İstibdaitan Demokrasiye Arap Alemiy Yunç rengi yüzü yanık teninin yanında daha da beyaz duran ak saçlarıyla eskisinden da- ha dinç,,gri pantalonu lâcivert cekatli içinde her ı.amanhmden daha genç görünen babam, Ağustos başından beri, Ömerin Maltepedeki evinde, denizin zevkini tam müânasiyle çıkar- makla meşgul. ()tu.v üçüncü banyosunu yaptığı gün, bu senenin rekorunu da kırdı: Suda onaltı dakıka gün k(yfme divıecek yoktu. Bu muvaffa kiyeti ıyrırotme gelen bütün misafirlerine hi- kâye edildi. İskeleden vivileme tkııınış, yüzü koyun yüzerek açılmış, arada arka üstü de dönerek geniş bır daire çizmişti. Sahile çıktı ğında kendisimi torunhırı Omprm. oğulları Hayri ve Bren İnönü ve benim k'ı."ı'nı Gülsün Toker karşıladılar, ellerinden tutarak kwmıı götürdüler. Babam uzandı, çocuklar onu kumla örtmek için bırbı:rlprıylc yarışa girdiler. gündür her sabah bu merasim tekrarlanı: Ağabeyimin evine te leon almak bir turlu mümkün olmadığı için misafirler hep haber- Biz gezıyor ve babamı ya denizde, ya kumda yahut da rerim kayınbiraderi Hakkı ile satranç owvnarken ya!aı.lv_ııorlar. Arkadaşlarını bekletmekten hiç hoşlanmayan babam onla- Tn wmma çıkmakta biraz gecikecek olursa, son derece camı sıkılıyor. t babam. saatle iş görmeyi bir medcnı_/et kaidesi addeder; beklemeyi de beklet- ailece yemeğimizi yedikten. sonra gözlerinin içi aulcrck “Onaltı daki- ka ym.dımı hiçbir yorgunluk da hissetmedim” dedi we ağabeyime döndü: “Ver bakalım bir sigara..” şaşırdık, Şaka ediyor zannettik. Anneme baktı “Bir tane içeceğim, bakalım bırak- tığımdan beni Yeni Harmamın lezzeti değişmiş mi?” diyerek gönlünü almağa çalıştı. Ömer, sigarasını yaktı, babamın halimden Yeni Harmanın lezzetimin hiç eksilmediği anlaşılıyor- du. T o akşam sofrabaşı sohbeti her 2amankinden uzun sürdü. Satranç oynamak üze- re hazırlık yapan H(ılıkwa babam “Yok bu akşam oynüayamam seninle alacağım — olsun. zdenle çalışacağız.” ded Masanın başınıa (ecuk Karşıda Adaların ışıkları parlıyor. Deniz cok sâkin, sahile çar- pan suyun sesi duyulmuyor bile. Sıcak güzel bir yaz gecesi, her şey mükemmel, yalnız siv- risinekler, bu sene İstanbulluların her yerde Trahatımı kaçıranm o sivrisinekler olmasa... Ö zden TOKER « A rap âleminden ayrılmamız yabancı — devletlerin *” kurtarıcı yardımları şekli altında bir harb netice- sinde vuku bulmuştur. Bu şekil ancak esefle hatırlana- bilir. Ayrılış ilk safhasında bize karşı düşmanlık duy- guları içinde gerçekleşmiştir. Kurtarıcıların gerçekten Arapları kurtarmak için mi, yoksa bir İmparatorlukta.n alıp kendi İmparatorluklarına katmak tarih boyun- ca çeşitlerini bildiğimiz basit bir istilâ ha.reketl mi oldu- ğu sonradan anlaşılmıştır. Cihan Harbi neticesi Arap diyarının kaderi kaba bir taksim ile neticelenmiş ve Arap milleti hanedan ve siyasi tabakaların rekabeti al- tında eskisinden daha güç duruma düşmüştür. “Biz millt mücadeleye başladığımız zaman Arap- lara gösterilebilecek saf yürek ve iyi niyet delilini hiç- bir tereddüde mahal vermiyecek surette göstermiştik. Bizim bulduğumuz hal şekli şudur: Osmanlı İmparator- fuğundan çıkan Türk milleti Araplar üzerinde herhan- gi bir amaç iddiasından kesin surette vazgeçiyor ve Arap milletini kendi evinde kendi kaderinin sahibi ola- rak yaşamak selâhiyetinde görüyor ve gösteriyordu. Osmanlı İmparatorluğunun eski ricali Avrupalılara kar- şı Arapları serbest bırakan bir milli Türkiye dâvasını değil, Araplarla beraber Hilâfetin ve lmparatorhığ'un muhafazasını, yani fiili surette himaye altında muhafa- zasını uygun buluyordu. . “Milli Misakta bizim Arap istiklâlini ilân etmemiz İmparatorluk ricali ile bizi bls temel ihtilâf halinde bu- lunduruyardu. Milli Misakta Arap İstiklâli ilânı istilâcı devletlerin Arap dâvasında takip ettikleri tezin cid- di ve samimi olmadığını meydana çıkarmıştı. T rden Arapların kurtulması için silâha sarılmış olan devletler, istiklâl yerine Milletler Cemiyeti Kanu- nuyla manda sistemini kurmuşlardı. Şeklen Devlet ve Hükümet reisleri, bütün teşkilâtıyla devlet halini mu- hafaza ederken gerçekte bu idareler siyasi komiser ve müstemleke subayı olan yabancı memurların kayıtsız hakimiyeti ve idaresi altına düşmüşlerdi. Halbuki Os- manlı İmparatorluğunda Arap ülkeleri ve Arap vatan- daşları Hn.ufenin yanıbaşında gelen Türklere ayni tesir sahibi olar: ütün İmparatorluğun her vazifesinde yetkili bulunuyorlurdı. TÜRK ARAP MÜNASEBETLERİ ((T ürklerin Arabistandan çekilmelerinden pek kısa bir zaman sonra Arap milletleri içinde nisaf ve duyu süratle uyanmış, giden ve gelen idarelerin mukayesesi vicdanlarda başlamış idi. “Daha İstiklâl Harbi bitmeden Arap milletleri için- de Türklere karşı düşmanlık hırsı hakikatte kalmamış gibiydi. İstilâcı devletler yeni gvetiştirdikleri hanedan- lar ve siyaset tabakalarıyla Türklere karşı düşmanlığı canlı ve besili tutmak için ısrarlı bir yol takip etmiş- lerdi. “Arap âleminden siyaseten a_ynlmnmıı. 40 seneyi geçiyor. Beraber — yaşadığımız nanlar Arap milleti şeklen Türk lıâ.klmhell altında bulunuxordu Bu hâki- miyetin Arap ıııulegıi Türklerden daha az haklı bir du- rumda bulundurmadığı her suretle iddia ve ispat edile- bilirdi. Siyasi hâkimiyetin bir mânası ve ehemmiyeti olduğu kabul edilse bile beraber yaşamak da Arapların fiilen taşıdıkları bir başka hakimiyetti ve az ehemmi- yetli sayılamazdı. Hilâfet ve diyanet siyasetiyle Arap milleti hususi bir itibar taşıyor ve Türk milleti 400 se- 14 neden beri,her gün daha ziyade özenerek Arap kültürü- AKİS, i EYLÜL 1959