Büyük Millet Meelisinin giriş kapısı İçerde bazı tatlı sürprizler oluyor bir kanaat bulunmadığı — neticesine varmış ve teklifin reddini isteyen bır apor yazmıştı. Karar Çanakkale milletvekili — Safaettin kili Pertev Arat (D P.)nin muhalefe- tine rağmen verilm Manisa Mılletvekill Muhlis Tü- mayın başkanlığındaki Anayasa ko- misyonu ise, böyle bir teklifin lü- zumsuz faydasız olduğunu kara- rında ıfıde yordu. Komisyona gö- re, mılletvekıllennl külfet altına sokmamak lâzımdı. Esasen Anayasa- nın 180inci maddeleri kendilerine do- kunulmazlık tammaktaydı ve yaptık- ları servetlere dair beyanname ver- mek mevkiinde bırakılamazlardı. Üç komisyon tarafmdan reddi iste- nen teklifin müzakeresi, İhsan Bac'ın başkanlığında açılan celsed başladı. İik sözü D. P. Kocaeli milletvekili Sadettin Yahm aldı ve teklifin lehin- de konuştu. Onu Muammer Alakant, Safıet!m Karanakçı Sırrı — Atalay, Mehmet Hazer ve Avni Yurdabayrak takip ettıler D.P., Hür. P. ve CHFP. li bütün hatipler, teklifin kabul edil- mesi lüzumunu belirttiler. Sadettin Yalım ve Avni Yurdabay- rak'ın teklifi desteklemeleri, Mecliz- te tatlı bir sürpriz yarattı. D.P. lile- rin kürsüden Muhalefet ile müşterek bir noktai nazarı müdafaa etmeleri, çoktanberi görülmeyen bir hâdiseyli. Onlar da Hür. P. li ve C.H.P. liler gibi İktidar sahiplerinin hesap vermekten çekinmemeleri ve dedikodulara — bir Son verilmesi gerektiğini tebarÜz et- tirdiler Hesap verme işinde, C.H.P. liler daha da ileri gittiler. Eğer hesaplar ortaya dökülecekse, bunun köklinden yapılması lüzumunu ileri sürdüler. 23 Nisan 1920 den itibaren milletvekilli- 10 e ği yapıp hnlen hayatta bulunan her- kesin servetini bir beyanname İle a- çığa vurmaaım istediler ve bu mak- satla başkanlığa bir önerge verdiler. Muhalefet ve İktidar hatiplerin.n arka arkaya tenkidine uğrayan Ku- misyon raporlarının müdafaası, Ca- nakkale milletvekili Servet Sezgin tarafından yapıldı. Bir zamanlar i8- pat hakkına taraftar olarak tanınan Servet Sezgin, şimdi milletvekilleri- ne ait servetlerin beyannameye tâbi tutulmasına aleyhtardı. Kanaatine göre, bütün ' azasının dürüst- lük ve fedakârlıgından asla şüobhe edilemezdi. Bu esnada, Hür. P. ve C.H.P. grup- larının açık oy isteyen müşterek hir teklifleri riyasete sunuldu. Açık oy, milletvekillerinin nasıl rey kullandık- larını zabıtlarda gösteren bir usuldü. Fakat bu esnada salon yavaş yavaş boşalıyordu. Başkan yoklama yana- rak ckserlyet bulunmadıgmı tesbit etti ve celsgeyi kap Mılletvekillerinin mal beyanı hak- kında büyük Meclisin göstereceği te- mayül demokratik hayatta kat'etti- i österecek bir ölçi! olacaktı. Bu meseleye karşı duyulan alâkanın başlıca sebebi buydu. Kıbrıs Beklenmiyen sual eçen haftanın sonunda Kıbrıs me- selesi bir sözlü soruyla yeniden Mechqe getirildi. İşin dikkat çeken tarafı sözlü soru sahibinin bu defa bir muhalefet milletvekili değil, D.P.- nin Trabzon Milletvekili Osman Tu- K ns hakkındaki konuşmalara ve verı- len izahata vâkıf bulunuyordu. Şım meseleyi, bir sözlü soruyla Meclısa getirmekteki nıakaadı acaba neydi ? a 80T rak kullandıklnrı nâdiren görmen bır haldi. Bu yola ekseriya, alâkalı ba- kana bir konuşma vesilesi hazırlam'ık için başvuruluyordu ve sözlü —soru “aydınlatılan” milletvekilinin nazikâ- ne bir teşekkürli ile son buluyordu. Bu sebeple, Osman Turanın da sözlü sorusunu Başbakanı överek bitirime- sini bekliyenler olabilirdi. Fakat tam 9 saat süren Kıbrıs hakkındaki mü- zakerelerden sonra verilen bu tak- rirde, dogrusu garip cümleler vardı. D.P. nin Trabzon milletvekili “Kıbrıs mcselesinm hayati menfaatlarımıza ve en meşru taleplerimize aykırı bir istikamet alması sebeplerinin” neier olduğunu soruyordu... Demek ki Kıb- rı8 meselesi aleyhimizde cereyan odı- yordu! Gruptaki konuşmalardan son- ra, D.P. nin Trabzon milletvekili de- mek ki bu kanaata varmıştı. Halbuki lehimizde olmuştur, dememiş miıy- di? Osman Turan kamet” lâfını nereden çıkarıyordu! Trabzon milletvekiline göre, “bir tür- lü vuzuh ve istikrar kesbetmiyen İn- giliz politikası son zamanlarda Yuna- nistana müzahir bir seyir takip et- mekte” idi. Başbakanın “Kıbrıs meselesi apa- çık ortada.. Bir bildiğiniz varsa söy- eyin!” diye azarladığı muhalefet mil- letvekilleri de D.P. nin Trabzon mil- letvekili ile ayni endişeleri paylası- yorlardı. Bu bakımdan Başbhakanın i- zahatını - boş yere - bekliyorlardı. Daha iyi aydınlatılmış D.P. milletve- kili de demek ki durumu karanlık gö- rüyordu! Peki İngilterenin, “Türki- ye için emniyetbahş olmıyan bir yol- da ısrar etmesi ihtimali karşısında hü- kümetimiz ne gibi tedbirlere başvur- mak niyetinde” idi? Demek dostlu- ğuna büyük kıymet verdiğimiz. ta- lihsiz Süveyş seferinden sonra sadıka- ne savunduğumuz İngiltere böyle bir şey yapabilirdi? Demek bu mümkün- dil... Şu halde Kıbrıs siyasetimizin is- tikbali, Başbakanın göstermek istedi- ğinden çok daha az parlaktı' Bu tak- dirde, yani Hükümetin aldığı veya 9- lacağı “tedhirler ciddi bir netice ver- mediği takdirde, bunun Türk - İngi- ne gibi tesirleri olabilecektir?”. D.P. milletvekilinin her nedense Amerika- nın adını kapalı bir şekilde söylemeyi Z çiremezsek. Batı dnqtluğundan vaz mi geçecektik? Meselenin buralara ka- dar varması mümklin müydil? D.P. Milletvekili Osman Turanın sözlü sorusunun hayal bile edilmeyen bir sürpriz töşkil ettiği muhakkaktı. AKİS, 86 MAYIS 1951