Gelmezler Samet Ağaoğlu, Gelmezler!. irmdi, akıl! var yakın vear. Kırşehiri, Bölükbaşıys rey verdi diye kaza etip durmuşsun. BSonra, bir niden vilâyet yap- ıııı Nihavet cilekeş beldenin bayram günü ge sen Bölükbaşıyı bir punduna getirip, mılıalll de değil, milli kahr mertebesine cçıkarmışsın. Adam da. Kırşebir milletvekili oldukumı gö- re kn.lkıo Bm rama gelmiş. Bu Kırşehirl; seni mi alkışlar, onu mu? Sa- ı al österir, ona ımı? Seni mi bağrına basar, onu mu? Sana mı mnteşakkırdır. ona mı? Ğ gördüğünü yazmış. Ajans veya Radyo değil ki bu, ba- şına bir şern Arzık koyup bütün “hava"”yı değiştiresin., Kırşehirlileri kendilerine evvelâ kaza, sonra ekıııkle le vilâyet yapan İktidarın tem- silcilerine hayran göstersin, İşte, « da, Radyo da havadisi Büyükle- rimizin hoşlanacakları tarula verdi Klm inamlı? Kimse — inanmadığı içindir ki, herkes aklının yattığı habere daha fazla emniyet ettiği için- dir bi Büyüklerimiz kızmışlar. Bilyüklerimiz kııınca ne yaparlar? Ba- Rinin Büyüklerini bir yemek masasının başına toplamışlar, Küçilk Ga- zetecilere ver yansın etmişler. Meğer Büyük Guzetecilerin arasında bu Kücük Gazetecilere. heni de kendi gazetelerinde çalışan bu Küçük Ga- zetecilere kızan Sefa Kılıçlıoğlu gibtleri de varmış. Onlar da ver yan- sına istirak etmisler, birbirlerine dert yanıp durmuşlar. Kücük Gazete- ciler de bir büyük guzetecilik yapıp o sofrada konuşulanları olduğu gibi Hükbaşsıyla gelmişler. Bölükbaşıyla donmuşler Bakanlarır yanına yak- laşan, semtlerine uğrayan dahi çıkmamış. “Olur mu, böyle şey” diyor, sonra da kendisinin gazetecileri daima bekletmeksizin kabul ettiğini hatırlatıyor. Buna rağınen, yanına kimse gelmemiş! Samet Ağaoğlu başka bir devri daha hatırlar. Bir devir ki gazete- ciler Bayarın, Menderesin, Köprülünün ve bizzat Ağaoğlunun yanından ayrılmazlardı."Onların hoşuna gitmek, onlara bir yardınıda bulunmak için bütlün o Küçük Gazeteciler can atarlardı. Sümer sokaktaki. meselâ Kocatepedeki D.P. Merkezlerinde bazı mühim hâdiseleri gazetecilere kendi partisainin goıluklerhle yazdırdığını unut- muş mudur? Tarafsız gazetelerin süttunlarında o selerin o gözlük- lerle tefsir edilmesini sağlamaz mıydı? Küçlk Gazeteciler hep. işlere DP vi knllax aıı taraftan bakmarzlar mıydı? Hattâ ve hattâ küçük tah- fler pek makbule geçmez miydi? Başta Bayar ve Menderea, hnnx'l D P. lideri o Kilctlk Gazetecilere şunu veya bunu yazmayı, va da yaz mamayı rica etmiştir de. hatırı kırılmıştır? Ağzından kaçan bir nöınn yazılmaması, olımamnııs bir vak'anın hikâyesi 1946 . 1950 arasında Sa- t Ağaoğluyu hleç mi memnun etmemiştir ? Evet. bugün İktidarın elinde İktidar var; hizmetini görene her ni- dövizse döviz. imkânsa imkân, seyahataa aoğlu; içten içe Siülmer so0- a da “hu loka.ntıı.sııdakl ırlmlerl &rı- bir kadeh rakı ikram mezdi; ba- ;zan bu ikramı o0 Küçlük Gazeteciler yaparlardı. Ama. Samet Ağaoğlu .hir çicek. gazeteciler birer böcekti. Etrafından ayrılmazlardı. Onun göz- ,leriyle görür. onun kalemiyle yazarlardı.—Kim kendini.|hiç bir menfaat , gözetmeksizin Kücük (iazatecilerin 1946 - 1950 arasında,kendilerini D.P. , ye verdiği gibi vermiştir ve D. P. palardan daha fazla kimden vardım, denrtek. iyilik görmüştü İ [7 ©, Samet Ağaoğlu işte dilinya böyledir. Bazan cebinde metelik olmaz, bir kadeh ikram edemezsin, erteşt giinkiül nafakanı nasıl çıkarecağını şdüşünüraün. Ama gönlün doludur. ama yüreğinde hürri ,nar, amu hlmıllnuııııdır Bakaraın. etrafın dostlarla nnnlıdır Küı:il( Ga- , Zzeteciler senin emrindedir. Hepsi. dilinin ucuna b k mmın Karun kndn zengin, kilçiik Gağları “ırahınlnr kadnr küdretli olursun. Yanıtın züemklere dümyantı bihln nimetlerini vereh.le('etınl “hissedertin. Ama. gölmefler Samet A%“ Zira e*gönül boşalınış. o etes sönmtlüs, o âdenlin İdeal dvill pek dt pdı—ı nk'hlı- vasıtadan iba- Tet alduğu anlaşılmıştır Sen istediğin kadar Palrnnlurı (op:a Ben İatediğin kular.ılkn.vet et, -sen istediğin kadar oııları işlerinden attırt la korkut. Onlar Misuride senin yanına gelirken de Ankafâ Palasta kqndllerlnl bugitn sesin bekle- diğin gibi Mlhenler h(-kl(—tlldlklerl içi kızaşlılar, çornl&atron!a racaatta görenler vardı. Ne oldu? Gelmezler Şamet Ağaoğlu, zelmeıler | Ve şen. ıwnlnle heni fikir olarak bir Sefa Kılıçlıoğlunu bulursun. t Ağaağlu. böyle hareket etmeyi açıkgözlül venle in bu kadarcık da mı cezası olmasın, canım ? Knraoamannğlıımı ve Çiçekdağa karşı 4'!'*"' ırı t.n“ “mlleg dl- AKİS a a Na ws 18 TEMMUZ 1957 tanbul İl Başkam Orhan Köprülü fik- rini değil, hissini Bsöylemiş ve “çok uı;Un olduğunu" bildirmişti. C.M.P. 1 Başkanı tevkif edilince gazete- muşlar ve bir defa daha fikrini üğ- renmek istemişlerdi. Fakat D.P. İl Başkanı bir defa daha fikrini değil z “cok Ü- bulduklarına kani ol- muşlar ve derhal harekete geçmişler- di. İşin aslında seçimlerin arifesinde D.P. nin İstanbuldaki teşkilâtını Dr. Sarolun nazik ellerine teslim etmek bazı D.P. çevrelerinin 1 numaralı ga- yesiydi. Meselenin ucunda milletveki- Ni olup olmamak vardı. Orhan Köp- teşkilâtın rolu İstanbuldan gday olnrak kubul etmiyeceği muhakkak- tı. Bir çok mokrat bunca macera- sından sonra eski Devlet Bakanının İstanbul listesi için bir k şansının bulunmıyacağı kanaatindey- di. Böylece iş. bir bakıma hayat me- mat meselesi halindeydi. Doğrusu isatenilirse Şehir gazetesi Ertuğrul Adalının ikazına hiç te muh. taç değildi. Zira Sarolistlerin topları genç İl Başkunına karşı zaten mev- ziye girm Mekanızma hakikaten — harekete geçmiş ve bizzat Genel Başkan Ad- nan Menderes tahrik edilmişti. rülünün düşmanları gayet iyi bili- yorlardı ki Adnan Menderesin deste- ği, hiç olmazsa muvafakatı olmak- sızın genç İl Başkanına karşı başarı ile mücadele etmenin İmkânı yoktur. Nıtekım bundan evvelki denemelerde nın bulunmadıgına kanidir. Bu kanaat, milletin nabzını yoklamanın tabil bir neticesiydi. Köp- rülülere göre yapılacak şey dürtüst bir seçim neticesinde milletin irade- sine hülüs ile boyun eğmek, aonra, tıpkı. CH.P. nin 1950'yi müteaktp yaptığı gibi en kısa Zzamanda seç- menlerin itimadını enide kazan- maya, gene hülüs ile çalışmaktı. Za- ten Demokrasi de bu demek değil miydi? Halbuki Orhan Köprülünün nıklplerı “seçimleri İstanbulda — hıç ahasına vermemek” tezinin şampiyonluğunu yapıyorlardı. FErtuğrul Adalının Şehir gazet ne gittiği gün ziyadesiyle hâdiseli bir gün oldu. Bu kadarına tesadtif deme- nin imkân ve ıhtimali yoktu. Geor- ges Guetary'ye benzeyen genç adam da falcı olmadığına göre ortada ter- tiplenmiş, düzenlenmiş bir Zzincirin mevcudiyeti kendini ibelli — ediyordu. Tertibin mihrakı D.P. İstanbul İl İda- resKurulu idi. Orhan Köprütünün Os- man Bölükbaşının teşrii masuniyeti-