Demokrasiye Edırneye doğru ileri hareketle —Doğu Trakyanın «K kurtulması umumi efkâra nispi bir ferahlık ge- tirmişti. Ordular Edirne ve Kırklarelinde — yerleşip, Bulgar sulhunun neticesini beklerken Batı Rumeliden ricat ve anavatana dönüş devam ediyordu. Bu dönüş pek ıstıraplı, pek şikâyetliydi. İlk ağızda — kendisini kurtaran muhacirler dağılan orduların enkazı ile be- raber İstanbul cemiyetlerini her tabakada doldurmuş- tu. Her yerde hataların hikâyesi anlatılıyordu. Ordu- nun sevkü idaresine ve ordu kadrolarının ehliyetlerine söylenmedik söz bırakılmıyordu. Kumandanlar hepsi eski zamanın şöhretli kurmay subayları olduğu halde harbte liyakat göstermemişlerdi. Nefse itimatsızlık vahim bir hastalık halindeydi. Harb bozgunları mil- letlerin hayatında büyük çöküntü devirleridir. Bu de- virleri tekrar ümitli bir çalışma hayatına çevirebilmek idare edeceklerde büyük enerji ister. Balkan harbi so- nunda memleketin iç idaresi iki hükümet darbesinden sonra tamamiyle iki safa ayrılmış haldeydi. İstanbul muhafızı Cemal bey İstanbul ve etrafını siyasi bakım- dan gayet sıkı bir kontrol altında — bulunduruyordu. Mahmut Şevket Paşanın şehit olmasından sonra Prens Sait Halim Paşanın başkanlığında kurulan hükümet eskilerine nispetle en ziyade İttihat ve Terakki hükü- meti sayılırdı. Bu hükümet Edirne ileri hareketiyle harbin son safhasında bir muvaffakiyet kazanmış, nefsine güveni artmış bulunuyordu. Tabii memleket idaresinde bir taraflı görüş ve siyasi — muhalefetten tamamile kurtulmuş bir idare kurulmuştu. Harbiye ve Bahriye nezaretleri İttihat ve Terakki kadrosundan olmakla beraber henüz itidal sahibi devlet adamlarının elinde bulunuyordu. İdarenin en çok kaynaştığı yer de Harbiye Nezaretiydi, Harbiye Nezaretinde bir harb me- suliyeti tahkikatı hazırlanmağa — başladı. Bu esnada Enver Paşa Harbiye nâzırı oldu. İstanbul — muhafızı Cemal bey Bahriye nâzırlığına geldi. Her iki nâzır generalliğe terfi ettiler. YENİ ORDUNUN KURULMASI <(E nver Paşa Balkan harbini yapan orduyu kâmilen değiştirmiş ve, yeni bir ordu kurmuştur. Muha- rebede bulunan kumandanların hemen hepsi emekliye "ayrılmış ve yeni orduda miralaylardan kolordu komu- 14 tanı, kaymakamlardan tümen komutanı ve yeni gene- rallerden ordu komutanı tâyin edilmiştir. Kurmay kad- roları daha küçük rütbelilerin eline geçmiştir. Esirlik- ten dönen subay heyetleri içinde süratle tasfiye yapıl- mıştır. Bütün bu emekliye ayırmalar ve tasfiyeler ta- bii hiç bir şikâyete mahal bırakmayacak surette haklı gösterilemezdi. Haksızlığa uğramış mağdurlardan bah- solunmuştur. Ancak böyle bir tasfiye Enver Paşanın elinde nispetle en az haksızlıkla yapılmıştır, denile- bilir. Yeni ordunun kurulmasında ve bu ordunun ümit- sizlikten kurtulun yeni bir çalışma şevkine sahip ol- masında Enver Paşanın kuvvetli disiplini âmil olmuş- tur. İstibdattan BALKAN "Memleketin sivil idaresi de bu esnada yeni bir kadroya kavuşmakta idi. Hâdiseler içinde temayüz et- miş nispetle genç yaşta bulunan yeni valiler kadrosu memleketin sivil idaresini düzene — sokmaktaydı. Bu valiler felâketli Balkan harbi sonrasının memleket ida- resini liyakatle ele almışlardır. Bunlar az zamanda haklı ve umumi bir şöhret ve itimat kazanmışlardır. ORDUDA ALMAN HEYETİ 1 913 ordu ıslahatının en ehemmiyetli hâdiselerin- den biri de bir Alman generali kumandasında bü- yük bir ıslah heyetinin orduya getirilmiş — olmasıdır. Sonradan vukuat gösterdi ki bu ıslah heyeti birinci derecede bir siyasi ehemmiyet taşımaktaydı. "Liman Von Sanders Paşa isminde bir Alman generali maiyetinde ilk kafile, sanıyorum ki 40 kişi tutuyordu. Her meslekten mütehassıslar hususiyle çok adette kurmay subayları bulunuyordu. "Liman Paşa başlangıçta İstanbul kolordusunun kumandasını almıştı. Az bir müddet sonra Trüt müşirliğe yükseltilerek ıslah heyetı başında kaldı. Rusyanın şiddetli teşebbüsleri İstanbul — kolordusunun başında bir Alman generalinin bulunmasına mâni ol- muştu. "Alman subayları umumi olarak bizde mütehassıs olarak dairelerde kullanılır ve askeri okullarda hoca- lık ederlerdi. Meşrutiyet ilânından sonra bunlar bazı nümune alaylarının kumandanlığına tâyin edilmiş ve bu alaylar ameli mektep haline getirilmişti. Bu idare- lerin hiç birinde Alman subayları memleket idaresine bir suretle karışacak durumda değillerdi. Alman hoca- ları bulundukları, mektep veya kıta, her sahada doğ- rulukla ve liyakatle çalışmışlardır. "Liman Paşa heyeti büsbütün başka vaziyet ve selâhiyetle gelmiştir. Yazılı selâhiyet protokolleri hiç bir zaman öğrenilememiştir. Tatbikatta ordunun siya- si ve fenni her hazırlığını bilirler ve içinde bulunurlar- dı. Milletler hayâtında bir yabancı ıslah heyetinin bu derece selâhiyet sahibi olduğu görülmemiştir. "Enver Paşa hem Harbiye nâzın, hem Genel Kur- may Başkanıydı. Von Bronzar Paşa -Islah heyetinden- ikinci başkan sıfatı ile Genel Kurmayı idare ediyordu. Yeni bir Genel Kurmay kuruldu. Şubelere birer Alman tâyin edildi. Herbirine bizden birer yardımcı verdiler. Talim ve terbiye işleriyle uğraşan birinci şubeye Bin- başı Ali İhsan bey General Ali İhsan Sabis-, istihba- rat dairesini teşkil eden ikinci şubeye Binbaşı Kazım bey -General Kâzım Karabekir- yardımcı verilmişti. Seferberlik ve harekât islerini idare eden üçüncü şu- beye beni müdür tâyin ettiler. Bir müddet büyükler arasında münakaşa geçtiği anlaşılıyordu. Sonra üçün- cü şubeye de bir Alman kaymakamı müdür geldi, ben yardımcı oldum. AKİS, 18 NİSAN 1959