İşe Nereden Başlamalı ? 27 Mayıs 1960 tarihinde bir ihtilâl olmuştur. Gayet tabii, bu ihtilâl, çe- şitli konularda bizleri "27 Mayıstan önce" veya "27 Mayıstan sonra" diyerek söze başlamaya sevketmektedir. Radyolarımız hakkında konu- şurken "27 Mayıstan önce" diye göze başladığımız zaman da sıraladı- ğımız şeyler "Vatan Cephesi", "Radyo Gazetesi" ve uzun nutuklardır. Bütün bunlar bir günde, 27 Mayıs 1960 tarihinde radyolarımızdan kalk- mıştır. Yine Türkiye Radyolarından “27 Mayıstan sonra" diye söz açtı- gumız zaman sıraladığımız unsurlar ise ümit, programların iyi olması için uzun bekleyiş ve bu ümidin ve bekleyişin boşa çıkmasıdır. Ayrıca radyolarımızın 27 Mayıs öncesi ve sonrası programları tarafsızca göz- den geçirilecek olursa, 27 Mayıs öncesi programlarının daha ağır bastı- ğı da gözden kaçmıyacaktır. e 27 Mayıs sonrası radyo programları niçin düzelmemiştir? Bu soruyu soranların yerden göğe kadar haklı olduklarını her ne kadar kabul etsek bile, 27 Mayıs sonrasının bir geçiş ve hazırlayış devresi ol- duğunu da unutmamak gerekir. Çeşitli meseleler ve konular yanında radyo meselesinin bu devre içinde ele alınamaması hoş görülebilir. Fa- kat bu memlekette 27 Mayıs 1960 tarihi kadar önemli bir de 15 Ekim 1961 tarihi vardır ve ihtilâlden sonra yapılan ilk seçim tarihinin önemi- ni burada anlatmaya kalkmak lüzumsuzdur. Bununla beraber "15 Ekim- den sonra" diyerek söze başlarken, radyolarımızın bir düzene girmesi için son fırsatın geldiğini de ilgililere hatırlatmak yerinde olar. Radyolarımızı bir düzene koymak için çalışırken işe nereden baş- lamalıdır? İşte bu konuda bir hazırlık yaparken “15 Ekimden sonra" sorulacak olan ilk soru budur. Olur olmaz bir yerden işe girişmek hem şekilde ihmal edilmiştir ve kimse de durumu inceleyip, bir plân yaparak bu işe girişmeyi akıl etmemiştir. Bu sebepten de radyolarımızda za- man zaman doyurucu programlara rastlanmış, fakat yapılan işlerin, atılan adımların hiç biri devamlı olmayıp, kısa bir süre içinde hepsi rad- yo mikrofonundan ve idaresinden silinmiştir. "15 Ekimden sonra" radyoları bir düzene sokmak için çalışacak olanların, bu meseleyi adamakıllı gözden geçirdikten sonra bir Çeşit "radyo kalkınma plânı" yapmaları, ıslahata, göz boyamak için prog- ramlardan değil de, programların arkasında yer alan idari işlerden baş- lamaları, radyoların düzene sokulmasını ehil ellere ve menfaatçilik zih- niyetiyle çalışmayanlara bırakmaları, halen radyolarda çalışan radyo- culuktan anlamayanları başka işlere tâyin etmekten çekinmemeleri ve radyolardan iltiması, adam kayırmayı yok etmeleri hem kendilerini ba- şarıya ulaştıracaktır, hem de dinleyicinin rahat bir nefes almasını Bağ- lıyacaktır. lar. Teknisyenler vardır, fakat ma- tulukları da Radyo Kanununun çize- ceği genel duruma göre tâyin edil- melidir. yrıca, radyolarda şu anda görü- len eksiklikler ve aksaklıkları Or- tadan kaldırmadan yapılacak bir yö- netmeliğin ise yarayacağı şüpheli- dir. Bu defa radyolardaki vazifelile- rin kadroları (o birbirine karışmıştır. Meselâ, Ankara Radyosu Program Müdürlüğü kadrosu, radyo dışında başka bir vazifede çalışan birine ve- rilmiştir. İstanbul Radyosu Program Müdürlüğü (kadrosu ise, Ankarada Radyo Dairesinde çalışan bir me- murdadır. Spiker vardır, Radyosu o kadrosundadır, fakat İs. tanbul Radyosunda çalışmaktadır. Program prodüktörleri vardır, fakat spiker kadrolarında çalışmaktadır- AKİS, II ARALIK 1961 rangoz kadrolarında vazife görmek- tedirler. Bu duruma göre yönetmelik, meselâ, “Bir prodüktör şu, şu, şu iş- leri yapar" diyecek, fakat prodüktör kadrosundakiler (başka bir vazifede çalıştırıldıkları o için yönetmelik uy- gulanamıyacaktır. Bütün bu eksikliklerden başka bir de eleman yetersizliği vardır ki, işin yürümesini önleyen asıl budur. Meselâ yönetmelik, bir Program Mü- dürünün, bir Söz ve Temsil Yayın- lan Şefinin veya bir müzik yayınla- rı sorumlusunun, bir spikerin vazi- felerini obirer birer (o sıralayacaktır. Fakat bu vazifeleri yerine getirecek eleman bulmak, imei İstanbul ve İzmir Radyoları i : Bugün istanbul Radyosu kendine bir Program Müdürü, bir Söz ve Tem- sil Yayınları Şefi bulamadığı halde çalışmaktadır. Ankara Radyosunda ise, eleman durumu biraz daha iyi olmakla beraber burada da boş va- kitlerini, ilgi çekicidir diye radyoda çalışarak değerlendirmek isteyen he- vesliler ve yapamıyacakları işe ilti- masla getirilen şefler bulunmadığı- nı kimse inkâr edemez. Böyle bir kadroya yönetmelikle kesinleşen yet- ki ve sorumluluk dağıtmak, işlerin daha çok sarpa sarmasına yol aç- Bir de ücret meselesi vardır. Me- selâ 16 yıllık bir spikerin eline ayda 1000 lira bile geçmemektedir. Dinle- yicinin zevkine, düşüncelerine sesle- nen bir programcı, ayda en fasla 600- 700 lira kazanmaktadır. Maddi geli- ri bu kadar az olan elemanlara bir yönetmelikle dağıtılacak yetki ve Bekir Tünay Geç oldu temiz oldu sorumluluğun tam mânasiyle yürü erme m ve haksızlık “değil midir ac Sam olarak denilebilir ki, bütün bu eksiklikler tamamlandıktan son- ha faydalı Mn ileri sürenlerin düşünceleri bir a bul edilse dahi, Basın - Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğünde böyle bir yönetmeli- ğin maddelerini kararlaştıracak, rad- yo programlarından ve radyo işlet- meciliğinden anlayan bir tek kişi bi- te bulmanın imkânsız olduğunu da unutmamak gerekir. Eğer aksi doğ- ru olsaydı bugüne kadar bu mesele- yi ele alan hiç olmazsa bir kişi çı- kardı. 31