Sanatçılar Yeni bir Güç Birliği... B ir hayli itinalı giyinmiş orta yas- li adam, kendine has yürüyüşü ile Toplar Pasajından içeri Karşısına çıkan kapıcıya; giden var mı?” diye sordu. Kapıcı: "İki üç kışı geldi beyım diye ce- vap verdi. "Yukardalar". Orta yaş- lı adam ellerini memnumyetle oğuş- turdu ve merdivenlere doğru yürü- dü. Bu is olacaktı, biliyordu. İş a- dımı atmaya baglıydı Bu güne ka- dar nedendir bilinmez, daima kenar- da unutulan gençlerin ilgisi çekilir- se tohum atılmış olacaktı. İşte to- mu da o atmıştı. Bütün üyelere haber göndermiş, gerekli kanuni for- maliteleri yerine getirmiş, — üstelik derneğin isminden bile habersiz genç aktörleri üye yapmanın yolunu bul- çekmişti. Toplantıda yeni bir yönetim kurulu seçecekler, yeni bir tüzük hazırlıya- caklar ve yeni kararlara varacak- lardı. Bu arada belki kendisim ke- nara itmek 1ht1maller1 bile mevcut- tu. Ama ne zararı vardı. Bu sen, ben dâvası değildi ki. İş bir kere to- humu atmaktı. Varsın ağacı daha yeniler, daha gençler daha güçlüler sulasın. Bu gün nların ener- jisi belki de ellısını geçmış birinden aha uzun süreli, daha faydan olur- du. Tohum mu demıştı yok, yanlış söylüyordu. O, bir aşı yapıyordu. Bunu başka türlü söylemek haksız- lık olurdu. Tutmuş. bir fidanın, ku- rumaya başladıgını meyve vermez olduğunu görünce aşılamıştı. Tohu- mu başkaları atmıştı. Bir ara ne tat- -- hayallere kapılmışlardı. Hattâ bu- na hayal bile denemezdi. İstedikleri noktaya âdeta elle tutulacak kadar yaklaşmışlardı. Sonra sen ben kav- gası, nemelâzımcılık her şeyi berbat etmiş, sonunda kendilerini yine baş- ladıkları noktada bulmuşlardı. Buna başladıkları nokta bile denemezdi. Ama şimdi, yine başlangıç nokta— sında, eskisinden daha ümitli, kısınden daha kuvvetli ıdıler Işı be— nimseyip ele almak cesaretini gös- terenler 25-30 yaş arasındaki genç- lerdi. Türk Sahne Sanatkârları Der- neği kurulmuştu. Gayesine her gün bir adım daha yaklaşarak yaşaya- caktı. Hayalden hakikate O rta yaşlı adam isminin çağırıl- dığını - duyunc. ayall nnden Buyı'un Haldu Bey Hoş geldin Kemal Sahır Merhaba Tunç' , Vay Kara- okçu merhaba Kapt peyce de hanım arkadaşı- mız varmış yahu!.. Şöyle içeri buy- run. Gel bakalım Tevhit Hepgüler nerede(’ Bqlşlayabiliriz değil mi?" Karaca, Tiyatrosunun kırmızı kol- tuklarının hemen hemen yansım dol- durmuş arkadaşlarının arasından 30 sıyrıldı YA T R O sahnenin onune doğru yürüdü. Tam sahnenin önünde bir an durdu; kadaşlar" dedı "Hepiniz hoş geldı— niz. Eski yonetım kurulu adına bir kongre başkam seçmenizi rica edi- yorum. Hayırlı kararlarınız derneği- miz ve mesleğimizin kurtuluşu ola- caktır. Ben kongre başkam olarak Ofluoğ'lıunu teklif ediyorum, — kabul Hadısenın neticesi için ilk davra- nış insana, kuvvetli bir tahmin im- kânı verir. Karar ittifakla verildi. Ofluoğlu kongre Sonra dertler ceriksizliğinden şikâyet genci fırladı, aman usulsüzlük yap- Muammer Karaca. Eski dost düşman olmaz! mayahm dedi. Biri "Tüzüğün tâdili gerektir" diye bağırdı. Bir hanım mesleğin haysiyeti korunmalıdır de- di. Genci de ihtiyarı da türlü yol- lardan aynı noktada birleşiyorlardı. Mesleğin şerefi korunmalıdır! Bir sürü insan tiyatro adı altın- da Anadoluda at oynatmaktadır. Za- bıtayı ilgilendirecek olaylara sebe- biyet vermedikleri müddetçe de kim- seye hesap vermek zorunda değildir- ler. Halkın gözünde Tiyatrocu, ka- dın oynatan, göbek atan ve alatur- ka bir kaç ğarkı söyleyen insan de- mektir. Attık, metne sadık bir oyun- dan vaz geçtik, tuluat bile yapılmı- yor. Tiyatro yalnız göbek olmuştur. Bunların düzene sokulması gerektir. Bu da. birbirlerini sevmeleri, görmemeleri, sen ben dâvalarını bir yana itmekle olur. İşte kongre... Böyle bir toplantıya senelerdir has- ret kalınmıştır. Bu havayı gençler, getirmişlerdir. Onlar — kültürleri ve enerjileri ile bu mesleği kurtaracak î/e dlayık olduğu mevkie yükseltecek- eri "Onlar kültürleri ve enerjileri 1- le bu mesleği kurtaracak..." derken yaşlı tuluatçı gözyaşlarını tutamıya— kadar heyecanlanıyor ve genç meslekdaşlarına, otuz yıl kahve kö- şelerinde oynayan kendilerinin artık bu sefaletten kurtarılmaları İçin ri- ca ediyordu. Bu zor iş nasıl olacak- tı? Zeki Alpan, "tuluatçı arkadaş- larımız gelsin Derneğin nezaretinde çalışsınlar. Onlara piyes ve reJısor verelim, temin edel Hazırlandıktan, Derneğin kara çıkarmıyacak duruma geldık— ten sonra turneye çıksınlar" — diye makul bir yol gösterdi. Orta yaşlı, itinalı gıyınmış adam — -Muamme araca-, "ayda bir iki pazartesi ge- cesini rahat rahat onlara tahsis ede- eg e huzurunuzda söz veriyo- rum d di. Bir genç; kimlik kartı hazırlan— masını teklif etti. Kimlik kartı ol- mayan Özel tiyatrolarda çahşamasın edi. Yapılacak işlerin çok olduğu ve bu işlerin güçlüğünde hepsi birleş- tiler. Ama bütün guîuklerı yene- cek 1-2 sene içinde kurtuluş yolu- nu bulacaklardı Çünkü artık birleş- mişle Dertler döküldükten sonra, yö- netim kurulu üyeleri seçildi. Seçim gençlerin zaferi ile sonuçlandı. Bu na en çok sevinenler yaşlılar, mes- leğin bütün mihnetini omuzlarında taşımış tuluatçılardı. O akşam Muammer Karaca, her zamankınden başka bir oyun Ç dı. Esprileri daha çok tutuyor, hal— ka daha sempatik görünüyordu. Zi- ra içinde iyi iş yapmış, kurumaya yüz tutan bir ağacı ölümden kur- tarmış olmanın huzuru vardı. Bu i- se, politikanın sisli, o insana uyku- larını zehir eden havasına hiç ben- zemiyordu. Ankara "Duvarların Ötesi" D evlet Tıyatrosunun başına geçen kçerin, Türkiyedeki ti- yat 0 3>nemini kavradığı artık anlaşılmıştır. Gerçi gene reper- tuvar konusundaki düzensizlik sürüp gitmektedir, ama aki dört sahneye getirilen tiyatro — anlayışı, başkenttekı birçok tiyatro — severi sevindirmektedir. Bu anlayışın yeni bir belirtisi de, %uk Tiyatroda sahneye konan yerh ir oyun olmuş- tur. Bu oyun urg Ozakmanın "Duvarların ötesi" adlı oyunudur, Turgut Özakmanın bu yeni oyu- nunun sahneye konuşunun uzun bir hikâyesi vardır. Genç y nu Devlet Tiyatrosu Edebı Heyetıne 16 kuruşluk, pulla teslim etmiş,so- nucu beklemıye başlamıştı. Uzun bir zaman geçtiği halde karar kendisi- ne bir türlü bildirilmedi: "Duvarla- AKİS 3 OCAK 1959