YURTTA Millet Safdilliğin bu derecesi.:. uhalefet lideri Inonu bayram ye mi? İktidarın başı o günlerde is- panya seyahati dolayısiyle bulunmıyacak diye... Tabii bu karar, H, P. çevrelerınde bile, gorulme— mış bir safdillik olarak vasıflandı— rıldı. D. P. uçak kazasından Ram: zana, Gülekin basın toplantısından Gunaltayın beyanatına kadar lursa bir politik istismar me yapsın, davullu zurnalı ve hattâ tek— birli Vatan Cephesi ocakları açsın, havadaki bulutu bile oy haline ge- tırıp sandıga düşürmeye uğraşsın da sen k Menderes yurtta yok dıye bır Ege gezisine 'bile çıkma! miş? Yakışık almazmış... H. liler asıl neyin yakışık yolunu kesıp Genel sorsalar yeridir. l da çok partili hayata geçip 1950 de âdeta kendi eliyle iktidarı P. ye devreden İnönünün bu saf- dilliginı bile henüz hazmedemiyen- er, bu yeni şaheseri karşısında bir küpten inip diğerine — bineceklerdir. ma İnönü, demokrasimizin temel- lerine su kaçmasın diye oyunu kai- desine göre oynatmakta azimli go— rünmektedir. Bütün milletin gözü ö- nünde ıslah kabul etmez bir safdil mevkiine düşse bile... D. P. Değişik rüzgârlar G'eçen haftanın sonunda Pazar sa- bahı, Vatan Cephesi yayınlan - na öğleden sonra başlanmasından is- tifade ederek radyolarının düğmesini açan vatandaşlar, saat 10'daki şu pek meşhur ve eğlenceli Kadın sa- atinde kalın tonlu tatlı bir kadın se- sinin Türk münevverlerini irtica ile mücadeleve çağırdığını duyunca hay- retler içinde kaldılar. Vaızlarında ik- tidar partisini göklere almadığını Başkanlarına bir davet yapılabilirdi? Daha ayni — şekilde bir davette bulunan Ta- ebe Federasyonunu takbih eden -ve takbihle de kalmıyan- D. P. markalı politika böyle bir konuşmaya nasıl müsaade ederdi? Güzel sesli kadın disiplinlii D. P. millet vekillerinden Nazlı Tlabar-, partısının resmi t nin irtica yoktur" olduğunu ne ça- buk unutmuştu! Sanki Nazlı Tlabar ve irtica yoktur diye bütün Ramazan bangır bangır bağıran Radyo, parti- nin resmi tezini — yalanlamak için Menderesin karasularımızdan çıkma- sını beklemişleri âdise, dogrusu son derece ga- Sadece işin ıçyuzunu bilenler "irtice — ile mücadele" davetini hay— retle karşılamadılar. Zira D. P. için- 4 Naziı Tlabar Yükselebilen tatlı ses de irtica mevzuunda iki tezin çarpış- tığım biliyorlardı. Birinci grup -ki Yazıktır 1.. Ağrı valisinin 3 Nisan 1959 ta- rihli Cumhuriyette çıkan be- yanatı şu mam Hatıp Okulu mezunu olmıyan hallerde imamlık yapa- cak kimselerin tâyinlerinde çok dikkatli olmak lâzım gelir ka- naatındayım erimize Za- rarlı 1deol()]ıler çeşitli kılıkta girmektedir. Komünizmin köy- lerimize sokulması için en mü- sait bulduğu kisve, imamlık kis- vesidir Kimsede ses*seda yok... Aradan dokuz gün geçıyor Şemsettin Günaltay, "Komü- nist ajanları, din âlimi kisve- siyle köylere yayılıyorlar" diye- rek Ağrı valisinin sözlerini tek- rar ediyor. Fikir aynidir. Yal- nız biri dobra dobra soylemış, diğeri bir idare adamın n dili Ertesı gün meşhur Havadis kıyametı koparıyor: ihbardır. Adli ma- kamların elbette bir ihbar üze- rinde önemle durması gerekir. İhbarını tevsik edemezse iftira- nın yükü Günaltayın omuzların- dadır. Havadisin zıktır, "Ya- T" tabiriyle, günahtır ve ayıptı çok daha kuvvetliydi, her ne paha- sına olursa olsun seçimleri kazan- mak gayesini güdüyordu. Genel Bal- kanı da ikna etmeye muvaffak olan bu grup, din kozunu sonuna kadar kullanmak kararında — görünüyordu. İkinci grup, hissi sebepler yüzünden irtica mevzuunda -ama sadece irtica uunda- son derece hassastı. İr- ticamm başkaldırdığı yerde "karınca gibi ezilmesi"ne taraftardı İkinci grup şimdiye kadar sesini duyurmağa muvaffak olamamıştı. Hattâ Türkiyenin en başarılı mizah mecmuası olan Büyük Doğunun D. P. ile en ufak bir ilişiğinin bulun- madığının açıkça ilânını bile temin edememişti. Ancak Menderes, Türk karasularını terkedince, ikinci gru- pun sesi radyoda işitilebilmişti. Tlabarın konuşması yurtta büyük alâka ile karşılandı. İrticaya çatan sözleri, — gazetelerin — başköşelerinde yer aldı. Sadece afer, bu irtica leyhtarı cesaretli çıkışa itibar etme- di. Tek sütun üzerinden verilen ha- berde, konuşma metnınden bir iki paragraf -0 da yumuşatma maksa- dıyla tâdil edılerek alınmıştı Nazlı Tlabarın konuşmasındaki en mü- him meseleyi din istismarının teşkil ettiğini ve bununla savaşma " ge- rektiğini belirten ve "kara çarşaf"ı kötüleyen kısımlar Zaferin kâğıt se- petıne atılmıştı Aydınları harekete geçmeye çagıran cümlelerin "zehiri alınmış"tı Anlaşılan Zafer, evvelce — aldığı direktifleri harfiyen yerine getiriyor Menderesin yurt dışında bunal- masından — faydalanılarak — sahneye konulmak istenen yeni gidişe ayak uydurmayı reddediyordu. Hükümet "Vallahi bilmem efendim" Bu haftanın başında Pazartesi gü- nü, Bakanlıklar semtindeki, şim- di üç bakanlığın birlikte çalıştıgı es- ki Ekonomi Bakanlığı binasında, ay- nı lâfları tekrarlamaktan bezmış üç adam, gelene gıdene cevap yetiştir- meğe uğraşıyordu "— Vekil Beyefendı degıller efendim". lahi ne zaman teşrıf ede- bilmiyorum efendim Zannediyorum, İstanbulda bulunuyorlar efendim Ayrı ayrı odalarda oturan bu üç adam., üç bakanlığın -Milli Eğitim, Ticaret ve Koordinasyon Bakanlık- larının. Özel Kalem — Müdürleriydi. Sabahın erken saatlerinden itibaren, bu lâfları kurulmuş bir plâk gibi tekrarlamaktan, başka iş yapmağa imkân bulamıyorlardı. Dakika geç- miyordu ki. elinde röleve şapkasıyla Ankarada ceklerını girip çıktığı - mahcubiyetinden anla- şılan bir dilekçe sahibi kapıyı tıkla- AKİS, 18 NİSAN 1959