Haftanın içinden FÜTÜURSUZLUK N nhalefet yılları boyunca, nasıl, D. P. yi “basiret ” ve ölcü” mefhumları damgalamışsa lk“dar D P. sini, hele 1954'den sonraki D. P. yi “fütursuzluk” dam- galayacaklır. Dört beş sene var ki bu partinin sevki idaresini elinde tutan ekip her seyden çok fütursuzlu- ğuyla bütün dikkatleri üzerine çekmiştir. Elbette ki fütursuzluk, murakn.husızlığin tabii neticesidir ve 1954 seçimlerinden “artık, ince demokrasiye paydos” pren- sipiyle, kararıyla, .umhlı- çıkanlar bu hedefi gözönün- de tutuyorlardı. Ama isin bugünkü dereceye vardırı- lacağını, vardırılabileceğini bırakınız . nin ku— rulduğu 1946 yılının idealistlerini, 1954' un meşhur nunlarına el kaldıranlar dahi ihtimal ki lıatırl.ırınd.ı.n dabi ızegirmemislc—rdi iye Cumhuriyetinin tarihinde hiçbir Bakan- lar Kurulunda sandalyaların yarısına yakını bugünkü gibi boş bırakılmamış, hele aylar ve aylar, evet aylar ve aylar Bakanların yarısının öteki yarısına vekâlet etmesi gibi bir vaziyete müsamaha edilmemiştir. D P. nin o kadar şiddetle yerdiği neeşhur “27 senelik dik- tatörlük devri”nin ne birinci “diktatör”ü, ne ikinci #diktatör”ü ellerinde tutlukları bütün kudrete rağ- men, Devlet ve Hükümet mefhumlarına karşı böyle bir saygısızlığı reva görmemişlerdir. Zaten sayın Celâl Bayarın pek uzun yıllar dahil bulunduğu -daha az bir zaman başkanlık ettifi- o zamanın Bakanlar. Kurulu- nun, sayın Adnan Menderesin, sayın Rı-ı'lk Koraltanın sıralarında oturduğu o zamanın C. H, P. Meclis Gru- punun hicbir itiraz sesi vyükseltmeyip bu fütursuzluğu kabul edip etmeyecekleri hususu çok münakaşa kal- dırır bir husustur. Zira, meselenin esası sudur: Bu va- ziyetin, şahsi bir kuvvet denemesinin dışında, vatana faydası nedir, memlekete fııula:sı ıu-dlr, millete fay- dası nedir, hattâ ve hattâ . ye faydası nedir? Mu- halefet Milletvekili Sayın Tıırlı.ın Feyzioğlunun bir sözlü soruyla ortaya attığı gibi, meselâ bir Milli Eği- tim Bakanlığının işleri bir Bayındırlık Bakanının boş zamanlarında tedvir ediverebileceği derecede hafif ve ehemmiyetsiz midir ki aylardan beri kabinenin o bel- ki de en mühim sandalyası doldurulmamaktadır? 1959 Türkiyesinde bir Bayındırlık Bakanının, bir Milli Eği- tim Bakanının isten bas alamaması, bırakınız parti koöngresi parti kongresi dolaşmayı, çocuklarını sev- meye vakit bulamamnası ı_(rekir Blr gerekene bakı- nız, bir de fiiliyata, D. P. li bâzı ayın borazanların çaldıkları “cok çalışan İ tdar" h.na—ın. havaların en İmanılmazı haline bundan ivi getirecek bir vaziyet tasavvur olunabilir mi ? Fakat D. P. yi idare eden ekipin bu hakikaten inanılmaz fütursuzluğu Devlet mefhumuna, Hükümet mefhumuna böylesine aldırış etmemesi karşısında de- rin bir sükütun hemen her yerde muhafaza edilmesi ve bilhassa D. P. içinde, D. P. Meclis Grupunda “Efen- diler, nedir bu hal” diye bir başka ekipin dikilmemesi hâdisenin en acı, en ıstırap verici tarafıdır. Hakikaten yirmiüç senesi fiilen tek parti hâkimiyeti altında ge- çcen ve onüç senesinde çok partili hayat hâkim bulu- nan otuzaltı senelik Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Bakan tâyini gibi bir mecburiyetin hiçe sayılmasının 1959'a tesadüf etmesi, D. P. nin kurduğu ıı—ılnı hak- kında en baygınlara ınıllı('ı bir fikir verebilir. Düşün- mek lâzımdır ki D. P. vi idare eden ekipin elinde bu fütursuzluğu mazur L'östormek için süreceği “Muha- lefet umacısı” dahi voktur. Zira, her halde, bu mevzu- a da “canım, Muhalefet rahat bırakıyor muü ki Ba- kan tâyin edeyim” demek biraz fazla cüret olur, Me- sele, uzun bir fütursuzluklar zincirinin sadece bir hal- kasımı teşkil etmektedir ve bir ekipin kendisini her Şoyi yapacak kudrette görmesinin neticesidir. Eğer böyle olmasaydı Devlet, Raçlyosu böyle kul- lanılabilir, vilAâyet binalarında D. P. Genel lda.ro Ku- rutu toplantıları yapılabilir, resmi araba anatı bu hale getirilebilir ve İstanbul fillen yazlık b&şkent hâ- line sokulabilir miydi? Devlet Radyosu bu! İktidar partisi ad.ına Muhalefet organı gazeteye cevap vom bilir mi? Vilâyet binası bu! Nihayet aynı haklara & bip olması gereken siyasi partilerden sadece bl.rine kapılarını açabilir mi? Resmi araba bu! Plâj sefası- na tahsis olunabilir, Devletin benzini hiç üzüntü du- yulunmaksızın yakılabilir mi? Nihayet, Anayasa bu! Ankara yazın sıcak olabilir. Ankarada D. P. seçim- leri de kaybetmiş bulunabilir ve bu vüzden D, P. bü- yükleri vaktiyle bizzat âfade etmiş oldukları bir hakl- kati hatırlayabilirler: “Seçimleri başkentte kaybeden parti, İktidarda misafirdir”. Bütün bunlar, takım tak- lavat İstanbula göçü icabetirebilir mi? Haklı çıkar- tabilir mi? Fütursuzluk, fütursuzluk, futunuzluk bâdiselerin aslına yakınlığı yoksa, aklı d r. Şu D Genel İdare Kurulu niçin D. P. Genel Merkezindı, değll de Başbakanlıkta, niçin D. P. İstanbul merkezinde de- ğil de Vilâyette toplanır? Aynı sekilde, Bakan tüyin- leri neden aylar ve aylar sürüncemede bırakılır? Bu gibi hallerin D. P. ye zarar verdiğini görmemek, hh- setmemek imkânsız olduğuna göre acaba mukabil b faydası uır mıdır ? Evet, vardır. Gerçi fayda D. P. ye değil, onu ka- yıtsız ve şartmz fütursuzca, idare etmiek azmindeki ekipedir. Ama böyle. hareketlerin a.ltındıı yatan sebep budur. Hiçbir tahı çbir müeyyide bil- memek, her şeyi yapabileceği inancımı uyandırmak ba- hbis mevzuu ekipin bugün başlıca idare vasıtasıdır. Ekip, otoritesini artık oradan # maktadır Her şeyi, hattâ düşününüz, Milletvekillerinin takrirlerinin D. P. Meclis Grupunda. görüşülmesi bile ekipin inayet ve lütfuna bağlı tutmak -Basın affı takririni imzala- yanlar, bunun görüşülmesini, kürsüye çıkıp resmen tale etmek cesaretini tam bir yıl gösterememişlerdir- Pnrtlnın bu ekip elinde nasıl kıskıvrak bağlı bulun- duğunu ortaya koymağa yeter. Hicbir şey dinlemeyen, inanılmaz derecede fütursuz ekipe karşı herkes .yüre- ğinde bir korku, bir dehşet duyacak, “bunu uıptıktan sonra, şundan nış çekinecek” endişesi hâkim olacaktır. İlk bakışta anlaşılmaz görünen hareketlerin altında yatan hesap budur. İşte bu yüzdendir ki D. P. içinde son .günlerde be- liren bâzı iyi alâmetleri, ıslah "avretlerlnl şüııhe ile karşılamaktan başka çare yoktur. İyi am.mctlerin. - lah gayretlerinin 1.llınheti aşikar eldpten, yani yukar- dan gelmesi ve öte yan fütursuzluğun hütün acı- sıyla devam etmesi, Meıclıs (ı'ırupundan' ocaklara, D. P. teikllâtının silkinmiş ve murakabeyi ele almış bulun- ması veni bir manevrayla karşı karşıya olduğumuz duşuıu ı-slm ister istemez vermektedir. Ölçüsüz kud- ret ekipin elinden alınıp Cumhuriyet tarihimizde eşi olmayan fütursuzluk son bulmadıkça ve normal mu- rakabe organları nornıal fa.alnetlerlne yeniden baş— lamadıkça - bilhassa D. Meclis Grupu — vâzifesine sarılmadıkça, ikide bir k:ır.şısma gıkarılan “Muhale- fet umacısı” oyununa geldikçe ve D. P. Milletvekilleri orada dahi kendilârine söz hakkı sağlayamadıkça si- nirlerin mukavemetine, kudret hesaplarına ve taktik manevralara bağlı bir “evin içine düzen verme” faa- liyetinin D. P. yi kurtarabileceğini san hayaldir. “Ne derlerse desinler” zihniyeti terkedilip, “ne derler” suali her hareketlerinde D. P. siyasetçilerinin karşısma sıkarılabiliyor mu? Kabinenin yarısının öte- ki yarısma vekâlet ettirilmesi -eyvelâ.. Demokratları galeyana getiriyor mu? İktidar partisi için hakiki kurtulus oradadır. | lmıamn,