N Â İsPanya Her şeye karışan adanı aşkan Bisenhower'in, bu Parisi ziyaret ettiği zaman, Gene- T&l de Gaülle'le görüşeceği meseleler arasında hiç şüphesiz İspanyanın NATO'ya alınması meselesi de bulu- nacaktır. Fransız Cumhurbaşkanının eskiden beri pek beğendiği bu fikir daha, başlangıctan itibaren Kuzeyli devletlerin ideolojik itirazlarıyla karşılandığı için, Amerikan hüküme- ti bir türlü cesaret edip de teklifi res- men ortaya atamamıstı. Fakat bu de- aşkan Eisenhower, zirveye çıka- mnmaktan dolayı pek üzgün hıı.ımıın uzuün boylu Generalin reket edecektir. NATO, hütün bu te- mâas ve gâayretler sonunda, ergeç, si- nesindeki bir iki yarim diktatöre ilâ- veten nihayet tam bir diktatör kaza- nacağına göre, ilerideki münasebetle- ri ayarlamak bakımından müstakbel üye hakkında etraflı bilgi edinmek raydalı olacak Bugün, İspanyada rejim demek, Franco demektir. geçenlerde, bizzat diktatörün kendisi, İspanyadaki reji- min mahiyetini soran The Observer adlı İngiliz gazetesinin muhabirine “es un regimen de mando personal”, yani “şahıs hâkimiyetine dayanan bir rejimdir” cevabını vermişti. Hakika- ten, yeryüzündeki diktatörler arasın- da, Franco kadar şahsi kudret ve ik- tidar sahibi olan pek azdır. Söylenil- diğine göre, bu bakımdan en fazla şöh ret yapmış olanlardan Tito 'bile İs- panyol diktatörle mukayese edildiği zaman sönük kalır. Başka memle- ketlerde normal olarak nıusteşaılar ve hattâ umum müdürler seviyesinde halledilen meseleler Franco İspanya- sında muhakkak Caudillo'ya, yani “Şef'e sorulur. Madride 16 kilometre mesafedeki Pardo Sarayı, İspanyada- ki bütün idare mekanizmasını hare- ket ettiren bir merkez halindedir.Ta- bif, işlerin eninde sonunda gelip hep buü Önyedinci asırdan kalma sarayda- ki masa üzerine yığılması, zaten ağır bürokrasi makinesini büshbü- ağırlaştırmakta ve sabırsızları çileden çıkartmaktadır. Franco, bütün kararları kendisi almakla beraber, kabine toplantıları tertip ederek ba- kanlarını dinlemeyi de ihmal etmez. Her cuma günü yapılan bu toplantı- lar ekseriya sabahın onbuçuğunda başlar ve bazan cumartesi sabahı saat üçe veya dörde kadar sürer. Ba- kanlar, toplantılar sırasında dikta- törün kaprislerine de uymak zorun- dadırlar; meselâ, öğle yemeği için bi- Taz ara verildiği hâlde, akşam yeme- ği için hiç ara verilmez Patronun adamları spanyada eyaletlerden belediyele- re, ordudan zabıtaya, devlet fah- rikalarından ÜÜniversiteye kadar bü- tün idarelerde çalışanlar hep Fran- m.s, ı _EYLÜL 195: # hafta General Fraheg Tek hükim co'nun adamlarıdır. Hattâ, kilise ta- ymlerınde bile dıktatorun arzusun, Gerçi pisk: oposla- rTı tâyin ya.kısı usulcn Papaya aittir ama, 1953'te Vatikanla imzalanan konkorda mucibince, nihai tâyin için Papaya sunulan aday listesini tesbit Franco'nun hakkıdı ’V[emleket'm iktisadi durumu da dikt n her şeye hâkim olmasını kolaylaştxrm ktadır. Son stabilizas- yon kararları alınmadan önce, İspan- yada tam otuz dört çeşit döviz kuru vardı ve üstelik bütün ithalât müsa- elverişli bir dö- vı.ı: kuru lheıinden yapabilmek için Franı n adamı mak şarttı. Bu- gün, Ispanvada, hal efaletme rağmen refaha kavuşmuş bulu. lar yani generaller, amiraller, esk ari wkıauar ve yeni zenginler, servetle- rini hep kendilerini kayıran rejimin göz yummalarına borçludurlar, Du- rumları iyice araştırıldığı takdirde kanunsuz işler peşinde oldukları he- men ortaya çıkacak olan bu kimse- ler kirli çamaşırlarının ortaya dökül- memesi için Franco'ya sadık kalma- ğa mecburdurlar. İspanyol diktatör de, öbür benzerleri gibi, insanları, le- keliyerek idare etmenin yolunu bul- mustur tronun adamları, bulundukları mevkilere sadece tâyinle getirilmiş kimselerden ibâret — değildir. Bazan tâyinlerin verini seçimler alır. He- men hemen bhbütün vatandaşların da- hil bulundukları mesleki ve içtimal! korporasyonlar içinde yapılan kade- meli seçimler sonunda İspanya Millf Meeclisinin, yani Cortes'in Üçte iİkisi beıli olür, Geri kalan uçte biri Lâ.ym tmek yetkisi de Frânco'ya Aslma bakılirsa, korporasy'on seçım- lerinde suıle_nlor de hep rejime sa- dık kimselerdir. Bazan en alt kade- melerde işç.lerin “istenmiyen” selere rey verdikleri olur amâ, yü- karı kademnelere çıkıldıkça bunlar yavaş yavaş elenir. Korporasyonl_a.r yukarı katemelerde de “rejim düş- manları”nı seçecek olurlarsa, bu tak- dirde seçimler iptal edilir ve tâyin işini doğrudan doğruya, hükümet ele alır. Meselâ, Barselona ve Madrid Üniversitelerinin geçen yıl işledikleri “hatâ” bu şekilde “tamir” edilmiştir. Zaten, böyle seçimle teşkil olunan uzuvların hakiki bir kıymeti de yok- tur; bütün yetkileri istişari mütalâa vermekten öüteye geçmez. Franco'- nun “şahıs hâkimiyeti” rTejiminde ik- tidar sahibi olmanın yolu, baştaki şahsa yakın bulunmaktan ibarettir. Bir peygamber daha F ranco kendi kendisinin propa- gandasını yapmaktan, halkın ho- şuna gitmeğe çalışmaktan hoşlanmaz; uinku Caudillo'nun felsefesine göre, rihe kar şı mesuldür. HalJkla mesafe hayli geniş tutulur. Franco'- nun hareketleri daima gizlidir; se- yahatlerinde daima zırhlı polis ârâ- baları etrafında — bulunur; geçeceği yollarda sıkı emniyet tedbirleri alınir. Caudillo'nun diktatörlüğü bir tek partiye, yani Falanj partisine dayan- makla beraber, fikri temellerinde tam bir insicam yoktur. Franco rejimi, ya- başlangıçtaki Falanjist Falanjist hareketin kuı'ucusu. es- ki diktatör Primo de Rivera'nın oğlu Jos& Antonio'ydu. kapitalizmi, hem yerlerine bir tek “üstün kimiyetine dayanan “milliyetçi-sos- yalist” hir rejim kurmaktı. t Jo- 86& Antonio'nun ömrü vefa etmedi ve Falanjistlerin başına — Franco geçti. Aslında, Falanjistlerin radikal fi- kirleriyle Franco'nun dayandığı öbür kütlelerin, yani Monarşistlerle Kato- liklerin fikirlerini uzlaştırmak pek kolay bir is değildi, Bu yüzden, Cau- dillo, kurduğu rejimin doktrin cephe- sin'ı yavaş yavaş ikmal e€ ye, Fa- anjizmi geri plâna almağa ve her şe- yı “şahıs hâkimiyeti” etrafında kur- mağa çalıştı. Şimdiki durumda, e Falanjist olmak yine işe yaramaktâü- dır ama, kilise mensuplarının ve kral- cıların nüfuzu da gitgide artmakta- dır. Copsuz diktatörlük ahili harbden sonra, Frânco ha- sımlarına Kkarşı p insâfsız davranmıştı. İtalyan Dışişleri Bakânı iano'nun o zaman anlattıklarına bü- kılırsa, her gün en az 200 Cumhuri- yetçi kurşuna dizilirdi. Bugünün İspanyasında fikirlerin- den dolayı kurşuna dizilen yoktur. Gerçi hâlâ keyfi tevkifler, m me etmeden hapishâanelerde | meler olme'rtadır ama, Frahnco, w