4 i YURTTA OLUP BİTENLER - ee eI .& gl Tarih Meğer, Bir Tekerrür Değilmiş!, R irçokları gibi tarihin bir tekerrürden ibaret olduğunu sananlar, çok değil, 9 sene kadar geriye dönüp birbirine ikiz kardeş kadar benzi yen ikı hadise karşısında o zamanki ekseriyet ile q-ımdık.ı ekserıyetm A sanın aynı mMmaddesini anlayış tarzları arasındaki farktı görünce ihtimal, fikirlerini değiştireceklerdir. Şimdi Bölukbaşının dokunulmaz- liğının kaldırılması hakkındaki kararı hatırlayınız ve bir de 19 Şubat 1948 tarihli Resmi Gazetede nmeşredilen şu B.M.M. kararını okuyunuz: ı zmir Demokrat Parti İl Merkezi binasında ocak ve bucak idare he- yetlerinin iştirakile yapılan açık bir toplantıda Büyük Millet Mecli- sinin meşruiyeti hakkında sulzannı davet edecek şekilde mütecavizane sözler söylediği ve Hüklimetin manevi şahsiyetini tahkir eylediği iddia olmnnan Kütahya Milletvekili Adnan Menderes'in 19/4/1947 tarihli De- mokrat İzmir Gazetesi İle yine 22/4 1947 tarihli Demokrat İzmir ve Yenlasır Gazetelerinde yayınlanan hu sözleri, kendisinin daha önce Bü- yülk Millet Meclisji kürsüstinden Ayvdın Milletvekilleri seçim tutanakları vesilesiyle hattâ daha şiddetli bir lisanla söylemiş olduğu Meclla tuta- nakları üzerinde yapılan incelemeler sonunda anlaşılmış olmasına ve Anayasanın 17 nci maddesinde de bir milletvekilinin ne Meclim içindeki oy, düşlüince ve demeçlerinden. ne de Meclisteki oy, düşünce ve demeçlerini Meclis dışında söylemek ve açığa vurmaktan sorumlu ol- madığı tasrih edilmiş bulunmasına binaen yukarda adı gecen Kütahya Milletvekili Adnan Menderes'in Milletvekilliği dokunulnmılığımıı kal- dırılmasına mahal görülmediğine karar verilmiştir. * arihte tekerrür değil, olsa olsa yenilik ve ilerleme vardır. Aymı mi- süle dönelim ve Bölükbaşının dokunulmazlığının kaldırılmasındaki başdöndürücü sürati görelim. Bölükbaşı 18 Haziran 1957 de Meclise hakaret addolunan sözlerini söylüyor. Ankara Savcılığı Adalet Bakanlığına bir yazı yaztyor. Ada- let Bakanlığı Başbakanlığa, Başbakanlık da Meclis Başkanlığına ya- asyor. Bunlar o kadar süratli cereyan ediyor ki Komisyon 22 Haziran- da Bölükbaşının dokunulmazlığının kaldırlması hakkındaki mazbatayı hazırlıyor. £4 Haziran 1957 de Osman Bölükbuşıniın dokunulmazlığı kaldırılıyor. £ Temmuz 1957 de de tevkif ediliyor. 9 gene evvele döneraeniz işlerin hiç de bu kadar süratle cereyan et- mediğini görüyorsunuz: Kütahya Milletvekili Adnan Menderesin “açık bir toplantıda Büyük Millet Meclisinin meşruiyeti hakkında suizannı davet edecek şekilde mütecavizane sözler söylediği ve hükümetin manevi şahayetini tahkir evlediği iddia ediliyor. Menderesin demeci. 19 ve £2.4.1947 tarihli De— mokmt L.rmr ve Yeniasır gazetelerinde neşredilmiştir. r Cumhuriyet Savcılığı Adalet Bakanlığına bır yanı yazvyor Yazı 95 b 1947 tarihlidir Adalet Bakanlıgımu Başbakanlığa yazdığı yazs ise 3.5.1947 tarih- T Başbakanlığın Meclise yazdığı yazı 8.5.194$7 tarihini taşıyor. dalet Komisyomnlarından kurulan Karma Komısymı T raporu ıse 9.2.1948 tarıhlidir. Karma Komisyon raporu Mecliste 138.2.1948 tarihinde miülzakere edilmiş ve karara bağlanmoqtır Bu hususta cereyan eden müzakere çundan ibarettir: n — Rııponı oku!uvnmm (Rapor okundu) Başkan — Rapor hakkında söz isteyen var mı? bDoru oyunuza Sumiyorum; kabul edenler . . . Kabul edilmiştir.” Etmiyvenler . ) den. sevdıklennden kikle milyonlar ve milyonlarca Türk kendi kendine, büyük bir hüzünle şu suali soruyordu: — Bu İktidar ne yapıyor, lahaşkına ?” Hakikaten tıpkı geçen hafta gibi Al- — bu hafta da çok fena haberlerle dol- du. Bır Pnrtınin Genel amı yramı Başkanı, bir ailelerin- uzakta, demir geçiriyor- dı. Bu haftanın başında Pazarte- si günü, sabahleyin kurbanlerın kan- ları toprağa karışırken hemen bütün yüreklerde Osman Bölükbaşımn ve mahküm gazetecilerin ıstırabı kendi- nl hissettiriyordu. Bu Halkçısı İiçin böyleydi; Hürriyetçisi için böyleydi: Milletçisi için böyleydi: tarafsızı için böyleydi: ama en mühimi Demokratı için böyleydi. Hâdiseler karşısındıki Üzüntüsünü ifade ettiği için Orhan Köprülü partizanların hışmına uğra- mıştı. Halbuki Demokratların çok kahir bir tıpkı rhan Köprülü gibl düşünüyor, onun gibi hissediyordu. İktidar bir hatayı bitirmeden Ö- teki hataya başlıyordu. Yapılanların ekseriyeti sırrına akıl erdirmek geçen haftanın sonuna kadar kabil değildi. Hakika- ten zekâsı vasattan aşağı bir vatan- daş bile görüyordu ki atılan adımla- rın her biri herkesten çok D.P. için zararlıdır. Buna Tağmen nasıl olur da böylesine açık hatalar birbırıni takip edebilirdi? Bu sualin cevabı geçen haftanın sonunda İstanbulda Boğaziçinde denizin kıyısındaki bir lokantada kurulmuş masaların başın- da verild Lokantanın adı Canlı Balık idi, davet sahibi ise İçişleri Bakanı Dr. Namık Ged Dr. Naj edik o glün İstanbulda çıkan guzetelerln sa- hiplerini oraya Kırşehir hâdiselerinin basına aksi meselesinde şikâyetleri- ni bildirmek için çağırmıştı. Yemekte Samet Ağaoğlu da bulunuyordu. İç- işleri Bakanına göre gazeteciler Hü- kümetin değil Devletin otoritesini sı- fıra inmiş göstermişlerdi. Dr. N; Gedik bu iddiayı ileri slirdükten son- rTa sesine sert bir ton vererek &ynen şunları söyledi: “— İşte hakikatlar böylesine ters gösterilirse elbette ki Devlet ve Hü- kümet kudret ve kuvveti elinde hu- lündurduğunu göstermeye mecbur kalacaktır.” Hava güzel, gün güneşliydi. Deni- Zin çırpıntıları lokantanın tahtaları- na vu hafif beyaz köpükler meydana getiriyordu. Böylesine sâkin bir atmosfer içinde İçişleri Bakanının ağzından dökülen bu itiraf hazır bu- lunan gazetecilerden pek çoğunu demn- şetle irkiltti. Demek ki miüsamaha- nın, huzur yaratmamn, herşeyi sü- künetle karşılamanın 1 numaralı va- Zifelisi olan İktidar âdeta bir kuvvet denemesine, bir kudret gösterisine girişmişti. Böylece bu haftanın ve -bu haftadan evvelki bir kac haf hâdiseleri pek mantıkt ışıkla aydın- lanıyordu. İktidar kendisini “kudret ve kuvveti elinde bulundurduğunu göstermek mecburiyeti"nde — hissedi- yordu. O zaman Osgman Bölükbaşı'nın masuniyetinin kaldırılmasından Kitr- şehir vakasına. Gazeteciler Sendika- sı'nın kapatılmasından gazetecilerin zindanlarda tutulmuına pek çok hâ- dıaenın mucip sg&ebebi ortaya çıktyor- İktidarın bnşmdnkıler zannedi- yorlardı ki bu şekilde hareket etmez- lerse millet kuvvetsizliklerine hük- medecektir ve bu şekilde hareket et- tiklerinde aynı millet ** , ne yaman İktidarımız var” diye hayran kal- maktadır! Bunun korkunç bir hata olduğuna D.P. içinde dahi inananla- rın Orhan Köprülüden ibaret olmadı- ği muhakkaktı. gö Hakikaten bu haftanın içinde İk- tidar ileri gelenlerine — İstanbulda yaklaşanlar, bemen hepsini büytük uığ H AKİS, 13 TEMMUZ 1951 —