da ise, Bankanın 70 milyon lira kâr sağladığını hiç de belirtmek isteme- di on iki yıl içinde memleketin uğ- radığı iktisadi, siyasi ve mali müş- külleri de gözönünde tutunca (Sü- merbankın başarısını daha iyi de- ğerlendirebilmek pekâlâ mümkündür. Meselenin ruhu da burada yatmakta - dır. Küçüklükler Komedyası Sanayi Bakanlığının bütçesi Millet Meclisine 25 Şubatta geldi. Millet- vekili Kemal Bağcılar Sümerbankı ve Umum Müdürünü orada övdü. Çe- likbaş bu konuşmayı, avurtlarını yiye yiye dinledi. Bakan, bakanlığına dö- ner dönmez Teftiş Kurulu Başkan- lığına bir not yazdı. Notta, "Akyol Dosyası''nın tetkiki isteniliyordu. No- tun altındaki tarih, 26 Şubattır. 27 Şubatta, Teftiş Kurulu Başkam Naci . Bakan, Tef- yol hakkındaki tahkikatı kime vere- ceğini sordu. Naci Gürol: İ al rn her şeyin mükem- tiği bir rejimi o bulama- özi. b sistem (keşfolunsun ki hiç bir hata yapılmasın, hiç bir kusurla karşıla -ve fertlerin eksikle ortadan kalksın, hiç "olmazsa tesiri- ni kaybet lugatlardaki isimleri 5 5 « 8 z N — a p z © İdi m © 5 3 © z g iü ların birincisinde hatalar, “düzetik mek suretiyle bertaraf edilir, ikin- cisinde kimselere oduyurulmamak suretiyle.. Tabii iki ucun arasında, esas mev ngiliz mokrasisinden Trujillo rejimine kadar. Son günlerde Basın için üzücü bir hâdise oldu. Sivasta, valinin hış- mına uğradığı açıkça belli olan bir gazeteci eziyete maruz bırakıldı. Gazetecilerin, kanuni dokunulmaz- lığa sahip kimseler olduğunu iddia eden yoktur. Basın suçu diye bir suç eri rtam bulması, kai metinlerinde "madde zorlamaları" yapılması, bir basın suçunun, bir iki değişik suçun suçlularına deği- şik muamele, yapmak gerektiğinin AKİS, 26 MART 1962 Naci Gürol Kurbana kurban YURTTA OLUP BİTENLER - Tabii, en müsait, müfettiş ar- kadaşa efendim" dedi. Bakan, itiraz etti: "— Yok, yok.. Rahmi beye verin. İkinci olarak da, Ali Arık tetkik et- Başk an, bu müdahaleye ve tercihe şaşırmakla beraber sesini çıkarmadı. ahmi bey", Burdurlu Rahmi Tun- çağıl idi. Her hakle, Bakanın emniye- tini haizdi. Teftiş Kurulu Başkam 28 Şubat günü vazifeyi, Bakanın is- tediği müfettişlere verdi. 1 Mart günü, yani aradan 24 saat geçmeden, Rahmi Tunçağıl Teftiş Kurulu Başkanına bir direktif iletti. Bakan, Sümerbank Genel Müdürünün, t 12'ye kadar Ş şından bu haberi, nasıl aldığını sordu. Rahmi Tunçağıl: ” akan İN evime telefon et- ti.." cevabım ver İşte, Açık Rejim! unutulmasıdır. Her şey göstermek- tedir ki Sivasta bu hususlara dik- kat edilmemiştir. Valinin açtığı bir şahsi hakaret dâvası, nihai hüküm- den çok önce bir tevkifle neticelen- miş, tevkif edilen gazetecinin, ilk iş olarak saçları kesilmiş, pek sinir li bir zat olduğu anlaşılan vali aynı şahıs aleyhinde dava üstüne dâva ikame etmiştir. Bu davranışlar, bü- tün gazetelerde ciddi ve çok haklı tepkiye yol açmıştır. Bu hadiseler, Türkiye için yeni değildir. Türkiyede çok gazeteci, bir şahsi şikâyet üzerine tevkif o- lunmuştur. Pek çok gazetecinin sa- çı, şan olsun diye kesilmiştir. Pek çok gazeteci, günler ve haftalar de- gil, aylar ve seneler âdi mahküm- lerin savunmalarını, sağlamış, bir fe- na rejimin yıkılışını kolaylaştırmış- tır. Ama rejimin istidadı Kapalı Re- lime gitmek olduğundan, bir (o ta- kım kimselerin Basın Hürriyeti anlayışının bu olması iktidarda bu- lunanlar üzerinde en ufak tesir ic- ra etmemiş, bilâkis böyle davranış- lar desteklenmiştir, teşvik (o olun- muştur. Halbuki, şimdi netice ne oluyor ? İç işleri Bakanı, gazeteci dava edip a ettirmekte zevk alan va- m bu davranışı hakkında izi almak, hem de gazetede yazı- lanların doğruluk derecesini anla- mak üzere merkeze çağırıyor. Ada- let Bakanı, adliyenin işlerine bir müdahalede e da pis göstererek meselenin e ve tat- bikat hakkında tahki ia girişiyor. Nihayet hâdiseyle bizzat Hükümet Başkanı alâkadar oluyor ve bu i- şin Tedbirler Kanunuyla zerrece ilişiği bulunmamasına rağmen sav- cıların o noktada da yanlış telâk- kilere kapılmamaları için bir genel- ge yazılmasını, Kanunun mahiyeti- nin yeniden açıklanmasını, gaya katılmamasını istiyor. a korusunda yeni bir usul kon, masını bildiriyor. Basının bu tepki- sinden sonra İktidarın bu davranı- şı, hiç şüphesiz bundan bö her- kesi Basın Hürriyeti ile bunun su- iistimalinin hududunu çizmekte de, hududun suç tarafında (kalanlara arşı muamelede de daha dikkatli, insaflı ve ihtiyatlı davranmaya mec- bur bırakacaktır. Görülüyor ki, “göğsünü bir aziz Sebastiyan te- vekkülüyle her türlü tenkide açmış olan iktidarın cübbesi altından dü- sen", ne bir çıplak baştır, ne de sa- dece fuzuli dosyalardır. Hayır, Açık Rejim diye bilinen rejim Voltaire'in Candide'inden baş- ka kimsenin inanmayacağı bir ha- yal filemi yaratmıyor. Sâdece, hata- ların pek âlâ düzeltilebileceği ve aşırılıkların önlenebileceği bir oor- tam meydana getiriyor. Fena mı?