11 Aralık 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

11 Aralık 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bu, daha sonra Büyük Elçinin belirttiği gibi "uzun, samimi ve a- çık bir hasbihal"- oldu. Başbakan o toplantıda, memleketimizin 1 numa- ralı müttefikine memleketimizin du- meselelerini ve kendi gö- rüşüne göre bunların hal çaresini hiç bir şey saklamadan, hiç bir arka fikir taşımadan ciddi ve vakur tan- da, zihninden geçen bütün ihtimalle- ride sıralayarak anlattı. Doğrusu istenilirse 1 numaralı müttefikimizin Ankarada! temsilcisi, (o İnönünün kendisine o naklettiklerinden bir ço- ğunu zaten biliyordu ve kendi kafa- sında -daha doğrusu, (hükümetinin kafasında- bu konuda (tasarlanmış fikirler vardı. İsmet İnönü aynı gün akşam üze- ri, Bakanların toplayarak onlara Büyük Elçiyle yaptığı görüşme hak- kında, daha doğrusu Büyük Elçinin | Cevdet Sunay Yetkili temsilci kendisine, söyledikleri konusunda bil- gi verdi. Yoksa, memleketin ne halde olduğunu ve nasıl devralındığını İnö- nünün bütün Bakanları da -C.H.P. liler ve A.P. liler- görmüşlerdi ve bilmekteydiler. Tutulacak taraf yok... smet İnönü (Başbakanlık görevini kabul ettiğinde, memleketin siya- si durumu bir yana, ekonomik ve sosyal durumu konusunda da hiç hayal etmiyordu. Bu yüzdendir ki sırtına alacağı yükün ağırlığım müd- rikti ve seçimlerin bilinen neticeyi vermesinin bu yükü (hafifletmeyip ağırlaştırdığım (görüyordu. Fakat Başbakan, Bakanlarıyla birlikte ma- sa ve oturunca ve meselelerin eğilince gerçeğin her türlü hayali, aştığım ve Türkiyenin ciddi AKİS. II ARALIK 1961 Bir Görüş A.P.lilerle Hasbihal Dr. Mustafa KENTLİ Son genel seçimlerle milli irade bildiğimiz gibi tecelli etti. Anlaşıldı ki, yeni seçim sistemine göre, Türkiyede tek bir partinin mutlak ege- menliği devri geride kalmıştır. Bu su götürmez gerçeğin tabii sonuca olarak, ortak iktidarlar devrine girmiş bulunuyoruz. Nisbeten kısa sü- ren bir hükümet buhranından sonra memleketin en kuvvetli iki siyasi partisi, iyi niyetle ve eşit şartlarla işbirliğine karar verdi ve birlikte ik- tidara geldi. Bir "De la Palisse Hakikati" gibi görünse de, söylemeliyim ki, artık siz bir Muhalefet Grubu değilsiniz. Tıpkı C.H.P. Grubu gibi, İktidarın eşit bir parçasısınız. Bu elbirliğiyle Cumhuriyet rejimimiz bir kazaya kurban gitmekten, açıkçası "Sezaryen bir demokrasi" şeklinde dejenere olmaktan kurtulmuş bulunuyor. İşbirliğinin ilk müspet ve son derece önemli neticesi budur. Eğer bu koalisyon kabinesi uzun ömürlü olursa memlekette huzur ve istikrar yerleşir. Kalplerdeki buzlar çözü- m kanayan yaralar sarılır. Terakki yolunda aşılacak engeller azalır. z buna samimi olarak inanıyoruz. Sizin de büyük bir çoğunluk halin- de inanmanızı temenni ediyoruz. Bu düşman çatlatan inanç, memleketi kardeş kavgasına götürmek isteyenleri daha şimdiden kahretmektedir. Liderleriniz bizimkilerle, bilhassa sayın İnönü ile, yakından temas edin- ce gördüler ki bizler "uzaktan göründüğü kadar sevimsiz" insanlar de- ğiliz. Devlet ve hükümet anlayışımız, ümitlerimiz, ıstıraplarımız hemen hemen aynıdır. Meselâ biz de sizin gibi İhtilâlin ölümsüz bitmesini is- tedik. İnönünün sekiz sayfalık muhtırası tarihe mal edilince göreceksi- niz ki bu işte de önderliği o yapmış ve sanıldığından çok fazla ağır bas- mıştır. Fakat ne o, ne de bizler bu konuyu, diğer politikacılar gibi, se- çim plâtformuna getirmedik. Biz hak bilerek savunduğumuz dâvaların, oy pusulası şeklinde dahi olsa, derhal nakde tahvil edilmesi yoluna git- miyeceğiz. Bu yüzden seçimlerde büyük kayıplara uğrayabiliriz. Bu ka- yıplara seve seve katlanışımızı süper - realist politikacılar budalalık di- ye vasıflandırabilirler. Söz konusu olan, şahsi başarı yahut parti zaferi ise, birlikte belki de haklıdırlar. Fakat biz bu "yeni gün, yeni kısmet" gibi düşünce ve eğilimlerin üstünde kalmak istiyoruz. Çünkü biz, idea- list Atatürkün kurduğu bir partinin mensupları olarak, ideallerimize sadakatle bağlı kalacağız. İdeal, uzun vadeli bir gerçeğe inanç diye de tarif edilebilir. İyi niyetle, sabırla ve kalplerimizi dolduran sevgiyle bü- tün siyasi partilerimizin, bilhassa sizlerin bizi daha iyi anlamanızı bek- liyeceğiz. Sizinle aynı ideallere sahip olduğumuzu tekrar ederim. Bütün sinsi faaliyetlere ve kışkırtmalara rağmen, Türkiye halkı taban tabana ot doktrinlerle parçalanmış bir toplum değildir. Onun idealleri şöyle özet- lenebilir: İnsan haklarına uygun kanunların egemenliği altında hür ve müstakil yaşamak, düşük hayat şartlarım en kısa zamanda düzeltmek... Bunlar hür milletlerin müşterek idealleridir. Şefkat politikasına gelince, bu hususta onikinci asrın en büyük sey- yahı ve Mucem-el-Buldan adlı coğrafya lügatının müellifi Yakut-i- Ha- mavinin bir müşahedesini nakletmekle sözlerime son vereceğim. Bu zat Türkistan, Çin Ve Anadoluyu taramış, Anadolu halkına olan hayranlı- ğını birkaç defa şöyle belirtmiştir: "Ben hiç bir ülkede, Anadolu halkın- da gördüğüm insanlığı ve şefkati görmedim. Anadolu şefkat ülkesidir. Orada hiç bir tasan, hiç bir yolcu ne açlıktan ölür ne açıkta kalır, ne de dinsel inançlarından ötürü kötü muameleye uğrar." Yeni siyasi mahkümlarımıza karsı umumi efkârda yükselen şefkat dalgasının köklerini bu geleneklerimizde aramalıyız. Yalnız, biraz sa- bırlı olalım.

Bu sayıdan diğer sayfalar: