisini sadece kendisinin bildiğine kani, bütün baş- ka vasıf ve meziyetlerine rağmen ru- hunu megalomani denilen habis ra- hatsızlıktan kurtarmaya muvaffak olamamış Bakan, C. H. P. ll Fethi in her şeyden fazla bizzat Baş- İnönünün devlet idaresi ve ei adamı anlayışının bir -tıbbi tâbirle- deformasyonu neticesi ilk ra- undu kazandı. Ama hiç unutmamak lâzımdır ki bundan tam 2241 yıl önce bir başka- sı, Pirüs adını taşıyan bir kral Roma- AKİS. 26 MART 1962 Kulağa Küpe Zenginin parası, züğürdün çenesi! Yardım- çıkıyor, Mah- Hadise şu: Başhaken CISI keli Be üzerinde o "Resmi mete sustur yazılı Bir kaptıkaçtıya biniyor. Gazeteciler her Alla- hın günü orada nöbetteler ya... Yaklaşıp soruyorlar: — Bey fendi.. Ne- “— — İstanbula — Vazifeyle '— Yok özel o işlerim o i- gidiyorum!" mit” " Gazeteciler "Resmi oo Hizmete Mahsustur" o ibaresini oOtekrar o o- kuyorlar, ertesi gün de, gazete- döşe itiyorlar. Başbakan Yardımcısından bir ses yok ama, Adanadaki ye- geni parlak bir ei bu- lunmadan edemiy '— Ne ezin dayımın taksi tutup gidecek parası yok" tanbula her akşam, bir de değil, kalkıyor yahu! iki tren YURTTA OLUP BİTENLER lılara karşı Asculum zaferini kazan- mıştır. Bu öyle bir zafer olmuştur ki dünyanın bütün lisanlarına "astarı yüzünden pahalı" mânasına gelen "“Pirüs zaferi" tâbirini kazandırmış- tır. Pirüsün kendisine gelince O, bir ihtiyar kadının, bir damın tepesinden başına attığı tuğla ile ölmüştür. İlk raundu kazanan Fethi Çelikbaşa bu zafer, mecazi mânada böyle bir aki- bet hazırlarsa bundan dolayı hiç şaş- mamak lâzımdır. Zira insanların ve toplumların, kudret sahiplerinin tu çeşit davranışlarına tahammüllerinin bir hududu vardır ve Fethi Çelikbaşın devlet adamlığı, memleket şartları, toplum temayülleri konusunda şu an- da sahip göründüğü telakkilerin ger- çeklerle zerrece alâkası yoktur. Prensip sahibi Başbakanlara ge- lince, vaziyet aydınlanıncaya okadar mecburen haksızın yanında yer almış görünürlerse de, vaziyet aydınlanın- ca inat olsun diye orada kalmakta devam etmezler. Edemezler. İşbirliğinin şartları Sanayi Bakanı Fethi Çelikbaşın, Sü- merbankın dik kafalı, ama başına getirildiği işin idaresi konusunda be- lirli fikirlere sahip olduğu münakaşa kaldırmayan Umum Müdürü genç Salahaddin Akyol ile takışması fazla zamana ihtiyaç göstermedi. Takışma dramatik safhalar aldığında umumi efkârın gözünden kaçan husus şu- dur: Sümerbank Umum Müdürü Ba- kanların mesai arkadaşlarını bizzat seçme temayülünü mükemmelen bil- diğinden ve aralarından çoğunun his- si davranışlarını tecrübe etmiş oldu- Suat Seren - Akif İyidoğan yaldızlı düdük