YURTTA OLUP BİTENLER Başbakan Menderesin bürosundan ileri geçemedi. O zamana kadar Üs- tadar iktidara ısınmışlar, oradan ay- rlmamanın yolunun antidemokratik kanunların muhafazasından geçtiği kanaatine varmışlardı. -Kanaat Baya- rın kanaatiydi ve onu Menderese tel- kin eden sakıt Cumhurbtaşkanıydı. Bugün o yolun insanı sudece Yassıa- daya götürdüğü sahit olmuştur-. Menderes, Karaosnıanoğlunun bütün ısrarına rağmen raporu ele almayı reddetmiş, her seferinde bir bahane bularak oantidemokrstik kanunları 1954 e kadar muhafaza etmişti, 1954 te D.P. -gene Bayarın tâbiriyle- İnce Demokrasiye paydos diyor ve kaba kuvvetin himayesine sığınıyordu. Ta- bil ondan sonra esxi antidemokratik Kanunların kaldırılması değil, ancak bunlara yenilerinin ilâvesi bahis mev- zuu olabilirdi. Nitekim EHayar, Men- deres ve arkadaşları meşhur Basın kanunlarını, Toplantı ve Gösteri Yü- kanununu, MilV Korunma ka- nununu, Emeklilik kanununu, Seçim kanunlarını çıkarmışlar, en sonda da Tahkikat Komisyonuna görülmemiş yetkiler veren kanunu yürürlüğe sok- muşlar, böylece antidemokratik ka- nunlar portföyünü Cumhuriyetin hiç bir anında görülmemiş derecede ka- bartmıslardı. İşte, bahis mevzuu ko- misyon bu portföye elini daldırdı ve antidemokratik tabiatları müscllem kanunları birer birer dışarıya çıkar- maya başladı. Bunlar Milli Birlik Ko- mitesi tarafından siratle lAğvedile- cek, memleket huzura kavuşturula- * caktı. Bir saatlik iyi niyet Bu hâdiselere bakanlar haftanın başlarında İnönüyü hatırlamak- tan kendilerini alamadılar. Muhale- fot lideri tam 26 Mayıs glinü bir de- meç vermişti. Tabii demeç neşir ya- suığı nayinine çarpmış Ve tekrar su- yun altına dalmak zorunda kalmıştı. İnönü o demecinde Menderesin Eski- şehirde! verdiği nutku cevaplandırı- yordu. Menderes “serbest ve dürüst seçimler” den bahsetmişti. İnönü bu horoz şekerinin Ordu mensuplarını oyalamak için söylendiğini belirtiyor. hiç bir ciddi tarafı bulunmadığını söylüyor ve aşağı yukarı diyordu ki: “D.P. Genel Başkanı bu sözüyle hiç kimseyi kandırmaya muvaffak ola- mayacaktır. Zira serbest ve dürüst seçimin şartları elinin altındadır. Se- çim kanununu 1950 deki haline getir- sin memlekete huzurun geldiğini hem &endisi, hem arkadaşları hemen gö- redeklerdir. Bu bir saatlik iyi niyet, Meclisin tek celsesi ve iki satırlık kanun işldir. Ama D.P, Genel Başka- İninın rejimi salâha götürmeye hiç ni- > e . “ “Gözübüyük verife başında İyi niyet yarım yetl yoktur. O zannediyor ki Türk milletini kaba kuvvet altında tutabi- lecektir. Türk milletini hiç tanımıyor. Türk milleti onun arzuladığı rejimi asla kabul etmeyecektir.” Yeni idarenin açtığı devirde bir saatlik iyi niyetin, Milli Birlik Komli- tesinin tek toplantısının ve iki satır- hk kanunun bir çok yaraya melhem olduğu görüldü, ispat edildi. Hakika- ten Menderes» rejiminin kurbanları olan mevkuf subaylar, mevkuf Üni- versite tulebeleri, mevkuf ntlmayişçi hanımlar ve mevkuf gazeteciler der- hal hürriyetlerine okavuşmamığlar mıydı? Halbuki Menderes ve ideal arkadaşları Özçobanın bir “Basına af” teklifini seneler senesi uyutmuşlar, o zamanki D.P, Meclis Grubu Başkanı Atıf Benderlioğlu bu- nu Gruba dahi getirmemişti. Şimdi, mevkuflara hürriyetlerinin iadesin- den sonra aynı şüratle ve ayın esağ- Jar dahilinde milletin de hakları iade olunacaktı. Nitekim ilk partide Ba- sın kanunları Jâğvedildi ve Basın suçları Türk Ceza kanununun çerçe- vesi içine alındı. Zaten gazete dâvacı- lar ve gazeteleri tekziplerle rahatsız etme meraklıları bu işe âlet olan göh- retli savcılarıyla birlikte kanun yü- rürlükten fiilen kalktığında Yaasıa- dadan mehtabı seyrediyorlardı. Titiz tetkike Jste, bütün bunlardan dolayıdır ki bu hafta içinde Adalet Bakanı A.b- dullah Gözübüyükün ismi dillerde wn ziyade dolaşan isimlerden biri oldu. Yeni hükümet ilân edildiğinde Adalet Bakanı olarak okunan bu ad pek çok Kimsenin zihnini kurcalamıştı. Gerçi General Cemal Gürsel, kabinesini mij- lete takdim ederken mesai arkadaş- larını “memleke& ve dünya çapında gahsiyet"ler arasından seçtiğini bil- diriyordu ama yeni Bakanların ekse- risi isimleri ilk defa duyulan kimse- lerdi. Buna mukabil, meselâ İsmet İnönü Gözübüyük adını yadırgama- dı. Zira bugünkü Adalet Bakanı se- nelerden beri, çıkan veya hayırlansn kanunlara ait bir incelemeyi İsmet İnönüye takdim etmeyi âdet haline getirmişti ve İnönü bu titiz incele- melerden ziyadesiyle faydalanmıştı. Abdullah Gözübüyük bunu bir ilim adamı hüviyetiyle yapıyordu. Yoksa ne partiyle, ne partililikle alâkası vardı. Ama günün meselelerini huku- ki bakımdan ele alıp bir rapor halin- de derliyor, o meseleyle alâkalı geç- miş durumları belirtiyor, yeni vazi- yetin muhtemel neticelerini tetkik e- diyordu. Bunlar öyle raporlardı ki okuyan ve hukukçu olmayan bir in- san tenevvür ediyordu. Zaten hâdige- lere böyle açılardan bakmak Abdul- lah Gözlübüyükün eski bir &detiydi. İntizam ve tasnif merakı yeni Adalet Bakanının başlıca huyunu teşkil edi- yordu. Abdullah Gözübüyük, 1914 yılının 29 Ekim günü Kayserinin Serçeönü mahallesinin 7 numaralı evinde dün- yaya geldi. Bebekliği sessiz, fakat hareketli geçti. Daha pek küçükken zeki bakışlarla etrafındakileri süzer, hareketlerini mânalandırmağa çalı- gırdı. İlk tahsilini Gazi Paşa ilkoku- lunda ikmal eden Gözübüyükte bir “okuma merakı” göze çarpmağa bap- ladı. Bunda ailesinin rolü büyüktü. Zira Gözübüyükler ilme ve okuma- ga ziyadesiyle meraklı insanlardı. Ni- tekim babası Gözübi Memiş efendi Kayseri müderrislerindendi. İlkokul bitince sıra orta ve liseye ge- Myordu. Çalışkan ve terbiyeli bir ta- lebe olan Abdullahın orta ve lise tah- asili de Kayseride tamamlandı 1934 AKİS, 16 HAZİRAN 1960 4 ime, > A a , ğ sn