Z A B Cinayetler Salgın örülmemiş Kalkınma memleke- ti Türkiye, geçen hafta içinde görülmemiş bir rekor daha kırdı. Peş peşine gelen ve seri halinde iş- lenen hunharca cinayetler ana çıktı. gazetelerini alanlar "Bursa felaket- zedelerine yardım kampanyası açıl- dı" başlığının hemen yanı başında "Yılın en hunharca cinayeti işlendi, bir kayıkçı bir kadını ve üç çocuğu öldürdü" başlıklı bir haberle burun buruna geldiler. Bılhassa bir takım bulvar gazetelerinin * telleyip pul— layıp verdikleri tafsilâta — göre cinayet son derece vahşice ışlenmış ve dört cana kıyılmıştı. Tabii âdet olduğu üzere bu cinayete derhal bor ad da takıldı: Çiftekayalar — cina- eti. . Çiftekayalar, Salacak iskelesi ci- varında bilhassa semt sakini kadın- ların ve çocukların denize girdikleri bir yerdir. Bu civarda — sandalcılık yapan Kandemir Sipahipala adında bir genç, bir akşam üstü sahilden kendine el eden dört kişilik bir gru- müşteri olarak sandalına almış, sandaldaki üç çocu, arzusu üze- rine de kürekleri Kızkulesıne doğru çekmeğe başlamıştır. Fakat bu ara- da çıkan gündoğusu rüzgârı, Kande- mirin o gün öğleden sonra içtiği ra- kı Ve şaraba ilâve edilince — sandal açıklara doğru sürüklenmeğe başla- sızlığından istifâde ederek arzularına ram olmasını teklif et- miş, fakat iki çocuk annesi — Elif Gülcan bu teklifi şıddet ve nefretle reddetmiştir. Ne lm da bu redden sonra olmuş, alkol 'sıcak ve şehvetten iyice gözü dönen Kande- mir Sipahipala işi alenen — tehdide dökmüştür. Elif Gülcana şayet de- diğini yapmazsa hepsini teker teker öldüreceğini söyleyerek — göz dağı miş”, kadın gene de dire- ç cuğu birer tokat darbesiyle denize yuvarlamıştır. Ahırkapı açıklarına sürüklenmiş olan sandaldan — düşen çocuklar civardaki akıntının da te- siri ile kuvvetli akıntı arasında kay- bolup gitmişlerdir. Elif Gülcanın iki enize — düşer- "anneciğim" fer- yadından başka bir şey kalmamıştır. Korkudan ve şaşkınlıktan ne yapa- cağım bilemeyen zavallı anne de bu arada bir darbe ile denize yuvarlan- Elifi, o akşam gezmeğe beraber çıktıkları 10 yaşındaki Birsen adın- daki kızcağız takip etmiştir. Ancak denize ilk atılan iki yavrucağın ak- sine derhal derinlere sürüklenmeyen 24 I T Kandemir Sipahipala Asıl suçlu kim? ve sandal etrafında yüzmeğe, bağı- rışıp ağlaşmağa başlayan iki kişiyi gören canavar ruhlu sandalcı bu se- fer de bunların kafalarına — kürekle vurarak öldürmek istemiş, — ancak yediği kürek darbesi ile kafası ya- rıldığı halde kendini kaybetmeyen 34 yaşındaki Elif, korku ve çaresiz- lik, içinde kendisine emanet edilmiş olan komşusunun kızını olsun kur- tarabilmek — endişesi ile, sandaldaki gözleri dönmüş Kandemire "Birseni kurtar, bana istediğini yap!" — diye bagırmaga başlamıştır. rine zaten bu talebi bekleyen Kan— emir elini uzatarak iki kurbanını yeniden sandala almış ve korkudan, heyecandan baygınlaşan Elife teca- vüz etmiştir. Bu kadarla da yetin- meyen Kandemir Elifle 1şın1 gördük- ten sonra bu sefer de yakayı ele veririm endişesi' ile kadını yeniden denize atmış ve küreklere asılmış- tır. Kınalı Ada açıklarına sürükle- nen kayığı Kandemir burada demir- lemiş ve kısa bir müddet yatmıştır. Fakat tam bu arada ci- varda bir balıkçı sandalının seslerini işiten Kandemir korkudan derhal Birsen adındak ocuğ sandalın baş altındakı brandaların altına sok- muş ve "sakın sesini çıkarma" diye de talımat vermiştir. Balıkçı kayı- isteyen ğındakilerden ekmek ve su Kandemir, karnını da doyurduktan sonra yenıd küreklere asılmış ve açıklara doğru gitmiştir. Bu sefer de gözleri karşısındakı 10 yaşındaki yavruya dikilen canavar sandalın i- çinde onu da soymuş ve orasıyla bu- rasıyla oynamağa başlamıştır. — Bir ara parmağı ile küçük kızm bikrini de izale eden Kandemir çocuğun ağ- .polis tabancasını çektiği gibi Bunun üze-. layıp bağırması üzerine bacakların— dan tuttuğu kızı baş aşağı denize Ballandırarak boğmuş ve dalgaların arasına bırakıvermiştir. Hâdiseden tam bir hafta geçtikten sonradır ki, bu korkunç canavar Sa- riyerde bir inşaatta çalışırken polis- ler tarafından yakalanmış ve adale-- te teslim edilmiştir. Ancak görülme- miş sıcakların getirdiği görülmemiş cinayetler zinciri burada bitmemek- tedir. Bu feci cinayetin tafsilâtının gazete sütunlarında yer aldığı gü- nün evvelinde ve sonrasında daha bir hayli cinayet faili ve kurbanının z poz Tresimleri gazetelerin sü- po tunlarını doldurmağa devam et- Başka marifetler eselâ bu hadısemn aydınlan— mâsından rgün önce - kozda yedi yaşında Adem adında bır çocuk evde eline geçirdiği toplu bir tabanca ile annesini vurmuş, sonra da annesinin oldugunden habersiz "annemi isterim" diye feryat etme- ğe başlamıştır. Bir gün sonra ise Zeytinburnunda Telsiz mahallesinde ç göçmen olarak g em Gezer, karısının ırzına tasallut etmek is- teyen arkadaşı Naci Avcıyı yedi ye- rinden bıçaklayarak öldürmüş, son- ra da karakola gidip teslim olmuş- tur. Bu hâdiseden bir gün evvel ise, san Sertkaya adındaki bir şahsı ka- sıklarından ağır yaralamıştır. Sert- sonradan ölmüştür. Ancak bunlar da cinayetler seri- sinin son bulmasına yetmemekte- ir. Bir gün sonra Karaköyde Ban- kalar caddesinde Raif adında bir şoför kaynanasını halkın gözleri ö- nünde bıçak darbeleri ile öldürmüş- tür. Raifin cinayetten sonra yaptığı ifşaat da, en azından Çiftekayalar cinayeti kadar korkunçtur, — Kaatil kaynanasının karısını kötü ollara sürüklediğini ve kayınbiraderinin on yaşındaki kızını kırlettıgım iddia etmektedir. Ancak, geçen haftanın bilançosunun kapanması için bütün bu cinayetler de kâfi gelmemiştir. Haftanın son gecesi Bolu yolunda, yüksek mühendis olan bır yedek su- bay talebesi, bir köylüyü çiğnemiş olan Amerikalılarla koyluler arasın- da tercümanlık yapmak isterken A- merikalıların kaçmasına sebep oldu diye bıçaklanarak öldürülmüştür. *Görüldüğü gibi bir hayli yüklü olan geçen haftanın cinayet haber- leri -tabii sadece büyük şehırlerde işlenip, gazete sütunlarında Yer bu- lâbilenler- ortaya — şöyle bir netice çıkarmaktadır. Memleketimizde son yıllârda, Görülmemiş Kalkınma ile birlikte görülmemiş bir ahlâk ve ni- zam buhranı ortaya çıkmıştır. Cina- yetler daha ziyade cinsi meseleler- den ve aile geçimsizliklerinden, tek kelime ile sosyal düzensizlikten, doğ- mâktadir. Ustelik buna karşı hıç bir çare de düşünülmemektedir. AKİS, 6 EYLÜL 1958