sıkı bir kontrole tâbi tutmaktadır. Komünist Partisi bu kontrolü tatbik için hususi bazı teşkilatlar kurmuş- tur. Bunların başında - propaganda ve yabancı memleketlerde tahrıkçılık 1şler1yle vazıfelı "Agitp gelir. gitprop"un Moskovadakı merkez , basını devamlı bir kontrol belli bir gazeteyi ele alarak etraflı bir sondaj ameliyesine girişir, bun- dan aldığı neticeye göre. gazete hak- kındaki kararını verir. "Agitprop" basının ele alacağı ve alamıyacağı mevzuları da tespit eder ve bunları gizli direktifler halinde — gazetelere ildirir. Meselâ grevler, unıversıte çevresindeki kaynaşmalar. — çalış kampları, yabancı memleketlere ıl— ticalar, resmi şahsiyetlere karşı sui- kast teşebbuslerı yasak mevzular a- rasındadır. Asıl sansür, yani gazeteler basıl— önce yurutulen ise "Glavlıt" tarafından yapı lır "Gla - lit" resmen ğilim Bakanlığına bağlıdır, hakıkatte uyelerının hepsi gizli emniyet mermurlarında meyda- na gelmiştir. "Glavlit"in "basılır" kaydı almadan hiçbir gazete basıla- maz. "Glavlit" 1n selahıyetı ancak, "İzvestia" ve "Pravda" gibi Sovyet hükümetinin ve Komünist Parti mer- kez komitesinin resmi organlarında işlemez Rusyada — kullanılan diğer bir san- sür de " vizesi" denilen usül- dür. Kaynak vizesi, haber veya ma- kale ile ilgili resemi makamın imza- sını goster mek mecburiyetidir: Bir resmi şahsiyetle mülakat mı yapıl- dı, müsvettenin mülâkat yapılan şah- sın imzasını taşıması gerekir, dış si- yasete alt bir makale mi hazırlandı, üzerinde Dışişleri Bakanlığının vi- zesi bulunması icabeder. Bütün bu 26 İ d &.uıgı; Y Mi Macar ihtilâli sırasında nümayiş yapan Basının gıdası : Hürriyet!.. çeşitli kontrollere rağmen sık sık ataya düşüldüğü de görülür. Mese- lâ Sovyetlerle aynı sansür sistemini kullanan Komünist Cinde 10 gün i- çinde 370 kuyu kazıldığı bildirilmiş, fakat böyle bir işe hiç başlanmadığı anlaşılmıştır. Yapılmamış köprüler- den trenlerin geçirildiği de sık sık rastlanan hâdiselerdendir. Hürriyetten boyunduruğa illetlerarası Basın Enstitüsünün Çekoslovakya bahsinde ileri sür- düğü noktalar da ibret vericidir. Çe— koslovakya, savaştan önce batılı mâ- nasıyla gazetecılıgın mevcut olduğu tek Doğu Avru mleketiydi. Us- telik savaştan sonra Sovyetler ta- rafından “kurtarılmış" bir memle- ket değil, Almanyaya karşı savaş- mış bir "müttefik" statüsünü haiz- di. Batılı anlayışta bir devlet adamı eneş zamanında — Çekoslovak Doğu ile Batı arasında orta- lama bir sisteme sokulmuştu. Bası- nın bazı mesuliyetleri olduğu ileri sürülüyor, gazeteler bu mesuliyetle- ri yerine getirecek yolda tanzim edi- liyordu. Meselâ hususi şahısların ga- zete çıkarmasına izin verılmıyordu Ancak Milli Cepheye dahil -yani Al- man işgali sırasında işbirliği yap- mamış, partılerın bazı korporasyon- ların ve resmi teşekküllerin gazete çıkarmak hakkı vardı. 1945 Tem- muzunda yaptığı bir — konuşmada Cumhurbaşkanı Beneş basın hakkın- dakı görüşünü şöyle açıklıyordu "Bana göre gazetecilik bir âmme hizmetidir. Gazete çıkarmak hürri- yetinin tarh olarak tatbikine — artık müsaade edilmemelidir. Hepimiz sa- vaştan oncekı sarı basının nasıl bir- şey olduğunu biliyoruz. Bu görüşün hurrıyetı kayıtladıgı doğrudur, ama âmmenin selâmeti başta gelmelidir. halk İşte bundan dolayıdır ki bizde gaze- teler ancak kendilerine gazete çıkar- mak hakkı tanınan âmme Orporas- yonları tarafından yayınlanır." Beneş'le birlikte daha başka de- mokratların da inandığı bu görüşün doğru tarafları vardı. Ama Beneş sistemi, Çekoslovak — basınının ya- vaş yavaş — "komünistleştirilmesine" de yol açtı. Durmayan mücadele M illetlerarası Basın Enstitüsünün incelemesinde, Stalin'in — ölü- münden sonra Demırperde gerisin- deki "buz ü" sonunda basında meydana gelen nisbi gevşeme de ele alınmaktadır. Aynı gevşeme tema- yüllerinin, komünist olmayan otoriter rejimlerdeki tesirlerinde de bahsedi- iyor. Fakat Enstitünün incelemesi şu neticeye varıyor ki, komünist ol- sun olmasın bütün otoriter rejimler* de, "yukarıdan" gelen "serbestleme", “gevşeme" işareti hiçbir değer taşı- mamaktadır, zira herşey yine otori- ter rejimin keyfine kalmaktadır. Milletlerarası Basın Enstitüsünün 1ncelemesı şu cümlelerle sona ermek- tedir: "Haberlerin süzgeçten geçiril- diği, gazetelerın vesayet altına alın- dığı memleketlerde, basın hurrıyeı -bunun aksine olarak bütün değ ni kazanmaktadır. ket lerde basın hürriyetinin vatan- daş için ne kadar hayati ehemmıyetı oldugu daha iyi belirmektedir". Bu- nun içindir ki, otoriter devletlerde büyük bir kısmı hür basına olan i- nançları ugrunda iktidar kuvvetleri- meydan okuyarak türlü tehlike- lerı göze aldılar. Bazıları cesaretle- rini pek pahalıya, hattâ hayatları pahasına ödediler, ama mücadeleden geri durmadılar. AKİS, 18 NİSAN 1959