Haftanın içinden Türkiyenin Meselesi Şu anda Türkiye, bir bakıma İstiklâl Savaşının başın- daki, bir bakıma istiklâl Savaşının sonundaki duru- muna eş bir manzara gösteriyor. Siyasi rejimimizin ve Cumhuriyetimizin, ilk dar geçitten geçmiş bulunmamı- za rağmen hâlâ, şiddetle tehdit altında olduğunu gör- memek imkanı yoktur. Politikacılarımız demokratik rejimimizin itibarını süratle iade edemedikleri takdir- de, Türkiyenin meselelerini başka yollardan halledebile- ceklerine kani kuvvetler mutlaka harekete geçecekler- dir, “Öteki Yol'un memleketi selâmete ve saadete götü- e hususunda en ufak ihtimal bulunsa, bu dere- ce endişelenmemek kabildir. Ama "Öteki Yol'un bir, sonu olmayan yoldan ibaret bulunduğu öylesine açıktır ki dehşetle irkilmemek mümkün değildir. İki partiden politikacıların bütün hissi aykırılıkla- rı ve küçük hesapları bir tarafa bırakarak; yanyana ça- lışmaya başlamaları, şüphesiz ümit verici bir hâdisedir. unun, memleketteki siyasi havayı bir anda nasıl dü- zelttiği gözler önündedir. Doğrudan doğruya rejimi ve Cumhuriyeti tehdit eden bir tehlikeyi, tıpkı İstiklâl Sa- vaşı içinde olduğu gibi, ancak elele kalmakla, basit tertiplere girmemekle, gündelik endişelerin üstüne çık- makla ve birbirimize karşı açık, samimi davranmakla yenebileceğimiz hatırdan uzak tutulmazsa barometre- nin ibresi alçalmaz, yükselir. Memleketin, İstiklâl Savaşından sonraki durumunu andıran hali, ekonomik ve sosyal alandadır. Hiç bir ha- yale yer yoktur: 1961 Türkiyesi, 1923 Türkiyesinin me- seleleriyle karşıkarşıyadır. Eğer işi o açıdan görüp top- yekün ele almazsak, dâvaları ve bal çarelerini cesaretle kavramazsak, politika zaruretleri iktisadi zaruretlerin üstüne çıkarsa biz iflah olmayız. Yapacağımız şey, berbat bir idarenin başımıza musallat ettiği bir kaç acil derdi şöyle sardıktan asara hemen kolları sıvamak ve bir sistem kurmaktır. Her vatandaştan eş ölçüde feda- karlık isteyecek bu sistemi, ancak İsmet İnönünün yük- sek, saygı uyandıran ve bir yandan dürüstlük, diğer ta- raftan feragat timsali şahsiyeti millete kabul ettirtebi- lir. Türkiye, yaşayan tek milli kahramanının şahsiye- tine bir siyasi koalisyondan ziyade ekonomik ve sosyal bünyesini sağlamlaştırma ameliyesinde muhtaçtır. Zira aslında, bu ikinci gaye gerçekleştirilmedi mi, birincisi Iskambilden bir şato gibi yıkılmaya mahkümdur. Bugünün acil dertleri nedir? Gelişigüzel ikisini sı- ralayıverelim. Sokaklarda dolaşan lise mezunları, Dev- lete itimatlarını kaybetmenin eşiğinde memurlar.. Bu gibi sosyal huzursuzluklar alevli kaldıkça sistemin çark- larını çevirmeye başlamak imkânı yoktur. Yeni talep karşılamak ile eski vaadleri tutmak arasında bir muazzam duğunu politikacılar görmez- likten gelemezler. Vatandaşın yüreğine haksızlık, eşitsizlik yapıldığı yılanı çöreklendi mi kurulması el- zem sistem, başlangıçta başarısızlığa mahküm olur. Bu pürüzler bertaraf edildikten sonradır ki, topyekün kal- ii kapısı zorlanabilir. nin meselesi, bir bütün olarak ele alındığı ME halledilebilir. Mesele bir ucundan tutuldu mu mutlaka dejenere olur ve bizi, başladığımız noktanın çok daha gerisine götürüp bırakır. P. idaresinin de, M.B.K. devrinin de başarısızlık sebebi budur. Birincisi, AKİS, 11 ARALIK 1961 Metin TOKER gününü gün etmeyi akıllılık sandığı için battı ve bize, düşünülebilecek bütün irasların en kirlisini bıraktı. İkincisi ise fikir fıkaralığının ve her rüzgâra yelken aç- manın, dalma müşavirlerin en kötüsünü seçmenin, bu- nun yanında her şeyi en iyi ben biliyorum sanmanın ha- zin akibetine uğradı. En Iyi niyetlere de sahip bulunul- sa, çocukça fikirlerle bir memleketi selamete çıkarma- nın kabil olmadığım, Türkiyeye M.B.K. ispat etmiştir. Şimdi ne yapacağız? Türkiye bu haliyle, yılda © 7 nisbetinde kalkınsa, tam yirmi senede milli gelirini bir misli arttırır! Bu, hazin bir bilançodur. Bilanço buy- ken vergiler azaltılabilir nü? Ama, azaltın derler. İk- tisadi Devlet Teşekkülleri bugünkü zararlarım muha- faza ettikçe, üç bir Bütçenin ise yaramasına imkân yoktur. Bu zararlara karşı daima, “Reorganizasyon" dan bahsedilir. Doğru! Ama gözleri gerçeklerin üzerine kapamaya lüzum yoktur: İktisadi Devlet Teşekkülleri, mallarına ve hizmetlerine zam yapmadan sıkıntılı dev- reyi geçiremezler. Eğitim seferberliği, yüzmilyonlar değil milyarlar yatırılsa, köylü kendi okulunun inşası- na bedenen yardım etmedikçe paranın üç bir bereketi olmaz ve netice sıfırın pek az üstüne çıkar. Köy yol- ları için bu böyledir, içme suyu için bu böyledir. Adını, tadsız hatıralarından ve talihsiz tatbikatından sıyırıp imeceyi hayatımıza sokmadıkça Devlet Bütçesi sâdece yama diker, ama hiç bir meseleyi halletmez. Bu, aslın- da her memlekette böyledir. Türidyede iş gücü böylesi- ne âtıl kaldıkça, büyük kütleler gülünç nisbette çalış- tıkça, açık ve bilhassa gizli işsizliğin genişliği bu ol- dukça her gayret çölde nara atmaktan farklı tesir ya- ratmayacaktır. Kemer sıkmak bir edebiyat olmaktan gır milli zaruret haline getirilecek mi, getirilmeyecek İkınmanı tarı, bu Su. ualin cevabındadır. Kendisi ve köylüsü, varlıklısı ve varlıksızı, bazısı mal- dan bazısı emekten vererek, kimi daha verimli vergi ödeyerek, kimi daha pahalı mal alarak, kimi de kahve- hanede geçirdiği zamanı değerlendirerek bu sistemin çarkları haline gelmedi mi, Türkiye için bir çıkış yolu bulanamaz. Halbuki, bizim batılı dostlarımızla cömert yardımları -geri kalmış memleketlerin, ağızlarıyla kuş tablalar dış destek görmeden kıpırdanmalarına bugün imkân yoktur- böyle bir Türkiyeye destek oldu mu se- falet ve açlık, sıkıntı ve huzursuzluk, sosyal tehlike ve adaletsizlik hudutlarımızdan dışarı atılır. İşte bu, demokratik rejim içinde yapılabilir mi, ya- pılamaz mı? Görülüyor ki, rejimin de meselesi budur. Türkiye bu suale cevap vermelidir. Başında belirli inançlara, geniş ekonomik ve sosyal görüşlere sahip, devrin icaplarını kavramış, itibarlı ve saygıdeğer, ge- reğinde şahsiyetini ortaya koyan liderlerin bulunduğa Demokrasiler, cesaretle yola koyulduklarında deneme- den yüzakıyla çıkmışlardır. Bu kabildir. Bu mümkün- dür. Bu şarttır. Demagoji Demokrasinin bir icabı değil, bir tehlikesi telâkki olunursa, ona iltifat edilmezse, milletinin gözünün daima başta bulunduğu düşü- nülür ve Türkiyenin, o model üzerinden şekil aldığı hatırlanırsa denemenin ümit verici tarafı bulunduğu görülür Çetin İmtihan sözünü seven İnönü için, asıl çetin imtihan işte budur. 19