YURTTA OLUP BİTENLER. mesi bahis mevzuu edilince Server Somuncuoglu bu büyük işin tek ba- ğına Banoğlu tarafından üstesinden gehnemıyecegını düşünmüş ve Ziya Tansunun bu ise yardım etmesini münasip görmüştür. Doldur ve boşalt n-Yayın ve Turizm Bakanlığı Bteşkilatındaki kadrolar — yüksek tahsilli ve yabancı dil bilir eleman- larla doldurulurken bir de boşaltana emri. dikmiştir. İstanbul Radyoevi- nin en üst katındaki Boğazın metha— line nazır, romantik manzaralı dört lojmanın en geç yılbaşına kadar tah- liye olunması emredilmiştir. Doğrusu isabetli hareket edilmiştir. Bu latif' manzaralı -üstelik kira ödeme derdi de yok- yerin bir radyo müdüründen çok daha büyük kimselere layık ol- duğunda herkes, hattâ İstanbul Radyosunda çalışanlar bile müttefik- şi veya muameleler üzerinde her tür- lü yayında bulunulması. Cumhuriyet Savcısının talebi üzerine hazırlık so- ruşturmasında sulh ceza yargıcının vereceği kararla" .yayın yasağı ko- nabileceğini ifade etmekteydi. Federasyonunun İkinci Başkam, ka- rarı Ööğrendiği zaman bir haylı sa- şırdı. Bir suç işlediğinden- Ve. bu su- ca dayanılarak hakkında soruşturma açıldığından haberi yoktu. Sulh Ceza Hâkiminden karar almak üzere Cum- huriyet Savcılığının harekete geçe- bilmesi için -kânun maddesinden de açıkça anlaşılacağı gibi- önce bir ha- zırlık — soruşturmasının — başlaması şarttı. Beyanat veren veya yazı ya- zan'her Türk vatandaşı, artık, ister istemez, bu işlerle' ilgili bütün mev- zuatı ve ceza hükümlerini ezbere öğ- renmişti. Erol Ünal da bu vatandaş kategorisine dahil olduğu için,'ama- tör bir hukuk tatbıkatçısı kesılmış- Geçen yaz yapılan Kıbrıs Mitinglerinden biri Ne ftaksim, ne ölüm! Kıbrıs Gençliğin çektikleri urkıye Milli Talebe Federasyonu İkinci Başkanı Erol Ünal, geçen hafta sonunda hâlâ, Kıbrıs hakkında düşündüklerini soyle ememenin sı- kıntısı içindeydi. Hükümetin Taksim tezinden tekrar tornistan etmesi kar- şısında hayli uzulen genç adam, Tür iyenin en büy talebe teşekkulu adına beyanat vermıştı ama, sözleri- ni etrafında bulunan gazetecılerden başkasına duyuramamıştı Neşir ya- sağı işlerinde gayet mahir olan İstan- bul Cumhuriyet Savcılığı, — İstanbul İkinci Sulh Ceza Hâkimliğinden he- mencecik bır neşir yasağı kararı çı- kartımış v rol Ünalın görüşlerini gazetelere aksettırmesme engel ol- Karârda Basın Kanununun Meşhur otuzuncu maddesine dayanılıyordu. Halbuki bu madde, "tahkikatın gidi- 14 ti. Ortadaki usulsüzlüğü hemen gör- dü neşir yasağının kaldırılması hu- susunda itirazda bulun Fakat genç adamı üzen asıl şey, bu gibi teknik hukuk meselelerı de— ğildir. Zıhmnı meşgul eden dah d bir. vardır: Yaz ortalarında "ya Taksım ya ölüm" — diyenleri, meydanlarda toplamp Kıbrıs için ye- min edenleri ve içten gelen bir va- tanseverlikle bagıranları resmen des- tekleyen hükümet, şimdi nasıl olur da, aynı minval üzere konuşmak is- teyenleri susturmağa çalışabilir? Fe- derasyoncu Erol Unal, Kıbrıs mese- lesımn başından beri talebe teşek- külleriyle hükümet arasındaki mü- nasebetlerin geçirdiği türlü safhala- rı hatırlamaktan kendini alamamak- Başlangıçta, Kıbrıs meselesi üzerine hükümetin dikkatini çeken ve iktidardakilere bir Kıbrıs dâvası- nın mevcudiyetini hatırlatan hep ta- lebe teşekkülleri — olmuştur. Fakat, 6-7 Eylül hâdiseleri üzerine derasyon azaları günlerce — ifade vermekten bitap hâle — gelmişler- dir. Taksim tezı benimsenince, bu defa da, dışarıya karşı iç heyecanı küllerinin yardımı Trica ükümet, mitinglerin teşki- lâtlandırılmasında ve dolayısıyle Tak- sim tezinin bir milli tez olarak dünyâ- a gösterilmesinde talebe teşekkül- lerının oynadıkları gayet faydalı ve üsbet rolü unutmakta, onları Kıb- rıs mevzuunda artık fazla hassasıyet göstermemeğe davet etmektedir. Basın ve millet eçen hafta başında Yeşilköy ha- Gva meydanına ınen Dışişleri Ba- kanı, sıradan bir yanat vermekle Kıbrıs meselesındekı gerılemeyı Ört- bas edivereceğini sanmıştır. Türki- yeyi İ taran büyük diplomat Zorlu, şimdi de Atatürk ve Venizelosun izinden gidip Türk-Yunan dostluğunu ve kar- deşlıgını tekrar kurmakla meşgul- akat, başta Dışişleri Bakan- lıgı olmak üzere bütün hükümet bir noktayı unutmaktadır: Türkiye de artık halktan gizli ve halkın arzu- suna rağmen bir dış politika gütme- zamanı geçmiştir. Bilhassa Irak hâdiselerinden sonra, demokrasının gazeteli dergilerde açıkça tartışılmağa başlanmıştır. Son günlerde Anadolu Ajansı bül- tenlerinde yapılan dikatli ayıklama- lara ve radyodaki Kıbrıs saatinin son derece ihtiyatlı ifadelerine rağmen, Kıbrıs dâvasının hakiki durumu mil- letin gözleri önüne serilmiştir. Artık resmi makamların ve resmi tebliğ- lerin dümen suyundan gitmek âdeti- ni bırakan dış politika yazarları, ba- kanları ve bılgılerı nisbetinde, Türk tezindeki gerilemeyi nlatmışlar halk efkârının dikkatini tekrar bu sele üzerine çekmişlerdir lekettekı hoşnutsuzluk oyle belırlı bır hâle gelmiştir ki, ortb etme larmın suya düştüğünü gören Dışiş- leri Bakanlığı resmi bir tebliğde bu- lunmak lüzumunu hissetmiştir. Teb- liğ, Kıbrıstaki Türklerin haklarından fedakârlıkta bulunulmayacağım bil- dirmekte ve şimdilik İkinci MacMil- lan Plânının desteklenmesine devam edılecegmden bahsetmektedir. Türki- in bu desteği "âdil bir hâl tar- zı" bulununcaya k dar — sürecektir. Dışışlerı Bakanlığı, "Taksim" sözü- ü hiç kullanm adıgı gibi, tasarlanan hal tarzının ne olabılecegıni de açık-» lamaktadır. Bu hafta basında Kibrı- sa dönen Turk liderleri de Bakanlık sözcüsünün beyanatını hemen hemen aynen tekrar etmişlerdir. Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş, "Taksim" kelimesini *'ağızlarına bile almamış- lardır. 'Londra radyosu, İngiliz halk efkarının dikkatini bu noktaya çek- ş ve Lefkoşe hava meydanındaki beyanatı Türkiyenin — verdiği tâviz- AKİS 3 OCAK 1959