"— Haydi" dediler ve hemen Metin Tokerin odasına yolla ve hemen Tokerin kapısı kilitliydi, Özer em- retti: — Kapıyı kırın!" Tokerin kapısı sert darbelerle ki- rıldı ve Komisyonun dehşetli üyeleri postu odaya serdiler. Bu arada AKİS muhabiri Atillâ Bartınlıoğlu da gel- diği için mesele daha da ciddileşti. Bartınlıoğlu ile Komisyon üyeleri a- rasında eğlenceli bir sohbet başladı. Başkan, bir meseleyi merak etmiş ol- malı ki, Çetinelin ifadesinin tam bu kısmında sözünü kesti: "“— AKİS'te ne arıyorlardı?" Çetinel bu suali ayni rahatlıkla cevaplandırdı: — Cemal Yıldırım hakkındaki yazıyı arıyorlardı. Yazıyı acaba Me- tin Toker mi kaleme almış, yok- sa üzerinde değişiklik mi yapmış, onu tetkik ediyorlardı" Çetinel Komisyon üyelerinin en azılısı Ekrem Anıt ile aralarında -en muhavereyi da söyle nakletti: — Ekrem Anıt bana "Çok kötü şeyler olacak. Siz niye böyle işlere karışıyorsunuz? Biz nice kişilerin evlerinde intihar ettiklerini biliriz. Polis olmadığınız için bunu bilemez- siniz' dedi ve nihayet, Kurtul Altu- ğun tevkif edilerek cezaevine gönde- rildiğini söyledi." Çetinelin opal göre, AKİS mecmuasındaki evrak ve mektuplar müsadere cali götürülmüştü. Mesele anlaşılıyordu. Komisyon üyelerinin, bütün gayretlerini bir tek noktaya, teksif etmelerinin sebebi hikmeti malümdu, AKİS susturula- cak ve rahat edilecekti! Bundan son- ra Kemal Özer Metin Tokerin salon biçimli odasında postu sererek soruş- turmasına başlamıştı. Tabii ne Atilla Bartınlıoğlu, ne de diğer AKİS'çiler onun istediklerini söylediler. Bu defa hedef olarak, AKİS'in basıldığı Rüz- gârlı Matbaa seçildi. Müessese Mü- dürü Mübin Toker bu kalabalık fe- ner alayım görünce pek hayret etme- di. Zira bu tip gangsterlik hikâyeleri- ne pek alıştandı. Gelenleri karşıladı ve aramaya müsaade etti. Tabii, ge- ne matlup hasıl olmamıştı. Komisyon üyeleri, ihtilâl (müşevvik! AKİS'te İhtilal hazırlığı keşfedememenin Ü- çüntüsü içinde yerlerine döndüler. O gün ilgiyle takip edilen tanık sâdece Cenap Çetinel olmadı. Bir ta- nık tiksintiyle, bir başka tanık ta hürmetle dinlendi. Bunlardan ilki, Menderesin meşhur avukatı Bülent Nuri Esen, diğeri ise, kıymetli ilim adamı Profesör İhsan Arseldi. 24 Oh Olsun Bülent Nuri Esen assıadada Adnan Menderesi Bülent Nuri Esenin karşısında görüp te, Yy şöyle içten bir "Oh olsun!" çekmemek kabil mi? Bülent Nuri Esen, Menderesin Basın, dâvalarudaki avukatı ve akıl hocası. D. P. iktidarının ilk yularında, yâr-i vefakarı Nihat Erim henüz tarihi tornistanını yap- mamışken kafa tutmaya çalışmış, sonra bütün vefakâr yârlar arasında o da Menderese insanların pirzolaya benzediği, vurdukça yumuşadığı inan- cını veren davranışıyla pes etmiş. Pes etmekle de kalmamış, arz-ı hizmet etmiş. Bir yandan "Başbakanın Avukatı", eh böyle nüfuzlu bir adama tabii yabancı elçilikler de dâva takip ettirir, nihayet Kava Yollarının hu- kuk müşaviri.. Menderesi pek eğlendiren tiplerden bir başkası. Hakika- ten, sevimli olduğu da muhakkak! O kadar ki, o dağdağalı Nisan sonu -1960- günü Menderes Eseni görünce kahkahalar atarak karşılıyor. Üs- dadı -Eseni- tanıyanlar için, doğrusu, bunun şaşılacak bir tarafı yok» Ama, devir değişmiştir ve Bülent Nuri Esen şimdi eski müvekkili- nin herkesten çok aleyhinde olan kimsedir. Hem Bülent Nuri Esen bir kahramandır da.. Aman efendim, hürriyet için neler yapmamıştır ki! Ancak, ortada bir gerçek vardır ki onu temizlemek Bülent Nazi Esen gibi - Menderesin tabiriyle- "renkli konuşan" bir avukat için bile zordur. fendim, o meşhur Nisan sonunda, Bülent Nuri Esenin "Artık Ana- yasa kalmadı, ben size nasıl Anayasa okuturum"a benzer bir kahrama- nane lâfla dersleri paydos ettiği nasılsa bir gazeteye geçmişti. Fakat he- men ertesi gün, Bülent Nuri Esenin tekzibini A. A. radyolarda ve bül- tenlerinde yayınlamıştı. Hayır, üstadın dersleri kesişinin sebebi talebe- leri imtihana hazırlamaktan ibaretti ve normaldi. Bunun dışındaki bü- tün tefsirler yalandı, tezvirdi!. Yassıadada, dehşetli Profesör bu tükürük yalama hâdisesini izah zorunda kalınca hemen anlattı: Efendim, bunu Menderesin odasında bir tehdit etmişler, bir korkutmuşlar ki kendinden geçivermiş. Ayaktayım?, kendine geldiğinde oturuyor bulmuş. Öyle bir anda, önüne ne getirirlerse imzalarmış. Bu yüzden de, cebinden -her halde farketmeksizin- kale- mini çıkarmış, kâğıdı -her halde farketmeksizin- önüne çekmiş, tekzibi -her halde farketmeksizin- yazmış, altına -her halde farketmeksizin- İmzayı basmış, bunu Benderlioğluya -her halde farketmeksizin- vermiş! Ama, farketmeksizin Başbakanın avukatlığından İstifa etmek, far- ketmeksizin Başbakan tarafından sokulduğu Hava Yollan hukuk mü- şavirliğinden ayrılmak, çıkarılan kanunun Anayasaya aykırı olduğunu, hattâ -Yassıadada bildirdiği veçhile- kanun dahi miyelin far- ketmeksizin söylemek hiç mi hiç batırma gelmemiş! İşte Menderes, Yassıadada, sanık sandalyasında bu Bülent Nuri Esenin bu sözlerini dinledi dinledi de, en »onda bir "pek üzüldüm" çek- mekten kendini alamadı.. Gazetecileri hapsettirmek için kullandığı adam, üzerinden kudret hırkası çıkar çıkmaz, o eğlenceli Bülent Nuri Esen olmaktan da çıkmıştı. Bani, büyüklerimiz boşuna "Asılacaksan bile, İngiliz sicimiyle asıl!" dememişler.. AKİS, 3 TEMMUZ 1961