DÜNYADA OLUP BİTENLER Cezayirli liderler bir arada Herşey vatan için Ne yapmalı? Yukarıda belirtilen ihtimallerin vu- kuunu Gizli Ordudan başka bugün kimsenin istemediği, hatta, bunu bir kâbus gibi kafasından çıkarıp atmak İhtiyacını duyduğu muhakkaktır. Ne yapmalı ? İlk iş, "ateş kes"ten sonra muay- yen bölgelerde gruplanacak olan mil- liyetçi Cezayir kuvvetlerini pasif bir bekleyişe terketmeyip, bunların Ce- rayirdeki Fransız idaresi ve ordusu ile şimdiden temasa geçmelerini sağ- lamak ve geçici icra organını kurul- muş bir işbirliği üzerine oturtmaktır. Bundan başka, müslüman halk ile Avrupalıların adeta burun buruna yaşadıkları Cezayir, Oran ve Kons- tantin gibi büyük merkezlerde müs- lüman halkı ve Avrupalıları karma bir asayiş kuvvetiyle himaye ve inzi- bat altına almak. İki camia içinde disiplin kurulları ve ajanları (ihdas etmek... İftiharla söylemek lâzımdır ki, bu işe evvelâ ve kendiliklerinden mil. liyetçi Cezayirliler başlamış, o Ceza- yir şehrine 300, Orana 200 öajan göndermek suretile, halkın ilk fırsat- ta kinci duygulara kapılmalarını ba- şarıyla önlemişlerdir. İkin tarafın iyi niyetlileri (o akıl- larını başlarında muhafaza edebilir- lerse, Gizli Ordunun sabık generalle- rinin akıllan başlarına şu veya bu şe- kilde avdet edecektir. Bunlar, son günlerini ya hapishanede, ya da tı- marhanede tüketeceklerdir. e Tımar- hanede diyoruz» çünkü, bu satırların yazarı, 957 yazında General Salan'ı Cezayirdeki genel karargâhında zi- yaret etmek ve kendisiyle konuşmak 26 fırsatını bulmuştur. Bir yıl sonra IV. Cumhuriyete son verecek Olan Ceza- yir isyanında durumu âdeta dâhiyane bir incelikle idare etmiş olan General Salan, o zamanlar tamamen beyazlaş- mak üzere olan saçları, yüzünün mun- tazam çizgileri, biraz kalınca, fakat çevik vücudu ile insana fizik bakım- dan dahi itimad telkin eden klâsik meselelere değil, dünya çapındaki bü- yük dâvalara derin vukufu vardı. Ko- nuşması, otoritesi, bununla beraber ince Fransız terbiyesi ile gönülleri fethediyordu. Bütün hüviyetinden bir itimat havası yayılmakta idi. Herhal- de General Salan'da bir maceracı hü- viyeti yoktu. Belli ki, son zamanlar- da, tutumunda bazı patolojik unsur- lar rol oynamaktadır. Arjantin Peron'un rüzgârı A ıjantinde, bitirdiğimiz o haftanın başındaki pazar günü yapılan se- çimlerde Peron taraftarlarının bir hamle kaydetmeleri, mevcut rejimi kökünden sökecek bir rüzgârın esme- sine sebep olmuştur. 1946'dan 55'e yâni ordu tarafından düşürüldüğü tarihe kadar Arjantinin efendisi olan diktatörün gidişinden sonra yapılan seçimlerin bu, ikincisidir. 958 seçim- lerine Peron'cuların katılmasına mü- saade edilmemişti. Peron'u ordu kovmuştur derken, bunda Radikallerin diktatöre o karşı açtıkları çetin ve. uzun mücadelenin payım da unutmamak lazımdır. Bu mücadelenin şerefinedir ki, üç yıllık istikrarsız bir geçici devre sonunda, 958 de seçmenler oy sandıkları başına oçağrıldıkları zaman i kallere Mecliste ve Eyalet idarelerin- de rahat bir çoğunluk sağlamışlardı. Uzlaşmaz Radikal Birliğin (o başında bulunan Başkan Frondizi de bu sa- yede Cumhurbaşkanlığı mevkiine ge- lebilmişti. Bununla beraber Frondizi'yi bek- leyen çetin meseleler vardı. Bunların oaşında memleketin ekonomik duru- mu geliyordu. Peron'un kovulmasına başlıca sebep, diktatörlüğün ezası ile birlikte ekonomik bozukluğun da hu- zursuzluğu idi. Hatta bu ikinci sebe- bin daha ağır basmış olduğuna ina- nanlar da vardır. Bugün de Peren- cuların zaferi yine ekonomik sebeple- le izah edildiğine göre, bu sonuncular inaçlarında pek de haksız sayılmaya- bilirler. Şu var ki, Arjantin gibi ik- tisaden geri kalmış memleketler ba- his konusu olunca, bu iki sebepten hangisinin daha ağır basmış olduğunu münakaşaya da mahal yoktur. Zira çok kere bunlar biribirlerini doğurur denecek kadar biribirleriyle | ilgili- ir. Sosyal adalet 1 944'den itibaren Milli Savunma Ba- kanlığını deruhte etmek suretile memleketin kaderinde rol oynamaya başlamış olan Albay Peron, e Başkan Yardımcısı olmuş. 1951 de üstüste iki defa Başkan seçil- miştir. Diktatörün ve beraber âdeta bir düetto teşkil ettikleri eşi Eva Pe- ron'un kendilerine göre bir sosyal a- dalet anlayışları, daha doğrusu anla- tışları vardı. Çalışkan kitleye hitap eder, onu tutar gibi görünürlerdi. En koyu bir istibdat içinde Eva Peron'un "İşçi kardeşlerim... Sizi kalbimde ta- . Bütün dertlerinizi oduyu- e başlayan nutukları kitleleri harekete getirir, insan toplu- luklarını sürüklerdi. Aslında. Peron'- ların rejimi bal gibi faşizmdi. Ne bü- yük sermayeyi kontrol altına almış- lar, ne de çalışanların nasibini bir parmak ileri, götürebilmişlerdi. Yıkı- lışları da bu yüzden oldu. Fakat ar- kalarında bir "Sosyal Adalet", bir "Çahşan kitlelerin haklan" lâfı bı- raktılar ki, Arjantinde büyük kitle- ler hala bu tatlı lâfların daüssılasını çekmektedir. Bu daüssıla duyulmaya- bilirdi. eğer, Peron'u devirenler eko- nomik ve sosyal düzeni kurabilmiş, Onun lâfta kalan vaitlerini mek par- mak tahakkuk ettirebilmiş ( olsalar- dı... Bu, olmadı, Olmayınca da, eski lâflar kulaklarda çınlamaya, Peron hakiki şahsiyetinden sıyrılarak bütün müşkülleri' halledebilecek bir sihir- baz gibi görünmeye başladı. Son se- AKİS, 26 MART 1962