AKİS'in Yazı Müsabakası "Milletlerin İktisadinKalkınması Niçin Hürriyet içinde Olmalıdır?" eknik beşer hayatı devamlı bir mücadelenin hikâyesidir. Tet- kik ve tahlil edilirse görülür ki, cemiyet içi ve dışı cereyan eden bu mücadelenin sebebi, emek ek- mektir. Köle ile sahıp, patron ile işçi ve hükümdar ile tebea arası münasebetlerde emek Ve ekmek kavgasını müşahede etmemek im- kânsızdır. Emek sahibi emeğinin hakkını almaya, ekmegını kurtar- maya çalışır. Hâkim — zümre ise, onun emeği Üzerine safahat tah— tını kurmaya uğraşır. İşte mılletlerın 1ktısad1 kalkın— ma teşebbüs gü e bu mucadelenın şıddetını tahfıf et- mektir. Hudutsuz ihtiyaçlarla, bun- ları tatmin eden mahdut iktisadi vasıtalar arasındaki gerginlik nis- betini azaltmak ve milleti teşkil e- den fertlerin daha müreffeh yaşa- masını temindir. Her çalışan insan kazanmak, her yaşayan insan me- sut olmak ister. Bundan daha saf, daha tabii ve daha haklı bir talep olamaz. Talep etmek ise hür olma- nın neticesidir. Milletlerin iktisadi kalkınması niçin hürriyet içinde olmalıdır diye sorarken, hürriyet rejiminin ne de- mek oldugunu tarif veya muhtasar olarak izahını yapmak lâzımdır. İdare etmek ve idare edilmek, var- olmanın ve varolmakta devam et- menin bir neticesidir. İdare eden- ler azınlığı, idare edilenler ise ço- ğunluğu teşkil ederler. İşte hür- riyet rejimi, idare edenlerin vazi- felerini ifa ve selâhiyetlerini — is- timalde hiçbir zaman idare edi- lenlerin arzu, menfaat ve görüşle- rine aykırı bir tutumda bulunma- selâhiyet hudutlarını aş- 1 ve hukuka bağlı kalma- insanlık muvacehe- yük ahlâksızlık, hürri- yetsiz bir re_ıımın mudafaasını yap- maktır. Zira hürriyetsiz bir rejimin en farik vasfı, çoğunluğun sefale- ti üzerine, idare edenlerin safahat tahtını kurmuş bulunmasıdır. İkti- sat ilmi, tarihin ışığında kati su- rette tespit etmiş bulunmaktadır ki, dikta rejiminin hâkim — olduğu ülkelerde milletler, refah içinde de— ğil, sefalet içinde — yaşamışlardır. Milletlerin iktisadi — kalkınma- sında en önemli başarı faktörlerin- den birisi ferdin ve cemiyetin pal- mızda AKİS, 6 EYLÜL 1958 -K kolojisidir. Hürriyetin mânasını ve mahiyetini anladıktan sonra, fer- din ve cemiyetin psıkolopsıne e- hemmiyet vermemek hakikati in- kâr etmek demektir. Halbukı ba- şarı ancak hakikatlerin — üzerinde yükselir. Bu sebeple — içtimai at- mosfer, iktisadi kalkınmaya müsa- it olmalıdır. Milet, millet çapında- ki iktisadi kalkınmaya hazırlan- malıdır. Fert ve cemiyet, iktisadi kalkınmanın sebebini bilmeli, inki- şafını takip — etmeli ve neticesini karihasında tahmin edebilmelidir. Millet, kalkınmayı benimsemeli, kendisine faydalı olacağına inan- malıdır. İdare edenler, onu, 'buna ikna etmelidir. İkna ise ancak hürriyet içinde varittir. Elbette ki kalkınmayı despotiz- me dayanarak yürütmek 1steyen— ler, milleti müreffeh kılmak, geri kalmış memleketi terakki ettirmek gayesinde olduklarını — söyleyecek- lerdir. Ve mezkür gayenin istihsa- linde bir müddet için sıkıntılara katlanmanın ve hürriyetleri — kıs- manın icap ettiğini iddia edecekler- dir. Buna inanmış görünecekler ve aglebi ihtimal samimi de olabilir- ler. İktisadi kalkınmanın muvaffa- kiyeti için bir —müddet sıkıntılara katlanmanın faydası olabilir, fakat hürriyetleri kısmanın asla. Zira iktisat ilmi, iktisat tarihi ve milletlerin tecrübeleri kati su- rette ispat etmektedir ki, hürriyet şartları içinde yürütülmeyen bir iktisadi kalkınma polıtıkası mu- ayyen bir zümreyi zengin ve ih- ya etmekten ileri gidememiş, ço- ğunluğu ise daha çok sefaletin gir- dabına sürüklemiştir. İktisadi kalkınma hiçbir zaman yoktan varetmek ve bir mucize yaratmak demek değildir. — Böyle bir iddia beşer kuvvetine hudut ta- nımamak demektir. Mantığın ika- zindan ve ilmin ışığından mahrum bu gibi teşebbüsler hüsrana mah- kümdur. Bir gerçektir ki hürriyetin olmadığı yerde ilim ve —mantık değil, hâkimdir. vet her iyi bir gildir. İktisadi kalkınma — mevcut im- kânları, rasyonel bir şekilde orga- nize ederek, en faydalı ve en ve- Tüt bir hale sokmak demektir. İk- tisadi kalkınma milli geliri arttı- racak olan İstihsal hacmini geniş- kuvvet zaman Ve kuv- şey de- Veli SERDAROĞLU letmek demektir. İktisadi ma hayat seviyesini yükseltmek, muayyen bir sermaye ve emekle azamı istihsal veya asgari bir ser- e ve emekle muayyen bir is- tıhsale varmak demektir. Fakat bundan başka iktisadi kalkınma, büyük taahhütler, nakliyeler, iha- leler, geniş ımkanlar, genış selâhi- yetler ve muazzam meblâğlar de- mektir. İşte bütün bunları iktisa- di kalkınmayı yürütenlerin elleri- ne vereceksin ve oluş esnasında o- lup biteni takip etmeyecek ve yal- nız neticeye intizar edeceksin. Ha- yır, neticeyi hiç bir zaman elde edemezsin. Zira suiistimal kendi başına buyruk tatbikatçıları pen- çesine alacak, istikameti şaşırta- cak ve hedefi unutturacaktır. Mil- letler, kendi emek ve fedakarlıgına dayanan iktisadi kalkınmanın şekilde yürütülmesine razı olmaz— lar. Zira bu tarzda yürütülen bir iktisadi politika müspet netice ver- unun aksini iddia etmek in- sanı ve onun zaafını tanımamak demektir. Sahibine yar olmayacak bir emek ve fedakârlık ise — velüt bir faktör olamaz. Kölelik mües- sesesinin ilgasında yalnız hürriyet aşkı, yalnız adalet fikri, yalnız in- sanlık duygusu ve yalnız dini aki- deler mi tesir etmıştır" En mües- sir âmil esir emegın randıman ver- memesi değil midir kalkın- İktisadi kalkınma teşebbüsünün muvaffakiyeti, kalkınma faaliyeti- nin hür, — dürüst ve rasyonel bir metodla ürütülmesine — bağlıdır. Rasyonel metod, etüde, ibne daya- nır. Rasyonel metod plâna, prog- rama dayanır, rasyonel metod he- saba kitaba dayanır. Fakat hür- riyet şartları içinde yürütülmeyen bir iktisadi kalkınmanın — metodu ne olacaktır? Bunu kim tâyin ede- cektir? Yalnız iktisadi kalkınmayı yürütenler mi? Fakat şahsi arzu, kapris ve menfaatin bunda dahli olmayacak mıdır? Artık yirminci asırda iktisaden kalkınmak isteyen müilletlerin ikti- sadi kalkınma programlarını hür- riyet şartları içinde tanzim ve ic- ra etmeleri, basarının icbar ettiği bir zarurettir. Zira sorumlu kişiyi suiistimalden meneden, keyfi hare- keti daha başında frenliyen ve "â- miri mutlak değil, — hizmetteyim" dedirten en büyük kudret, efkârı umumiyenin murakabesidir.