OLUP BİFENLER l YURTTA mesi olan Keskine havele edilmişti ve o günden sonra bütün gözler Keskine Ül cevrilmişti. Keskin kararı Bu haftanın başında Salı günü sa- bahı saat 9.15 te Keskin Ağırceza | heyeti Bölükbasının avukatlarının hakim Adil Güneşoğlunu reddi hak- kındaki taleplerini tetkik etmek Üzere toplandı. Ağırceza heyeti Başkanı Sırrı Ka- i. Meslek ha- yatında 25 yılı doldurmasına 8 ay kal- mıştı. Üye Halil Özmen genç bir ha- kimdi; boyu ortanın biraz altında, kilosu ise ortanın pek az üstündeydi. Meslek hayatının 10 uncu senesinde bulunuyordu. Diğer üye Nıhat Sayın- alp uzunca boylu, zayıf ve enerjik ta- ; 8 senelik hakimdi. İddia ma- kamını ise Lütfil Sağlat işgal ediyor- du. Duruşma tam 1 saat 9 dakika de- vam etti. Keskin Ağırceza Mahkeme- si, dosya Üzerinde iki gündenberi tet- kiklerde bulunuyordu. Salı günkü du- ruşmada şahitler dinlendi ve karar ve- Bölükbaşının İ tahliyesi gerekiyordu. Ağırceza mah- kemesinin bu kararı derhal çekilen bir yıldırım telgrafla Ankara Sav- cılığına bildirildi. Ankara Adliyesinde İ Haber hemen aynı anda Ankarada İ duyulmuştu. Bölükbaşının Anka- 4 radaki avukatları ile gazeteciler sa- at 10.30 dan itibaren Adliye koridor- larında toplanmıya başladılar. Aynı sırada birçok taraf.nz vatandaş ta Bomkbaşmm cezaevinden -— çıkışını görmek için Merkez Cezaevi- nin avlusunda toplarımaya başlamış- tı. Dakikalar ılerledıkce Adliye ko- ridorlarında be n Bölükbaşının a- vukatlarındaki sabırsızıık artıyordu. Nihayet elinde mavi kâğıt üzerine ya- zılmiş bir telgraf bulunan bır P.T.T. müvezzii Savcılıktan içeri girdi. Bö- Savcılığına resmen bildirilmiş oluyordu., Ama iş- ler Bölükbaşının tevkifi sırasında ne kadar süratli yürütüldüyse, tahliye- sinde de o kadar ağır gidiyordu. Bö, lükbaşının dosyası sanki jetten indi- rilmiş, kaplumbağaya bindirilmişt'. Hemen hemen bütün C.M.P. erkâ- nı seferber olmuşlardı Milletvekilleri, avukatlar Ve gazeteciler adliye korı- dorlarında Savcılık kapısının önün- den bir türlü ayrılmıyorlardı. Daki- kalar geçiyor fakat bir türilü Bölük- başının tahliye emri çıkmıyordu. Ni- hayet Ahmet Tahtakılıç dayanamadı ve Savcının odasına girdi. Meraxk ediyordu: Daha ne kadar bekliyecek- lerdi? Savcı ise gayet soğukkanlıydı. Reddi hakim talebinin kabul edildiğı- ne dair Keskin Ağır Ceza Mahkem sinden gelen telgrafın bır kere Keskinden telefonla tahkik edllece- ğini söylüyordu. Tahtakılıç itiraz edi- yordu: Nasıl olur da Keskinden reg- men yollanan bir telgrafa edilmezdi de karar bir defa da tele- fonla tahkik olunurdu? Savcılıktan a Adalet Baknnlığına gereken kanuni formalitenin yapıla- cağını söylemekle- iktifa — ediyord'ı. Tahtakılıç Adliye binasına döndü Osman Bölükbaşı yuvasına kavuşunca.. Bir günün beyliği... Kapaktaki kazmalı adam İmar Denilen Bnııdun bir sene evvel iki başmu- harrir heyecan içinde görünü- yorlardı. Başmuharrirlerden hiri Falih Rıfkı Atay. öteki Ahmed E- min Yalmandı. İkisi de âdeta se- ferber olmuşlardı. Hele — birincisi vecd duyuyordu. İstanbul iİmar olu- nuyordu. İstanbul küllerinden silki- niyordu. İstanbul asırların tozunu atıyor. bir mamure haline geliyor- du, Başmuharrirler ıraırtı-lprlnln sütunlarını o işe tahsis ettiler. Pa- lih Rıfkı Atay neler, neler )aıııı yordu. İşte, mükemmel bir hare- ket başlamıştı. Başbakanı hararet- le desteklemek lüazımdı. İyi İktidar bu demekti., Gazete de başmuharri- rin; aynı atesle takip ediyor, inıza- h inızasız yazılarla imar tmethedili- yordu. Bütün bunlar Başbakan Ad- nan Menderesin bir basın toplantısın da verdiği izahatın neticesiydi. İki başmuharrir Başbakanın refakatin- de İstanbulda dolaştırıldılar, kendi- lerine muaüketler üzerinde Izahat ve- Alııııt—ıl l'.ıııln Yalman değildi., Si- yavuşgiller, Peyami Sefalar, Refik Halidler ve başkaları kalemlerin- den k damlatıyorlardı. Ama, doğrusu istenilirse onların metih- leri fazla mâna ifade etmiyordu, zira bunu bir neslek hüline getlr- mişlerdi. Fulih Rıtkı Atay ve Ah- med Emin Yalmuanın çoşkunlukla- Tt ise Ustudların şahsiyetleri itibua- r göze çarpıyordu. — Nadete güzete, AKİS ve Cumhuriyet bu heyecan fırtımasının — dişinda kaliıp hâdiseye öbjektif gözle bakabildi- ler. Okuüyuücülürimiz bilhussa A- KİS'in o günlerdeki yuzılarını el- bette ki hatırlıyacaklardır. AKİS, adına “Görülmemiş İmar” denilen lııırı'keti renlist ölçükerle tahlil et- tikten sonra bugün varılmış olan ııet ceyi o zamandan bildiriyordu: Fiyasko. Zira bizlm içinde bulundu- gumuz iktisadi şartlar ultında baş- lanılan, bir tek şuhsın bııîıııı me- suliyeti omuzlarına — ala; e Do glrl—îlgl hıı Iı.ıre- akun inliraplar yol açacak. lıı.ıııılııını israfa eln-- biyet verecek, emek ve para heha "(ıorıılmeııılş Kalkınma” d hesapsızlık “Görülmemiş İ- mar'”ın alâmeti farikası yerine ge- secekti. Bu yüzdendir ki ateşli ku- emler Menderesi — “İstanbulun Ü- çüncü Fatihi” diye överlerken A- KİS ve Cumhuriyet bizzat Buşba- kanı ikaz vazifelerini yerine getir- meye lıulns İle çnlışnnrlurılı Aru- dan geçen bir yıl Atay ile Yalmanı dut u—ıııl—; bülbüle dmıdurııııış, A- KİS'in bütün yazdıklarını ise doğ- rulamıştır. AKİS, 87 TEMMUZ 1967