İKTİSADİ VE MALİ SAHADA sebep diye ileri sürülüyor. Halbuki, sebep değil, Maliye Bakanı diye bir katı istatistikçiyi oraya oturtmanın neticesi !" Bitirdiğimiz hafta içinde Meclis- te esen havaya bakılırsa, C.H.P. Grubunu Şefik İnan tatmin edemeye- cektir. Zammın aleyhinde olanlardan Turhan Feyzioğlu ile Emin Paksü- tün bu ateşli Grup karşısına çıkıp cılız delillerini savunup savunmaya- cakları bilinmemektedir. Belki de, aslında zammın verilebilmesi için elinden geleni yapan, fakat rakkam kalabalığına boğulan İnönüden zam aleyhtarları medet umacaklardır. A- ma İnönü de konuşsa, şimdi gelir az- lığından şikâyet edilirken bu geliri daha da azaltacak arazi vergisi ve tasarruf bonosu gibi küçük politika taktiklerini Başkanlığa kanun tekli- fi halinde Meclise gelir gelmez ilk iş diye sunan Çanakkale milletvekili Şefik İnanın Maliye Bakanı Şefik İnanı düşürdüğü acı, garip ve hazin durumu izaha (muvaffak olamaya- caktır. Grup, İnönü şahsiyetini -haksız yere- ortaya koyunca boyun eğecektir. Fakat bu, yüreklerdeki burukluğu azaltmayacaktır. Arttıracaktır. Zaten bu yüzden- dir ki, hafta biterken "99 15 Mesele- sinde en kuvvetli ihtimal Bütçe Ko- misyonunun bir hal çaresi araması kararı idi. Bu karar, hiç olmazsa u- fak memurların mutlaka tatmini ta- limatınıda beraberinde taşıyacaktır. Yoksa, "İnan Teklifi'nin, olduğu bi geçmesine e havası Zetrtece müsait değildi Vergiler Tavuk ve yumurtası (Kapaktaki o Maliyeci) Bundan bir süre önce, İstanbulda toplanan bir komisyonun raporu Maliye Bakanlığına ogeldiğinde Ba- kanlığın -Allahtan sayıları gittikçe azalan- "Kara Maliyeci'leri gözle- rini, , hayretle açtılar: — Allah Allah, deli mi bunlar? Peki, biz kimden vergi alacağız?" "Kara Maliyeci", verginin mü- kelleften diş söker gibi alınmasına taraftar olan ve o"Versin kerata!" formülünü kendisine prensip edinen dar kafalı maliye memuruna verilen isimdir. İstanbuldan gelen raporun bunlar üzerinde böyle bir tepki ya- ratması hiç kimseyi şaşırtmadı. Zi- ra rapora bir göz atıldığında görül- dü ki İstanbuldaki "Alaybek OKo- misyonu" diye bilinen (komisyonun hazırladığı "Vergi Reformu hakkın- da Memorandum"da mükellef lehin- de çok tadiller vardır ve devlet yeni 18 istisnalar, yeni indirimler, yeni mu- afiyetler tanımaya (zorlanmaktadır. Buna rağmen rapor, yetkinler tara- fından beğenildi, esas fikri üzerinde mutabakat hasıl oldu ve vergi re- formunun, bir kanun halinde, tahmi- nen Mayıs ayında bir bütün olarak T.B.M.M. ne sunulması için taslak- lar hazırlanmasına geçildi. Böylece, klâsik vergi (o anlayışına sahip olan "Müfettişler Grubu" ile modern ver- gi anlayışına daha yatkın "Uzman- lar Grubu" arasındaki çekişme ikin- cilerin galibiyetiyle neticelendi. Bir komisyon kuruluyor Türkiyede vergi ile alâkalı iki büyük reform 1926 ve 1950 yıl- yapılmıştır. - Cumhuriyetin İmparatorluktan devraldığı ( karışık vergi sistemi 1926'da Kazanç Vergi- si ve Muamele Vergisi gibi iki bü- kısmen eksik kalmıştır. P. iktidarı, her sektörde oldu- ğu gibi vergi bahsinde de küçük po- litika endişesini her şeyin üstünde tutmuştur. Bu yüzden de seçimler- den önce muafiyet sahası genişletil- miş, seçimlerden sonra bunun da- raltılmasına çalışılmış, böylece olun- duğu yerde o sayılmış ve aksaklıklar düzeltilmemiştir. İhtilâl, bu sisteme fazla fayda sağlamamışta. Vergi olarak devlet hazinesine giren paranın arttırılma- sı gerektiğini düşünen Komiteciler, o sıralarda temas halinde bulunduk- ları çevrelerin etkisi altında "Versin kerata!" formülünü Oo benimsemişler ve ağırlaştırma, zam, tazyik yoluna sapmışlardır. e Üstelik, böylece sos- yal adaleti gerçekleştirdikleri haya- line de kapılarak vicdan huzuru bile duymuşlardır. Fakat M.B.K. nin ken- Zam bekleyen memurlar çalışıyor Fasl-ı baharı bekleyenler yük grup halinde toplanmıştır. 1950 de ise CELP. iktidarı, modern Gelir ve Kurumlar Vergisi usulünü kanun- laştırarak yerini D.P.ye bırakmıştır. 1957'de de esası Muamele Vergisi o- lan Gider Vergileri nizamının tatbi- kine başlanmıştır. Fakat Gelir Vergisi, daha 1950 de, ilk defa tatbik sahası bulan bir sistem olarak zamanla bazı tadilleri gerektirecek Oo şekilde dünyaya gel- miştir. Devrin Maliye Bakanı İsma- il Rüştü Aksal kanunu ancak bazı fedakârlıklarla (Meclisten geçirebil- miştir. Meclis, o bilhassa zirai gelir ve esnaf sınıfı (o Konusunda, o politik mülâhazalarla titiz odavranmıştır. Sistemin kontrol mekanizması da di içinde kapalı çalışma şekli dola- yısıyla halk efkârı oOönünde tartışıl- madan kanunlaşan bu değişiklikler gerek ekonomik, gerek psikolojik sayısız mahzur taşıdığından geniş yankılar yapmış ve ee tenkitlere yol açmıştır. . Memleketin mali ekonomik (hayatı böylece bir "iyi niyetle darbe" yemiştir. İşte bir komisyonun okurularak vergi sistemimizi bir obütün olarak incelemesi ve günün şartlarına uyan reformların yapılması fikri bundan sonra doğmuştur. İki anlayış Bir devletin, vatandaşlardan vergi alınmaksızın idaresi çaresini bu- AKİS, 11 ARALIK 1961