GAT öe''l Talebeler İrıtihan sürprizi ] stanbul Üniversitesi Hukuk Faküil- tesinin birinci sınıf anfisi her yıl derslerin başladığı ilk günlerde tık- lm tıklım - dolar. yle ki Anadoiu- nun dört bir bucağından kopup gelen talebeler, bu muazzam sınıfta yer bu- labilmek isin daha sabah karanlışın- da sınıf kapısı önünde kuyruk olup sı- nıftaki yer kavgzaları duyulmaz olur. Hele derslerin başlayışından iki ay kadar sonra bu anfınin hemen yarı- sından coğu boş kalır. Ekseriyeti A- nadoludan gelen talebeler yavaş ya- vaş İstanbula. sinemalara ve bilhassa fakültenin kantinine — alışmışlardır. Artık Hukuk Fakültesinin birinci &:- ğu saatlerde İstanbul Ssinemalarının sabah matinelerinde Beyazıd civarın- daki bilardo salonlarında ve kahve- hanelerde bir yoklama yapılsa mu- hakkak ki birinci sınıf talebelerinin çoğu buralarda bulunur. Gerçi bir ta- kım talebeler de kütüphaneleri ve o- ralarda calışmayı hocanın anlattıkla- rına tercih ederler, ama bunların sa- yısı bbürkülerm yamnda devede ku- lak bile sayılm sene durum böyledir. Ama ne var ki bu sene çıp- lak başlı geniş omuzlu bir hoca, yıl- lardır sürezgiden bu teamüle - hem de senenin son günlerinde - Aağır bir darbe vurdu. Geçen haftanın sonların- da bir glin Fakültenin ilân levhaları- nn gözleri ilişen talebeler donup kal- dılar. Medeni Hukuk dersi profesörü Ferit Hakkı Saymen, kendi dersinden vize alamayan 5286 talebesinin bu yıl- ki imtihanlara alınmıyacağını ilân e- diyordu. Sene içinde bu çıplak başlı ve geniş Omuzlu hoca zaman zaman yıl inde bunca sınıfta lurdu böyle şeyler. kıdemli vardı ve bunl. ur bu NİJAT ÖZÖN SİNEMA SANATI Orijinal kapak içinde 116 sayfa 250 Kr. Satış yerleri : İSTANBULDA : Kitapsaray, Remzi ve İnkilâp Kitabevleri ANKARADA : Haşet, Akba, Berkalp, Tarhan, Kültür Kita- vle Müracaat adresi : “Sinema” dergisi P.K. 479 YIS 1957 B ça< R & J-0 böyle yoklamalar yapan daha nice hocalar görmüşlerdi. Neticede nasıl bir şey değişmiyordu. Gel men dayatıyordu. Bir yıl defadan fazla dersinde bulunm rı imtihana almıyacaktı. İlk okuldan liseye kadar yıllarca devam mecburiyeti, yoklama gibi şey- erden bezmiş olan talekeler, bu>mtu bir türlü anlamıyorlardı. Doğrusu HFe- m Hakkı Hoca tam da imtihanların fuk bir şaka yapıyordu. Ne deme kti Üniversitede devam mec- buriyeti. Maksat okutular şeyleri öğ- renmek değil miydi? Onlar hocanın kitabını alır okurlar imtihana girer- Ü ayanila- kültenin derslerine calışıyorlardı. Öl- çü derslere devam etmek miydi, yok- sa okuyup bir şeyler bılmek mi? De- vama ne lüzum vardı? İmtihandaki durum her şeyi Mmeydana çıkarırdı. Talebe hocanın kitabını anlamış mı ınlamamış mı bu imtihanda belli 0- lurdu. Vizenin tam olması ölçü de- Kildi. 'l'ılebeler bu hususta bir hayli şamata kopardılar. Ama Hoca da Nuh diyor peygamher demiyordıı Yö- netmelik gayet sarihti ve liğe göre Hoca haklıydı. Bir ders vılı içinde Üç defa dersine devam etme- yen talebe imtihan hakkını kayhedi- yordu. Yönetmelik böyle diyordu. İşte geçen haftanın son günü, Fa- külte binasının ilân levhalarında Me- deni Hukuk dersinden vize alamadık- ları bildirilen 526 talebe bir yönet- melik kurbanı olmal aha çok, kendi ihmallerinin ve be)kı de Faklll- tedeki ncemilıklerımn kurbanıydı.ar. Görünen oydu ada yapılac ak hiç, ama hic bir şev vo ktu Gelec yıl, derslere muntazaman devam et- mekten başka... Birlikler Müebbed başkan!, eçen haftamn sonunda İstanhul- da, Cağaloğlundaki eski Emin3- nü Halkevi binasının ön cephesindeki geniş odanın kapısının önünde top'a- man gazetecilerin sayısı gittikçe artı- yordu. Oda, Milli Türk Talebe Birliği (Ge- nel Merkezinindi, bekleyen azeteciler bir defa bir araya gelebildiğini ileri &ürerek, bir basın toplantısı tertiple- mişlerdi. Me!t rkezdeku-ıorumlu şahıslar, böy- le bir toplantı için odalarını açmanıt- yı kamrlnştırdıkları için, gazeteciler, silcileri, binada başka bir oda bulmak- ta güclük çekmediler ve gazetecilere dertlerini naklettiler. Kongrenin her yıl toplanması gerekiyordu. halbuki iki yıldır içtima voktu! Bu durumda, avcı el koyabilir, bırliğin feshini da- hi istiyebilirdi İki yıldır, idare kurulu dahi tap- lanmamıştı. Aynı mücidet içinde, ikın- ci başkan ve muhasip İlye ayrılmış- lar, Birlik Başkam muhasiplik vazi- fesıni de Üstüne almıştı. Her r'erııvntte para işleri iki im- zAa ile, başk idare o—dılırken şimdi, bu iki imzayı da aynı şahıs - Genel Başkan - kullanıyordu. 'TenkidIer, gazetelerde yer aldı. Fir- tesi gün. Birliğin Ankara merkez.n- den ve İstanbuldaki bazı derrekler- den cevap sesleri yükgeldi. Sesler ay- nı kaynafın mahydı. Genel Başkanın ne yaparsa iyi yapacağı, ona karşı gelenlerin bozguncu olduğu bildirili- yor, ihracları için haysiyet divanları- na sevkedildikleri ileri stlrülerek, Ge- nel Başkana bağlılıktan bahsediliyor- Bütün bunlar, sanki bir geneclik — teşkilâtının değil, bir partinin iç olav- arıydı ve genclik, tenkide tahammli- lü en çok beklenen gxenclik, ufak bir ses çıktı mı, bozgunculuktan, havsi- yet divanından, başkana bağlılıktan bahsedebiliyordu! Hadise, ska memleketlerde olsa. şiiphesiz tabii karşılanırdı. Kongrenin zamanıwda toplanması bir tüziük ve kanımn tcahı değil miydi? Kanunun verdiği zama- nı geçirenlerin, sandalyelerinden ay- ak istememeleri her halde İiyi karşılanmazdı. Üstelik, Birliğin şimdiki başkanı, halefinin usulslüz secildiğini ileri Bü- rerek, harekete gecmiş, resmi makam ların büyük destek ve himayesini ka- zanmıştı. Şimdi, yerinden emin olma- sı, kongreleri hattâ Genel İdare Ku- İstanbuldaki iki derneğin îtırı7.h—ı rını kabul etmek istemeven icra mitelerine sormak lAâzımdı: Aca! komiteleri teşkil eden Üveler, konğ— renin sectiği ilyeler mivdi. yokâSa, co- ğu zamanla değiştirilmiş ve başkan tarafından yerlerine huzitnkiüjer ml getirilmisti? Mesele, işte buydu. DEMET Aylık Eğitim ve Öğretim Dergisi Isparta'da Göller Bölgesi Kö: