Eline, Beline, Diline Muhalefetin memleket ve GE için pek çok şey ifade ettiği gün- lerde yaşıyoruz. Bunu t Muhalefet hatipleri ifade ediyorlar ve halkın ümidinin Muhalefette im söylüyorlar. Doğrudur. Seç- men kütlesinin ekseriyeti hakikaten gözlerini Muhalefete dikmiştir ve yarın işbasına getirmeye karar verdiği insanları bugün dikkatle tetkik etmektedir. Ece, sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer!. Muhalefetin gördüğü bu alaka muhalif politikacılara ağır yük- ler yüklemektedir. Halk, başkaları yaptığı takdirde umursamayacağı veya affedeceği hareketleri Muhalefet ileri gelenleri yaptıkları . za- man âdeta çileden çıkmaktadır. Sonradan bir balon olduğu anlaşı- lan "Avrupadaki 106 muhalif milletvekili" hikâyesinin nasıl bir has- sasiyete yol açtığı hiç kimse tarafından unutulmamalıdır. Senelerdir vrupaya giden sayısız muvafık milletvekili neleri en mik akis uyandırmamışken Muhalefetin davranışının sâdece rivayeti bile her- kesi coşturmuştur. Muhalefet ileri gelenleri bu dikkate umumi ha- yatlarında da, hususi hayatlarında da hürmet etmekle mükelleftir- ler ve umumi MA da, hususi rn da millet mura- kabesinin alto ulunduklarını artık ümit kesilen iktidar men- suplarından da azla asla alar hi. gün milletin politikacıda aradığı başlıca vasıf feragattir. Bel- ki aşırı, belki haksız bir feragat. icap ederse, başkalarına tanınan haklardan bile feragat, "hamama giren terler" derler. Muhalefet saf- larında politikaya alanlar milletlerin böyle anlarında her halleriyle, her hareketleriyle bir misal teşkil etmek zorundadırlar. Bir politi- kacı eline, diline ve beline hâkim olamadı mı, olamıyor mu, yapaca- ğı en faydalı iş -Muhalefete ve memlekete- tasını, tarağım toplayıp politika sahasını, terketmektir. Eline hâkim olacaksın. Bir yerde yeni Britannica Ansiklopedisi gör- ği a Yarar ona buna yük olmayacaksın, elâlem "aman rezil olmayalı e arkandan koşup senin vermediğin bahşişleri, ödemediğin çay ve e kah. paralarını ödemek, senin misafirlerini ağırlamak için ter dökmeyecek. Vazifeyle gittiğini söylediğin yabancı memleketlerden gelirken bavulla- a "canım, bakmazlar" diye tümen tümen yakışıksız eşya getirmi eye- ceksin. Bunlara tenezzül etmeyeceksin. Maazallah, bir baktılar mı, senin yüzünden partin bir defa daha hicapların en büyüğünü ü duyar Diline hâkte olacaksın. Olur olmaz lâf söyleyip herkesi müşkül mev- kide bırakmayacaksın. Kafan işlemiyorsa ve meseleleri bilmiyorsan hiç olmazsa, o mevzularda sükütu muhafaza edeceksin. Hele yabancılarla konuşurken dilini ağzının içinde on kere dolaştıracak, ondan sonra bir kelime söyleceksin. Münasebetsiz beyanatlarda bulunup muhalifi, muva- fık! bütün milleti rencide etmeyeceksin. Partinin büyüklerini, senin gaf- larım tamir için gayret sarfına mecbur etmeye hakkın yoktur. Beline hâkim olacaksın. İsmet İnönünüğ bir sözü vardır; çok genç bir subayken bir yaşlı âmiri söylemiş: İnsanın namusu san altınla çıp- lak baldırı gördüğü zaman li olur! Bedavaya getirmek için mahallen- deki hizmetçilerin, beslem rın peşinde koşmayacaksın, tanınmış bir şahsiyet olduğun halde cadelelerde kadınlara lâf atmayacak, işaretler yapmayacaksın. Hele bu neviden dallere sebebiyet vermek! Dünya- nın başka yerlerinde hattâ şantaj Vm aşikâr böyle skandaller -eğer politikacının zerrece alâkası varsa o politikacının siyasi hayatına son verir. Böyleler!, tabii kızarmak hassasına sahipseler, İnsan içine çıka- mazlar. Her bekâr erkeğin hakkı sayılan marifetler, bugün Tükiyede Muhalefet saflarında ileri mevkiler işgal eden kimseler i için hak olmak- tan çıkmıştır. Her şeyhi bir âdabı vardır ve bedavaya getirmek merakı bu âdabın ayaklar altına alınması için sebep değildir. Dn mn şeyler bekleyen, Muhalefete hakikaten bir ümit ışığı diye bakan büyük kütleler muhalif politikacılardan da işte bunları bekliyor. Zira eline; diline ve beline hâkim olamayan siyaset adamların- dan ta millet çok çekmiştir. Tarihin bir defa daha tekerrür etmemesi lâzımdır. Hele böyle neviden marifetle i hikâye olunan, tenkid edilen muhaliflerin, o kadar şiddetle yerdikleri o İktidara geçer geçmez değiş- tireceklerini ba ağır ka ya çalışmaları, * 'ispat hakkı vermem", “bu çük düştüm" diye feryat emeli İnsana hakikate manzaranın bir de acılık taşıdığı nasıl gözden zak tuti Bugün Türkiyede Muhalefetin büyük handikapı, İşte bul neviden poli- tikacılardır. Bu ayrık otlarını temizlemek ie bize Muhalefetin boynu- nun A (Kasım Gülekin pek sevdiği bu yazı 6 Eylül 1958 tarihli AKİS'te yayanllışmışii Ir.) 20 Şinasi Nahit Berker Mandepsici tan bir akrabalığı bulunması ağına bir kaç balığın odüşmesi İhtimalini arttrıyordu. Nitekim, ilk balık kısa zamanda Berkeri sevindirdi: Bu, ta- bii, Kasım Gületin "sosyal gazetesi" idi. Tanin, AKİS'in Gülek ile ilgili biz haberinden memnun olmayınca, ge- ne dedikodu sütununda bir gözdağı vermekle kolları sıvadı. "Metin Toker ayağını" denk atsın, biz onun Uludağ- daki maceralarını biliyoruz!" Aslın- da, Gülek gazetesinin bütün kadrosu- nu çoktan seferber etmiş ve balonun Berker tarafından alay olsun diye uçurulduğunu anlayınca cam pel yanmıştı ama, şansını gene bir dene- me İştiyakı içindeydi. Bu sırada, "sosyete haberi" de bizzat imalcisini bile aldatacak bir süratle istihale ge- çiriyor, kulaktan kulağa yayılırken Metin Tokere, bir milli da değil, bey- nelmilel çapkın şöhreti sağlayarak ağızlarda dolaşıyordu. Hayır, kadın alman değil, amerikalıydı! Ankara- nın en güzel duluydu! Yok canım, dul değil, evliydi! Yoo, pek genç bir yal gazete" oldu ve Gülek; kabağın bir dâva konusu olarak başına pat- lamaması için "İhtiyat tedbiri"ni ala- rak haberin değişik versiyonunu da Taninde yayınlattı. Nitekim, bir kaç gün sonra Taninin içinden bir haber AKİS'çilere ulaştırıldı. Gülek, ada- mın tipinin Metin Tokere benzeme- yen taraflar da ihtiva etmesini sıkı sıkıya tembih etmişti: AKİS,, 3 TEMMUZ 1961