SİNEMA maz aynı çevrede bir komedi filmi vermeğe çalışıyordu. Gerçi "Gelinin muradı" sonunda tir komediden çok bir vodvile dönüyorsa da, yine de bütünüyle sevimli bir havaya bürü- nüyordu. Şimdi Kurtuluş Savaşının sinemamızda yeni bir salgın olarak belirdiği bir sırada, —Atıf Yılmaz da aynı temaya el atıyor, fakat tutu- muyla yine öbürlerinden ayrılıyor. Başkalarının yaptığı, yakın tarihimi- zin en heyecan verici, en iftihar edi- lecek bir sayfasını ticari bir zihniyet- ten zerre kadar sıyrılmaksızın sömür mekten ibaret. Bunun için de, sağ- lam birer "ticari- unsur" saydıkları İri lâfları, kahramanlık sahnelerini gerçek vatanseverlikle — hiçbir ilgisi olmıyan en korkunç şovenizmi, İlko- kul öğrencilerinin tahrir vazifeleri- ne taş çıkaracak bir anlayışla "se- naryo” diye hazırladıkları metne dol- duruyorlar. Aynı zamanda büyük bir zevk düşkünlüğüne — bulanarak ortaya çıkarılan bu filmlerin faydası şöyle dursun, büyü zararları var. Âtıf Yılmaz ise "Bu vatanın çocuk- ları"na tamamiyle aksi yönden giriş- miş. Ne büyük kahramanlık sahnele- ri, ne iri Jlâflar, ne de insan-üstü kahramanlıklar var. — Atıf Yılmasın baş kahramanları biri erkek, öbürü kız iki küçük çocuk, yaptıkları işin önemini anlıyamıyacak kadar küçük İki çocuk. Hatta yaşça daha küçük olan kız, Gaziantepten — Ankaraya kadar uzanması gereken yolculuğa oyun olsun diye katılıyor. Nitekim daha ilk güçlüklerde de . mızıkçılık yapıyor. Öbürü, 911 onbir yaşlarında olan erkek çocuk ise, iyi birşey yap- tığını "hayal eyal" sezinliyor; ba- basına verilen vazifeyi, Yani Gazian- tepteki milli cephenin kuruluşuna ait evrakı, Ankaraya götürmek işini, babası olurken tenbihlediği için üze- rine alıyor. İki padişah taraflısının -Talât Gözbak ile Bilge Zobu- peşle- rine takılması, iki küçüğü daha çok korku zoruyla Ankara istikametinde yol almıya zorluyor. Böylelikle Atıf Yılmazın filmi, bir istismar mevzuu olması gereken 'vatan", "millet" lâf- larından geçilmiyen, her sahnesine bir kahramanlık hâdisesi yamanan, alkış toplamak için sık sık kurtuluş savaşı büyüklerinin veya Türk bayra- ğının kullanıldığı diğer filmlerin ak- sine, son derece sade, iddiasız ye tabii bir tutumla işe girişiyor. Film men hepsi, iki küçük çocuğun Attıla Engin ile Nesrin Gökkaya- kaçmala- rı, iki kötü adamın bunları kovala- maları Ölen adamın vazifesi kendine devredilen diğer bir milliyetçinin İSTANBUL KİTABEVİ Tagilimca, FRANSIZCA, AL- 'MANCA, TÜRARCE Haki kitan ve Romanları yalnız KİTABE- VİMİZDE BULABİLİRESİNİZ Bulvar Pasajı — Yonlgehir 32 Sophia Loren Bir yeni Karmen -Yılmaz Güney de çocukları bulmağa çalışması ile geçmektedır Görüldüğü gibi, film oldukça Ford'vari bir ku- ruluştadır ve böyle bir temanın al- tından da an ıca ak "Three Godfatherâ - Çöl yavrusu veya "The Searchhers - Çöl aslanı"nı çeviren Ford hakkıyla kalkabilir. Zira bu yapıdaki filmler- de rejisör daima yeni durumlar bul- mak, bu durumların birbirinden ilgi çekici Ve değişik olmasını sağlamak zorundadır. Atıf ılmaz ile Yılmaz Güneyin hazırladıkları çekim senar- yosu bunu ancak bir dereceye kadar yapabiliyor. Kendilerini saklıyan Ço- banın — öldürülmesiyle yalnız kalan kuzuyu yanlarına alan çocukların, biraz sonra aynı kuzunun kendilerini kovalıyanlar tarafından kızartılması- nı Seyrettikleri Sahne, bataklık ve sazlık yerdeki takip sahnesı cuğun düşman tarafından den kaçan kafileler arasına saklan- sı, peşlerine düşenlerin yine aynı kafilelerde çocukları araması, — ku- lakları ağır işiten kadınla geçen ko- nuşma bu başarının sağlandığı kısım- lardır. Fakat bunun dışında kalan yerler dümdüz bir kovalamacadan ileriye geçemiyor, hatta birçok im- kânlar sağlıyabilecek olan Göreme- deki peribacaları sahnesi sıkıcı bir saklambaç oyununa dönüyo Yetersiz çıkış <<Bu vatanın çocukları"nda aksı- yan taraf, senaryonun bu boş- luklarına, iki kahramanın çocuk ol- masından doğan — güçlüklerin katıl- masıyla artıyor. Sinemada çocuklar kadar birbirine zıt-oyun çıkaran var- lığa rastlanmaz. Ya son derece tabii oynarlar, ya da her davranışlarında bir sunilik vardır. Sinemada çocuk psikolojisini verebilmek ve küçük o- yunculardan tabii bir oyun alabilmek için rejisörün — onlarla - tamamiyle aynaşması, onların güvenini kazan- ması» çocukları çok iyi tanıması, ay- nı zamanda, senaryonun tabıılıkten uzaklaşmaması gerekir. "Bu v çocukları"nda bu duruma erışıldıgı söylenemez. “Bu vatanın çocukları" bütün de- ğerini, herşeyden önce hikâyesi ile bu hikâyenin bütün yükünü taşıyan iki küçük kahramanından alabilecek yapıda bir filmdir. Bundan dolayı, rejisörün bütün gücünü herşeyden önce bu iki nokta üzerine teksif et- , bir vandan hikâyenin işlenme- sine gayret sarfetmesi, değişik du- rumlar, devamlı buluşlarla bu hikâ- yeyi zengınleştırmesı bir yandan da iki küçük kahramanın bütün bu de- ğişik durumlarda tabii bir oyun çı- karabilmelerini sağlamağa çalışması gerekirdi. Halbuki hikâyenin dikkate değer buluşları, yukarıda sayılan bir- kaç sahnenin dışında aynı başarıya erişemiyor. İki küçük kahramanın ü- zerlerine aldıkları vazifenin ağırlığı, karşılaştıkları güç şartlar, atlattık- ları tehlıkeler ıle yaptıkları isi her- angi bir "oyun" olarak görmeleri, bütün bu şartlar altında çocukça dav- ranışlarım devam ettirmelerinden doğacak ve rejisörün tutumuna göre ya çok acı ya da oldukça mizahi ve- ya ikisinin karışmasıyla seyirciye duyurulması gereken tezat, "Bu va- tanın çocukları" nda lâyıkiyle belire- miyor. "Bu vatanın çocukları" kendisini ayakta tutabilecek en sağlam temel- leri çürük olarak kurmuş. Atıf Yıl- maz, aynı temayı ele alan filmlerin en zayıf noktalarına doğru cephe- den bir çıkış yapıyor, ama bu cesur çıkışın, hikâyede ve oyundaki başa- rılarla sonuna kadar destekleneme- mesi yazık olmuş. EŞSİZ SANATKAR MUALLA MERCAN GÖL GAZİNOBUNDA TEL: Müği MEVLÜT YEDİTEPRE TÜRK Büleymüan ÖCelebi'nin tlu elari Çİlkveli ve damhılı Utlinat baalti) , Üç genkdli ka kapak içinde P, K. V7, İSTANBUL AKİS, 14 MART 1959