- men Akbıyıktaki toplantı öprülüler doğruca Akbıyıktaki, babadan kalma, eski zaman kona- ğına gittiler. Gazeteciler orada da hazır ve nâzırdılar. Fakat Fuad Köp- rüÜlü bâşka bir söz söylemek istemedi. Gazeteciler asıl müteakip günler- unmak için çok şey ve- rebilirlerdi. Akbıyıktaki konağın se- rin ve geniş odalarında adeta bir ai- . Toplantıya ka- Köprülülerle Fikir mücadelesi heyecanlı oldu. Ne baba ve ne oğul Köprülünün elleriyle kurdukları Partiden istifaları bahis mevzuu olamazdı. Ama. kendilerini atarlarsa? O zaman elbatte ki düşü- neceklerdi. Akbıyıktaki toplantıda böyle bir karara varıldı. Orhan Köp- rülü statükoyu Mmuhafaza edecekti. Kurul başkanıyla. başkan Kuruluyla çalışamıyacaklarım beyan etmişler- di. Orhan Köprillü işi orada bıraka- caktı. İşi daha ileriye götürmek isti- yenlere meydan açıktı. “Büyükleri- miz” müdahale ederler bir karara va- rırlardı: Ama o zaman "Buyüklerl- miz'in “Köprülü hışmı”"nı hesaba katmaları lâzımdı. Orhan Köprülü bu haftanın başında, nında Zzevcesi, bazı Istnnbııl znzetelerlm dolaştı ve sözler sarfetti. Bir İşi kesip atmak bir hâl yoluydu ama, o takdirde astar yülzden pahalıya mal olacaktı. Bir bardak suda fırtına kop- masına müsamaha edenler kapıldık- ları tahriklerin ceremesini ödüyorlar- dı. Sırollstlerln telkinleri u sırada Sarolistler teşkilât lcin- de Orhan Köprülüye karsı tertip- ler yapıyorlar. imzalar topluyorlardı. İmzaların hedefi genc Başkanın Hay- siyet Divanına vermp Partiden ihra- cını temin idi. Şehir gazetesi “Orhan Köprülüye gösterilen dejenere olmuş N bahsediyordu. Bu P. nin İstanbul teş- “otorite" — getiril- meliydi. Sarolist gazetenin bu aetori- teden kimi anladığı elbette ki açıktı. F retle tavsiye odivorlardı Şehir g tesi “eski İl re Başkanının Haysi- yet Divanına aevkedılmesi bir gün meselesi" diye yazıyordu. — Böylece Köprülüyü tutan teşkilât tepeden in- me bir emirle Sarolistlerin eline tes- Hm edilecekti. Fakat böyle bir ihti- malin ortaya çıkmasının dahi D.P. nin İstanbuldaki son şansını yok edeceği öylesine açıktı ki liderlerin bunu görmemeleri İmkâAnsızdı Nitekim biltüin yaygaralara rağ- nleri zarfında “Köp- FÜlü hâdisesi”nde bir gelişmeye ya- ü ;?xl's, 18 TEMMUZ 1957 M ölee . H ” ei » a YURTTA OLUP BİTENLER ütün muhalefet partileri işbirli- ğina taraftardır; fakat işbirliğinin gerçekleşeceğine pek az kimse inanmaktadır. Muhalefet partileri ileri gelenleriyle konuşur- sunuz, “biz işbirliğine taraftarız, fakat teşkilAt..” diye söze başlar- lar. Alt kademelerdeki - particileri dinleyin. kabahatı yukarıya yükli- yeceklerdir. Adapazarında. Ankaraya danı- şılmaksızın müşterek bir liste ter- Hp edilmiştir. Baştakilerin bu te- şebbils karşısındaki aksülamelleri “erken”, “fantazi”. “ciddi değll” Kgibi sözler olmuştur. İnönünün ilk adımı —atmasını bekliyenler hayal kırgınlığına uğ- ramışlardır. C.H.P nel Başka- nı bir takı kaypak ve vuvarlak cümleleri arkasına — gizlenmeyi tercih otmlatlr Mesşhur nikbinliği ile, hele bir 2 Eylill gelsin, meşi- mel mebden neler doğacak demek- tedir. Arada sırada târizler de karı- şık, karşılıklı beyanlar devam ede- duraun, seçimler gelip kapıya da- yanmıştır. İşhirliği için vakit çok daralmıştır. Zira seçimlere bera- berce gitmek gihi cidden muğlak bir mesele beş on günde halledile- merxz., İktidarın muhtemel mukabil tedbirlerinde çekinerek işbirliği- nin henliz erken olduğunu ilert sil- renler, otabitsü kaçırmak tehlike- siyle karşıkarşıyadırlar. Fsasen İk- tidava seçiimleri öne almayı iİlham edebilecek seheplerden biri de Mu- halefetin hirleşmesi korkusudur. tidara “bahar havası” siyasetini benimseten de bu korkudur. Parti yukarı kademelerinin te- reddütleri halk efkârı üzerinde son derece kötlüi tesirler yapmaktadır. Hâlen 1950 arifesindeki “Artık yve- ter" havasından çok u7zaktayız. Se- çimlerin — yaklaştnasına ağmen, Muhalrfetin en büyük rakibi “te- vekkül bissl” eskisi kadar kuvvet İşbirliğine Götüren Yol Doğan AVCIOĞLU seçim kazanılamaz. Vatan sathın- a& bir kımıldama, yeni bir psikolo- ıl yaratmak 7zaruridir. İşbirliği fikri. gerekli kımılda- mayı yaratacak çapta göritmmekte- dir. Fakat Muhalefet Cephesi ha- kikaten teşkil edilebilecek midir ? Bu, liderlerin parti menfaatlerini her şeyin üstünde tutmak itiyadın- vazgecebilmelerine — bağlıdır. Zira işbirliğinin temet yükü. ider- erin omuzuna düşmektedir. Vatan sathında yeni bir havayı ancak 1li- derlerin müşterek hareketi yarata- bilir. Şu veya bu nokta llzerinde sonu geliniyen vaklt kaybettirmektedir. efkârı meseleleri halletimekten zi- yade güçleştiren kısır konuşmalara bir mâna verememe îedlr. Esasen masa basında son derece çapraşık gözüken meseleler, aksivon içinde sanıldığından daha kolay çözüle- cektir. Başlıca güçlük., teknik değil, psikolojiktir. Hele bir liderler ken- di aralarında Muhalefet Cephesini teşkil etsinler. milletin karşısında aynı dili kullansınlar gerisi çorap söküğlü gibi gelecektir. Anlaşmaz- loklar kendiliğinden halledilecektir. Merkezden Muhalefet Cep- hesi ekipleri teşklilAtla başhaşa ve- rip her seçim hölgesinde mahall! artlara en uyguün — dilşen işbirliği formülüniü ortaya çıkarmakta pek güçlük çekmiyeceklerdir. Muhale- ftet partilerindeki kımıldama seç- menlere sirayet edehilecektir. En ufak teferruatı bile inceden İnceye hesap eden muhulefet parti- leri ileri gelenleri. siyaset atrateji- sinin bu temel hakikatını unutmuş gibi hareket etmektedirler. Seçim- ler bir. harhe benzetilirse. zafer evvelâ psikolojik sahada kazanıla- caktır. Zafer paikolejisini — yarat- mak. liderlerin mitşterek vazifesi- dir. Bir an evvel harekete geçilme- lidir şbirll[dıu- hakikaîen taraftar l P. ildir. Partililer ne kadar nikbin o- olanlar. C.H şkanının lurlarsa olaunlar, bu hava içinde İilk adımı atmamnı hoklemektodlr H naşılmAâdı. Orhan Köprülü bir defa Jlaşıyor. meselâ Bevykozda ziyafetler daha getirilip Partinin kapısının iç tarafına bırakılmıştı. Fakat bu hâÂ- diselerden sonra D.P. İl Merkezine husus! bir ziyaret yapan Orhan Köp- rülünün partililer tarafından şiddetle alkışlanması gösteriyordu ki eğer ka- pı açılır ve Orhan Köprülü bu kapı- nın dış tarafına bırakılırsa o kapıdan tek başına çıkmıyacaktır. Hele Köp- rülülerin Sarolistlere feda edilmesi katiyen akıllıca bir iş olmıyacaktır. Gerçi bu işler olup biterken Dr. Sarol yanında Hüsnü Yaman semt semt do- veriyordu ama etrafına toplananlar birkaç milfritten başkası değildi. Her halde bu haftanın bilançosu şuydu: Kendi başına dert ikta yekta olan D.P. “Bölükbaşı hAdisesi”'- ne miltenazır olarak ve helkide mü- şeddide diye bir de "Köıırülü hAdi'se- si" yaratmıştı. Hilr. P. liler bi lar ve “Allah mübarek etsin, Allah mübarek etsin, Allah başımızdan sik etmesin” diye tebessüm edi lardı. Nasıl tebessüm etmesinler, her- » , man- zaraya ellerini oğuşturarak bakıyonş