—— ARAPLARI Paris - Tenimuz.. kuyucularımızın elbette dikka- tinden kaçmamıştır: Son hafta- larda Arap memnleketlerine, bıllas- sa Mısır'a karsı iktidarın ağzı de- gişmiştir. Onunla beraber bir takım “tahsisatlı” basınımız da bu mem- leketlere, liderlerine ve “dâva” la- rına karşı uzun yıllardır takındı- “yesepsiyon” vesilesiyle tekrar edilen bu “hava değişikliği" programı, hâdi- seleri yakından takip etmeğe me raklı olanlar icin hayli eğlenceli ve garip sahneler arzetmektedir. u havanın ne kadar suti'i olduğunu an- lamak için, çok değil, iki ay evvelki gazetelere bir göz atmak kâfidir. Bu menileketlerin gerek halklarına, ge- rek liderlerine, gerek — giriştikleri mücadelelere daha pek kısa — bir kam” değişikliğini izah etmek için . makuül ölcüler içinde - Rebepler bulmak güc olacaktır. Filhakika biz, ?ktidarın gerek iç, gerek d't planda - zaten her ikisinin de mu* harrık unsurları bir değil midir? - hareket tarzını artık normal ve Ba- vurmanın faydaaız olmadığı kanaa- tımdayız. Burada bir şey kesin ve gerçek- tir: Bu “flört”e bizim iktidar baş- yerleşmesini d K b- iktidardan münasebetle- al”e Aavdeti için ilk defa el uzatın gene bizim İktidar olmuştur. Bunların sebepleri neler — olabi- llr" Bu kesın detışıklığî. bu “tebdi- ü m ” yozaruri kılan âmiller nelerdır' Hele bu kadar ani bir şe- kilde havanın poyrasdan lodosa dân- mesinde nelerin, kimin - veya kim- lerin . tesiri olmuştur. u suıllerin cevaplarını vermez- , okuyucularımıza bazı hldı/ael»rl hatırlatalım: Bugün yeni- den düstane mütnasebetler kurmık istediğimiz Mısır Hükümetine bizim iktidar şefi . daha pek kısa bir za- an'Önce - meşhur Tahran nutkuyla “gayri meşru hükümet” diye hi- tap etmiş, milletlerarası diplomasi ölçülerine ve Jlisanına girmiyecek bir tarzı ihtiyar eylemişti. n yeniden mifatn yanaştı- ğimiz Albay Nâsır'a bundan e- Kkova'nın uğuğı" tâbiriyle çullanı- yordük. Ne ciddi bir basına, ne ağır başlı bir iktidara yakıqîn bir şe- kilde hareket ediyorduk. Buğgün gene İktidar Şeflerinin ağzıyla “İslâmın hakkı dâvası” di- ye bahsettiğimiz Kuzey Afrika'lı vatanscverlerin mücadelesini düne kadar inatla ınkâr ediyorduk, O ka- dar ki selâhıyetli bir Dış İşleri me- muru “Bu, ansa'nın bir iç mese- lesidir” dıyecek kadar garebet gös- termişti. Bugün Mısır'ın ve Arap dünya- sının tuttuğu ve dolayısıyla bızim de nelerden sonra hoş görünmek ih- tiyacını hissettiğimiz Kuzey Afrika'- h mücahitler hakkında daha düne kadar “tedhişçiler”, “âsiler” veya “komünist yardakcıları” tâbirleri- ni kullanıyorduk. İktidarımız âde- ta vatanseverlere karşı zulüm — ve baskı cephesiyle birlik olmuşt Bugün “kardeşçe” münasebet- ler kurmak arzusunda oldugumuzu bildirdiğimiz Mıiısır'a karsı. daha dün, tamamen haksız ve zorba bir hareket olan talihsiz Süveyş Seferi dolayısiyle açıkça cephe alıyorduk. Öyle ki, Birleşmiş Milletlerde Ame- rika bile İngiltere ve Fransa'yı tax. bıh ederken, deleğasyonumuz “müs- tenkif” kalmayı akıllıca bir siyaset buluyordu! Süveyş baskısını basını- mız, İktidarla birlikte, destekliyor; milletlerarası kaideleri ve barışçı teşkilâtları hiçe sayan bu pervasız cebir hareketini tasvip ediyordu. Da- ha bir iki ây evvel vaziyet böyleydi. * imdi bütün bunlara rağmen, A- rapları aldatabilecek — miyiz? bu ani lisan değişikliği ve halk etkârını avlamaya kâfi gelecek mi- dir? Bu ani “çark”, aradaki uçuru- mu unutturabilecek midir? İşin a- sıl hazin tarafı Orta Doğudaki geniş çoğunluğu, yani hürriyete su- samış milliyetçi kitleleri ve lider- lerini iktidarımızın anmımıyetine i- nandırabilecek miyiz? İtiraf edelim ki b ., pek güc o lacaktır. Çünkü son yıllardı. hat- tâ son aylara kudar, emle- ketlerindeki gelişmeleri İktidarımız - bilerek veya bilmiyerek - bir türlü gb mek istememiştir. Arap memleketler!. başta Misır, ugün ne durumdadırlar ve ne vap- ak i8temektedirler? Öyle tahmın ediyoruz ki İktidarımız bu mevzuda kararlı bir izaha varamamış, onun için de hareket tarzı tezatlar içinde kalmıştır. a Doğuda milliyetçi hare- ketler, uzun bir ataletten sonra ilk defa suurlu bir şekilde ancak son yıllarda uyanmaya şlamıştır. Bu lgedeki milletler, “hâmi”leri İn- giliz'lere karşı samim! ve teşkilât- lı bir şekilde ancak son yıllarda baş kaldırmağa koyulnıuslırdır Bır &- vuç ihtilalçi subaya day Misıir mımyetçı hareketı bıımın önctlau ol- Arap kitleleri son yıllarda, hem- iç hem de dış plânde yeni li- 3 g ARTIK ALBATABİLİR MİYİZ? — Aydemir BALKAN derlerin gıyretler!yle hür bir vatan peşi lt bir mücadeleye giriş- ııı[şlenlır Yabancı hakimiyetine son vermek, içerde de feodal rejimi yıkmak, asırlardır yokluk ve sefa- let içinde kıvranan, her iki taraf- tan da sömürülen Arap kitleleri- nın - İiste beğenelim, ister be- genmiyelim - haklı dâvalarıdır. * v arada bizim rolümüz ne ol- Or- Doğudan biz kov- muşlardı. Türk milliyetçiliğine gene evvelâ İngilizler karşı koymuşlar- dı. Ancak bugün şartlar değrişmiş- tir. Türkiye Batının, dolayısaivle İn- giltere'nin şka bölgelere müttefiki olmuştur. Fakat rağmen her iki dünya arasında ta- vassut imkânları çoktur. Bizim için iki hal tarzı bahis mevzuu olabılirdi: Orta Doğuda mevcut olan prestijimizden ve Batı ittifaklarına bağlı oluşumuzdan is- tifada ederek ııabulucu rolü oyna- m ve bu suretle de Türkıye'ye mılletlerırası planda haklı bir e- hemmiyet kazandırmak.. Veya eski “hamı” lerin, yani müstemlekecile- rin, yani Arap kitlelerinin haklı ve- ya haksız nefret ettikleri İngilizle- rin yanında bu mıllıyetçı hareketle- re açıkça cephe almı D. iktıdarı, edilir. ki, bu ıkmcı yolu seçmiştir. Hnriciyı mizi idare etmek iddiasında ola “memur” ların öÖğüt ve gorüşlerıne kapılmıştır. Bu zevatın yanlış ve sakat faraziyelerine, kısır muhayyi- lelerine güvenerek çok yanlış ve teh- likeli adımlar atılmıştır Netıce iti- anda “ev- lgede İngiliz nü- yıkmaya, bu şekilde Arap âleminin sempatisıni kazanmaya çalışırken D. P. iktıdarı boşuna bir gayretle, uzun miiddet — hatasında ısrar etmiştir. Son hattalardaki dö- nüş, bu sebeple beklenen neticeleri verememiştir. Arap memleketlerindeki milliyet- çıliğin bazı taraflarını, bazı nahoş şekillerini bizim — sabir e müsamaha İle karşılamamız 1â- zımdır. Mustafa Kemal Tiütrkiye'si de müstemlekecilere karşı tırnakla- rıyla mücadele ederken bu Ümitsiz ve ihtiraslı yoldan geçmiştir. Ancak bizim 30 yıl evvelki dâvamızla bu- gün Orta Doğu memleketlerinin basılarının dâvaları arasında şekil bakımından olsa bile, esas ve ruh bakımından fazla bir fark voktur. Bu düştinceleri ve bizi Batılı itti- faklara katan menfaatlerimizi möc- zedebilen Bir iktidar, buğlnkü ha- zin duruma elbette diişmiyecektir. Fakat aynı şahıslarla bu kitlel n kandırmak artık heyaldi AZİR, 87 TÜĞÜLÜZ 1567