DÜNYADA OLUP BİTENLER arasındaki vesile ol- çi ile uzun boylu adam dostluğun tazelenmesine muştur. Son zamanlarda muhtelif dünya meselelerinde Fransanın Almanyaya yaklaşması Avrupa diplomasisinin en dikkate şayan — gelişmelerinden biri olarak takip edilmektedir. Müşterek Pazar meselelerinde İngiltereye kar- sı Almanyanın desteğini kazanan Fransa Berlin meselesinde de Ade- nauver'in tezini tutmaktadır. Doğu ve Batı Almanyanın birleştirilmesi ve Berlinin istikbali — mevzularında müşterek Fransız Alman görüşü, hattâ Dulles'ın tutumunu bile gen- de bırakacak kadar serttir. Her iki memleket de Sovyetlere hıçbır ta- viz verilmemesi hususunda ütte- fiktirler ve MacMillan'a karşı aynı tezi müdafaa etmek üzere anlaşma- ya varmışlardır. Iğibar şakası Inglliz başbakanım uçağa koyduk- tan sonra hemen Doğu Almanya- ya koşan Krutçef, bu haftanın ba- ğında, hâlâ Leipzig'te fuar gezmekle meşguldü. İngiltere ile Sovyetler Birliği arasındaki dostluğu kuvvet- lendirmek bakımından oskovada yaptıklarım kâfi bulmayan — başba- kan, milletlerarası ticaret fuarında bilhassa İngiliz pavyonuna fazla il- tifat etmiştir. Pavyonda — saatlerce kalan Krutçef, her sergi köşesi ö- nünde uzun uzun duruyor, memur- lara iltifatlar savurup ler yapıyordu. Bir ara meşhu perial Chemical Industries şirketinin teşhir ettiği mallar arasında — mavi plastıkten yapılmış bir banyo küve- ti görünce dayanamadı "işte terak- ki dediğin böyle olur" dedi. Sonra gözü o köşede hizmet eden mavi göz- lü, sarı saçlı iki güzel kıza takıldı. Kendisini gezdıren Londralı tüccar- lardan birine "bu kızlar İngiliz mi. Alman mı?" diye sordu. İyi İngiliz- ce konuşan İngiliz tacir kızların Al- man olduğunu söyleyinc Sovyet başbakanının ağzı kulaklarına var- dı, mıllı gururunuzu kırmak iste- mem a, ben zaten bunların Ingı- liz olabılecegıne ihtimal vermemiş- tim, Ingılızlerın içinden böyle güzel kız çıkmaz" dedi. İngiliz, bu kibar şakası karşısında ne diyeceğini şa- şırdı. Krutçef o gün çok neşeliydi, nükte savurmadan edemiyordu. Do laşırken bir iki eşya daha gitti "aferin, aferin, hep böyle şey- ler yapın, roket yapmak sizin neni- ze gerek" diye söylendi. hoşuna Sovyet başbakanının bu neşe gös- terileri tamamen sebepsiz — değildi. Almanya meselesinde Sovyetler Bir- liği yepyeni tekliflerle ortaya çık- mıştı: şimdi Krutçef'in niyeti fazla tahdit savurmadan ve kimseyi zor- lamadan tek başına bu teklifleri tat- bik edebilmekten ibaretti. Moskova. ham Batı Almanyayla, hem de Doğu Almanyayla ayrı ayrı barış anlaş- maları imzalamasını, ondan sonra da bu iki devletin bir — konfederasyon -hâlinde, bırakılmalarını istemekteydi. Batılılar böyle bir teklife yanaşma- 22 dıkları. takdirde Sovyet — hükümeti, tek başına -daha doğrusu Polonya, Çekoslovakya ve Balkanlı müttefik- leriyle birlikte, harekete — geçecek, Doğu Almanya Demokratik Cumhu- riyetiyle ayrı bir barış anlaşması imzalayacaktı. Bu arada, tabii, Ba- tıllar da biraz anlayış gösterir ve bazı meseleleri konuşmağa yanaşır- larsa, Berlin mevzuunda tesbit edi- len 27 Mayıs tarihinin biraz daha geriye bırakılması mümkündü. Fuar ziyaretinden bir gün önce, madeni çerçeveli gözlüğünü takarak siyah paltosuyla 200 bin kişilik bir Leipzig'li kalabalığın karşısına çı- kan Krutçef, daha önceki nutukla- rında oldugu gibi fazla atıp tutma- mıştı. Kremlin, şimdi, etrafı fazla telâşa vermeden Doğu Almanya ile barış anlaşması imzalamak, — ondan sonra da Berlin meselesini bir hu- kuki olup bitti havası ıçınde hâlle- dıvermek kararın d "Hazır ol cenge S ovyet polıtıkasındakı zikzaklar, henüz Amerikanın kuşkularını gi- dermiş değildi. İngiliz başbakanının getireceği haberler ve — Krutcef'in sözlerindeki yumuşak ifadeler ne o- lursa olsun, Beyaz Saray, bütün me- Berlindeki dayanma — azmine bağlıyordu. Bu azim sarsıldığı anda veya sarsılacağına dair Sovyetlerde kanaat uyanır uyanmaz, Avrupada- ki Batı cephesi de çökmüş sayılabi- lirdi. Onun içindir ki, Eisenhower, her ne pahasına olursa olsun, rikanın Berlinden ayrılmayacağını açıkça dünyaya ilân etmek hususun- da Dek ısrarlı davranıyordu. Hattâ, Senatodaki ve Temsilciler Meclisin- deki muhalif muvafık ne kadar sö- zü geçen lider varsa hepsini Beyaz Saraya çağırmış. Almanya mesele- sindeki tutumunu onlara da kabul ettirmişti. 27 Mayıs gelip de Sovyetler Ber- lini abluka etmeğe başladıkları tak- dirde nasıl hareket edileceği de şim— diden gayet teferruatlı plânlara bağ lanmıştır. Bu defa. 1948 - 1949da olduğu gibi bir şaşkınlık devresi de geçirilmiyecek, evvelden hazırlanan plânların derhal tatbikine geçilecek- tir. Amerikanın bu defaki taktiği de yine hava nakliyatına dayanmakta- dır. Karadan bir yarma yapmak ve tanklarla, zırhlı arabalarla — Doğu Almanya arazisinden koridor açmak KÖYÜN KAMBURU Roman KEMAL TAHİR Fransada Tefrika Edilen İlk Türk Romanı Salı Günü Çıkıyor Sipariş Adresi DÜŞÜN YAYINEVI . İstanbul teklifi pek itibar görmemiş, Ameri- kayı harp tahrikçisi durumuna soka- cağı — mülahazasıyla — reddedilmiştir. Şimdiki hâlde, 25 er tonluk C — 124 uçaklarıyla gunde 700 uçuş yapıldığı takdirde, Berlin şehrinin ve oradaki müttefik kuvvetlerin ikmalini başar- mak mümkün olabilecektir. Almanya avcı uçaklarının veya Sovyetlerin müdahalesi hâlin- de, bunun Üçüncü Dünya Harbine yol açacağından Amorikada kimsenin şüphesi yoktur. Bunun içindir ki, St- ratejik Hava Kumandanlığının atom bombası yüklü uçakları, ol" alarmının verilmesinden onbeş daki- havalanabilecek — şekilde beklemektedırler Balkan Paktı Titonun cevabı Y ugoslav Cumhurbaşkanı ile karı- sını Belgrada götüren tren geçen hafta sonunda Mekedonya hududunu geçip gözden kaybolurken, — Balkan Paktını canlandırmak hususundaki son ümitler de suya düşüyordu. Tito- nun Rodosta başlayıp Yugoslav hu- dudunda son bulan Yunanistan seya- hati, ilk önce tatlı hayallere yol aç- mış, Karamanlis'in gayretleri sonun- da Türkiye ile bu bağımsız komünist memleket arasındaki bir yakınlaşma sağlanabileceği Zzannedilmişti. Rodos görüşmelerinin pek muvaf- fakiyetli olmadıg ortasında yayınlanan resmi tebliğle anlaşılmış- tır. Karamanlis ve Tito, "her iki memleket arasındaki munasebetlerın daha da sıklaştırılması ve barış için işbirliği yapılması" lüzumundan bah- sediyorlar, iktisadi meselelerin daha anlayışlı bir şekilde — halledileceğini bildiriyorlardı. Aynı İ nun a Doğu ve Arap dünyası hak- kındaki görüşleri ile Yunanistanın tutumu arasında bir benzerlik olduğu da müşahede edilmiştir. Bütün bu beylik cümlelerin — arkasından. Bal- kan Paktının askeri veçheleri hak- kında hiçbir cümle gelmiyordu. Tito, Kıbrıs meselesinin hallinden sonra da Türkiye ve Yunanistanla birleşip es- ki paktı canlandırmak niyetinde de- ğildi. Aylardan beri seyahatte bulunan ve Asyada, Afrikada — gezmedik yer bırakmıyan Yugoslavya devlet kete dönmek niyetinde değildi. Em- rindeki Galep gemisi bu defa Selanik limanına yollandı. Tito ve çeteciliği sırasında tanışıp evlendiği karısı. Se- lânikte Yunan Başbakan yardımcısı Panayotis Kanellopulos ile — Kussey Yunanistan Valisi — Augustus Thelo- yitis tarafından — karşılandı. Burada da bir iki dostluk nutku daha söylen- di; ondan sonra Titolar hususi tren- lerine binip Yugoslavya yolunu tut- tular. Ziyaretin bütün fiyaskosuna rağmen Yugoslavya ile dostluğa bü- yük ehemmiyet veren Yunan hükü- meti. Theloyidis'i mihmandar olarak huıâuda kadar yollamayı da ihmal et- medi. AKİS, 14 MART 1959