YURTTA OLUP BİTENLER enek almayanlar İsmet İnönü, ği, Bakanlığına ait kuruluş kanunu henüz çıkmamış olduğundan Bütçe- ye alınamamıştır. Nihat Su, Necmi Ökten, Bülent Ecevit, Suat Seren, Fethi Çelikbaş, Cavit Oral, Şevket Bulatoğlu, Muhiddin Güven, İlhami Sancar, Cahit Akyar, İhsan Gürsan, Akif Eyidoğan ve Sahir Kurutluoğlu ödeeneklerini almakta bir manevi mah- -ur -kanunen haklarıdır- görmemiş- lerdir. Dışişleri Bakanlığı ise, bilin- diği gibi halen boştur. Bakanlık ödeneklerinin bir hikâ- yesi vardır. Memur maaşlarına yapıl- "Nihayet, istediğimiz gibi bir Kabi- ne bulduk" diye düşündü. En gösterişli model Aslına bakılırsa, her şeyin pirami- din yukarısından aşağısına doğ- ru indiği Türkiyede en yüksek ma- kamlarda oturanların davranışları bir modeldir. Bilhassa devlet dairele- rinde ölçü, yüksek makam sahiple- rinin bu davranışlarıdır. Nitekim İs- met İnönü bunu bildiği içindir ki ve tutumu Kabine arkadaşları tarafın- dan takip edileceği ümidiyle Başba- kanlığın şahane Cadillac'ını bir köşe- ye İtti ve içine girilmesi bile müşkül bir küçük Opel buldurarak Başbakan- ların öyle bir arabada dolaşmaları- nın ne şanlarına, ne şereflerine hiç halel getirmeyeceğini gösterdi. Avwni Doğan ala ii e Dediğimiz ması kanunla kabul edilmiş © 15 zamların bu yıl içinde verilememesi zarureti, Bütçe hesapları yapılırken ortaya çıktı. İktidar çevrelerinde me- tile enine boyuna görüşüldü. Kabi- nenin bütün üyeleri, devletin buna kudretinin yetmeyeceği konusunda ittifak ettiler. Gruplarda iş tartışıl- dı,.Sonunda, bizzat İsmet İnönü du- rumu anlatınca sâdece büyük Meclis değil, umumi efkâr, hatta memurla- rın kendileri bunu sineye çektiler. Bu tartışmalar devam ederken pek çok Hükümet üyesi arkadaşlarını, yani Kabineyi ilzam eder şekilde "Biz de, Bakan ödeneklerini hazineye bıraka- cağız. Ne yapalım, memleketin hali bu!" dediler. Davranış alkış ve yaşa sesleriyle karşılandı. Pek çok kimse dedi İsmet İnönünün, hareketinin umu- mi efkâr ve halk üzerinde yapacağı- nı tahmin ettiği tesir doğru Çıktı. Baş- bakanı hiç tanımayanlar ilk günler "Bakmayınız! Gösteriş.. Beyaz Tren unutuldu mu? Yarın, öbür gün vaz geçer,." dediler ama, İsmet Paşa da- ima olduğu gibi, prensiplerine sıkı sıkıya sadık kaldı. biriyle "Opelcik"ine, hususi işleri i- çin dahi binmedi. Görevle gittiği İs- tanbula Opelciğini gönderdi de, tatil için Abanda giderken bir taksi tut- tu, ona bindi. Tabii, dudak bükenler çıkmadı değil. Fakat millet, hareke- tin manasını anladı ve takdir etti. Gazetecilerin ta- Hareketin manasını anlamayan- lar, Bakanlar oldular. Bir iki istisna- sıyla onlar şahane Cadillac'ları ile a- zametli Mercedes'lerini hem terket- tur görmediler. balarda Ankara sakinleri çok kadın, çok çocuk seyrettiler. Bu bakımdan. İsmet İnönünün, Kabine arkadaşları- nın kendisini takip edecekleri yolun- daki tahmini hiç de doğru çıkmadı. İşte, Ödenek Meselesi ondan son- ra ortaya atıldı. Hükümet düşündü ki, eğer Bakanlar bir fedakârlık ya- parlarsa bu sembolik davranış mille- te şevk verir. Gerçekten de, milletve- killerinin maaşlarının kanuni had i- çinde kalmasında olduğu gibi memur- ların acı hapı yutmalarında da bu şevk bir rol oynadı. Ama, vakta ki Mart ayı geldi vs yeni Bütçenin icapları yerine getiril- di, bizim Bay Bakanların büyük kıs- mı da geçmişin üzerine bir sünger çekmeği daha doğru buldu Evde dırıltı "Bakanların, ellerine geçen parayla, rüyalarındaki (OBakan Hayatını sürmeye muvaffak olamadıkları doğ- rudur. Bu parayla sıkıntı çekmek te mukadderdir. Nitekim bir çok Ba- kanın evinde "İç Bütçe" dolayısıyla sızıltı ve dırıltı eksik değildir. Ba- kanlık mevkiine gelen bir insanın "ekstra" masrafları da zaman zaman sırtlamaya mecbur bulunduğu ger- çektir. Ancak, şu anda Türkiyede Ba- kanlığın bir, ağır yük sayılması, o gözle görülmesi, şahane Bakan Ha- yatından sarfınazar edilmesi de bir zarurettir. Aksi halde, işler içinden çıkılmaz hal almakta gecikmeyecek- tir. Nitekim, bazı sözlerin akisleri henüz kulaklarda kaybolmamışken 13 Bakanın ödenek alması hiç iyi karşı- lanmadı. Buna mukabil, bitirdiğimiz haf- ta içinde bazı Bakanlar, ödenek aldık- larının yazılmasını iyi (okarşılamadı- ar. Bir tanesi, durumu tahkik eden AKİS mensubuna "Hem demokratik sistemin en hararetli taraftarı sizsi- niz, hem de bu sistemi zedeleyecek şeyler yazacaksınız" demekten (bile çekinmedi. Bakanın düşünmediği, de- mokratik sistemi zedeleyenin bazı şeylerin yanılması değil, o yapılması olduğudur. Bilâkis demokratik siste- min fazileti, bu çeşit hatalı davra- nışları umumi efkârın dikkat nazarı- na sunma imkânı vermesidir. Şimdi, Kabinenin ödenekçi kanları bir yıldırım yağmurunun al- tında kaldıklarını hissetmekte gecik-. meyeceklerdir. Hele Basının umumi temayülü göz önünde tutulursa, ma- ruz kalacakları hücumların şiddeti- nin az olmayacağı da kolaylıkla tah- AKİS, 26 MART 1962