bitenlerden bir şey adamamış, anlaşmalardan sonra kara sakallı papazın Adaya dönüğüne bir türlü mâna vereme- mişti, Meselâ Birinci Tabur men- suplarından Leslie Hedges, gazete- cilerle konuştuğu zaman şöyle dert yanmıştı: "Gemiye bindikten sonra, Makarios'un Adaya — döndüğünü ve kanlı çeteci Grivas'ın da generalliğe terfi ettırıldıgını duyduk. Doğrusu, erler üzerine, üçbuçuk yıldır Adada ne diye uğraşıp durduğumu- zu birbirimize sormaktan kendimizi alamadık". New York Times'a beya- nat veren Kıbrıstakı İngiliz subay— larından biri de "Daha benzin vari- linin üstünde oturmaktan kurtula- madık; biri aksilik eder de kibriti çakarsa bütün Ada yeniden alev a- İır" diyordu. Adanın nasıl tekrar a- lev alacağını kestirmek inin kâhin ol- mağa lüzum yoktur. Kıbrıstaki du- rum, Yunanlıların ve Adadaki Rum- ların hesaplarını açıkça gostermek— tedir. Londra anlaşmalarına "şimdi- lik" razı olanlar, Enosis dâvasından asla vazgeçmiş değillerdir ve müsta- kil cumhuriyet fikrini bu nihai ga- yeye götüren bir merhale olarak ka- bul etmişlerdir. Anlaşmaları — tanı- madıgmı ve Enosis için sonuna ka- dar uğraşacağını söyleyen Girne pis- koposu Kyprianos -taktik icabı ola- rak, bile susmasını bilmiyor- Pazar günü Kıbrısa dönmüş, Vali Foot'un gözü Önünde tahrikçiliğe başlamış- tır. Enosis taraftarı Yohannides a- dında diğer bir papazla birlikte Kıb- rıs toprağına ayak basan Kyprianos, Girnedeki piskoposluk binasının bal- konundan halka hitap etmiş, Yuna- nistanla birleşme gününün ergeç ge- den çoğu olup leceğini mu1de1emıştır Piskoposun tabiriyle "Yunanistan Kıbrısı unut- mamış ve Kıbrıstan vazgeçmemıştı i Londra anlaşmalarına göre "Enosis lehindeki hertürlü faaliyeti menede- cek" olan müstakbel Kıbrıs Cumhu- riyetinin topraklarında söylenen bu sözlerden sonra, hazretleri KA mensuplarının kahramanlık- larından bahse koyulmuştu. EOKA ruhu Valı Foot'un emriyle kamplardan, hapishanelerden salıverilen EOKA mensupları mahallelerine, köylerine döndükçe birer kahraman gibi kar- şılanıyorlardı. — Kanlı — tedhişçilerin karşılama törenleri sadece Rumlar arasındaki şenliklerden ibaret kalmı- yor, zaman zaman Türklere sataşma- lar vuku buluyordu. Sokakları duran Rum gençleri "Kato Küçük! Zito Makarios — Kahrolsun Küçük, yaşasın Makarios" diye bağırıyorlar— dı. İki cemaat arasında iyi niyetle ve işbirliğine dayanılarak tasarlanan cumhuriyet daha kurulmadan tehli- keye giriyordu. Küçük, papazla yaptığı şa" görüşmelerden birinde rumdan şikâyet etti ve Makarios Türklerle iyi geçinmeleri için Rum- lara nasihat vermeğe başladı. Fa- kat bu iyi geçinme, işbirliği ve "kar- "başba- bu — du- Dr. Fazıl Küçük Maşallah!.. deşlik" mevzuunda Dr. Küçükün de tam bir olgunlukla hareket ettiği söylenemezdi. Makarios temkinli ve kurnaz politikacılığı — sayesinde en sinsi niyetlerini bile saklamayı be- cerebiliyor, bütün adımlarını — dira- yetle atıyordu. Devlet adamlığı va- sıflarından birazcık olsun nasibini alamıyan Dr. Küçük ise hâlâ miting politikacısı metodlarıyla çalışıyor- du. Hâlâ çarşı kontrolünden medet umulması bunun deliliydi. Grivas muamması afta. başında dağıttığı beyanna- melerle "mücadeleden vazgeçmek zorunda kaldığını" bildiren tedhişçi- lerin başı Grivas, bu haftanın orta- sında hâlâ Kıbrıs topraklarında bu- lunuyordu. Bu zamana — kadar hiç alışılmamış bir üslüpla kaleme alman beyannamesınde Grivas "ahenk, bir- lik ve sevgi"den bahsediyordu. Lon- dradaki muhafazakâr Daily Teleg— raf gazetesi, bu beyannameyi "artık politikadan el etek çeken gümüş saç- ı bir demokratın ihtiyarlık çağım çiftliğindeki evinde geçirmek — üzere parlamentodan ayrılırken — yaptığı son konusma"ya benzemişti. Grivas'ı çıftlıgıne çekilmeğe" ra- zı etmek hiç kolay olmamıştı. Eno- sis için sonuna kadar çarpışacagını söyleyen kanlı tedhişçi, işin bu .saf- hasında Adadan ayrılmak niyetinde değildi. Makarios da başlangıçta Grivas'ı Kıbrısta tutabileceğini zan- netmiş, ilk söylediği nutukla Albay hazretlerini generalliğe yükseltmişti. Londra anlaşmasında müstakil cum- huriyet ordusu — kumandanlığı için bir de Kıbrıslı generalden bahsedil- diğine- göre, böyle-bir- terfi, hakika- YURITA OLUP BİTENLER en uzak görüşlülük şaheseri sayıla- bılırdı akat Grivas'ın Adada kal- ması yolundaki tasavvurlar,Vali Fo- ot'un şiddetli itirazlarıyla karşılan- mıştı. Çaresiz kalan Makarios, hiç olmazsa 10 - 11 ay için Grivas'ı A- dadan uzaklaştırırken gönlünü almak maksadile Ortodoks — kilisesinin en büyük nişanı olan Barnanas nişanı ile kanlı tedhişçinin göğsünü süsle- meyi münasip görmüştü. "Gizli ni- şan merasimi" bu haftanın başında Pazartesi gecesi Lefkoşe yakınların- da cereyan etti ve tam üç saat sür- dü. Cyprus Mail ve Eleftherıa gaze- telerine göre, saba papazı ile kanlı tedhişçi arasında cereyan eden ilk görüşme değildi. Grivas'ın Ada- dan ayrılmasının şartları — üzerinde hayli pazarlığın yapıldığı da herkes- çe malü rivas, silâhların iade- si hususunda Vali Foot tarafından yayınlanan emre yüzde yüz itaati "Adanın istikbali" bakımından mah- zurlu buluyordu. Kurnaz papaz da ayni istikbal endişesini — duyduğun- dan, iki adam eninde sonunda anlaş- tılar ve Grivas -vaktiyle başını ge- tirene 300 bin lira vaadeden İngiliz- lerin müsaadesiyle- Kıbrıstan ayrıl- mağa razı oldu. Kanlı tedhışçının Adadan ayrılışı gizli olacaktı ama, seyahatin öbür ucunda tertıplenecek merasimler i- çin her şey hazırdı. "Büyük kahra- man"a Atinaya kadar refakat etmek üzere, şimdiden Yunan — subayları Kıbrısa gelmişlerdi. Grıvastan Ön- ce yola çıkan 9 EOKA "kahraman"ı Rodosa uğradıkları zaman boyunla- rına -eski Yunanlılarda olduğu gibi- defne — dallarından taç giydirilmiş, meydanlar "yaşasın EOKA" nidala- rıyla inlemişti ve bu defneli kahra- man mukallitleri Rodosa ayak basar basmaz Kıbrısa dönüşten bahsetme- ğe başlamışlardı. Zafer günü gelince nosis için giriştiğimiz bu mü « cadelenin mükâfatları dagıtılır— ken, Zzaferin şerefine başkaları sa- hip çıkacak, bize yine birşey düşmi- ecek. Yunanıstanda zaten hep böy- Grivas'ın geçen yıl i bu satırlar sanki tında olup bitecekleri bilerek yazıl- mıştı. Kıbrıs mücadelesinin — büyü bir kısmını Seychelles adalarında güneş banyosu yaparak veya Atina- daki Büyük Britanya Otelinde isti- rahat ederek geçiren — Başpiskopos Makarios cumhurbaşkanlığı makamı için hazırlanırken, bu zâlim iş uğ- runa hayatını tehlıkeye atan Grivas sessiz sedasız Adadan ayrılmak üze- reydi. Albay Grivasın Kıbrısa gelışı de böyle sessiz sedasız olmuştu. 1954 yılında, Yunanistanda gözüne kestir- diği birkaç subayı etrafına toplamış, Rodos adasında silâh ve mühimmat ikmali yaptıktan sonra gizlice Ada toprağına ayak basmıştı. Bu orta boylu, atlet yapılı, hırçın bakışlı ka- na, susamış, adamın Kıbrısa gelme- 9