YURTTA OLUP BİTENLER siz sesler gelmeye başlayan eski par- tinin liderinin şahsi prestiji ve teşeb- büsü sayesinde de olsa hareketsizlik- ten kurtulması hayırlı bir 1şarettır in öteden beri şikâyetçi ol- duğu rejim meselelerine bir çare ge- tirilmesi ümidi karşısında, sarfetme mecburiyetinde olduğu — gayretlerde liderini tek basına bırakması bekle- nemez. Bu bakımdan bir çok tarihi vazifeleri başarmış uzun zamandan beri duçar oldugu ha- reketsizlikten — çıkması ve kendisini e azimle sarılması son gelişmelerin tatlı sürprizlerinden birini teşkıl edecektir. Bu takdirde CE, ünyesindeki ağzı lâf yapan, genç ve aklı başında partililerin -Me- selâ İsmail Rüştü Aksal, meselâ Nü- vit Yetkin- şımdıden paçaları sıva- maları icap etmekt! Seçimlere yaklaşıldıgı bir sırada u- yandırılacak olan bu vazife ve mesu- liyet duygusu, ihtimal eski partinin son hâdiseler dolayısıyla elde ettiği üyük kazanç olacaktır. Basın Saç meselesi kan Hürriyet gazetesinin ilk say- fasında yer alan iki resmin sahiple- rini -resimlerin altlarında isim yazı- lı olmamasına rağmen-kolayca tanıdı- lar. Zira bu şahısların resimleri son günlerde birinci — sayfalarda sık sık gözükmeye başlamıştı. Hürriyet ga- zetesindeki resimlerden biri yukar- daydı ve altında "Bir fikir adamı: Saçsız yazılıydı. Kimse bu resmin 1 Şubat tarihinden berı Ankara Ce- zaevınde bulunan Met Tokere ait olduğunu anlamakta guçluk çekme- Hürriyette çıkan resimler Ankara Savcısına ithaf di. Aynı derecede kolaylıkla tanınan diğer resim ise Metin Tokerin resmi- nin hemen altındaydı ve altında yazı- lı olanlar şuydu: "Bu da idam mah- kümu: Saçlı".. İkinci Tresim geçen hafta idama "HÜRRİYETE SUSAYANLAR" mahküm olan Harbıye cinayeti faılı Erince aitti kararını dinlediği sırada çekilmişti. İki resim arasında şu fark vardı: Me- tin Tokerin saçları makinayla traş e- dilmişti; İsmet Erinçin ise parlak v dalgalı saçlarını muhafaza ettiği go— rülüyordu. Esasen Hürriyet te bu iki te ana neşretmişti. Hakikaten bir tezat karşısında bulunuldugu aşı— kârdı. Fikir adamı saçsız, idam mah- kümu saçlı! Hürriyet gazetesindeki bu resimle- Tİ gorenler içinde en fazla hayrete düşen - zira hayrete düşm kânsızdı -, şüphesiz nkara Savcısı . Zira bilindiği gibi Ankara Savcısı geçen ay Metin Tokerle Şina- si Nahit Berkerin saçlarının kestiril- mesini haber veren Ulus gazetesine bir açıklama göndermiş ve " ve mahkümların saçlarının kesilmesi- nizamnamelerin sarih hükümleri- nin icabı"” oldugunu bildirmişti. Şimdi ynı Ankara Savcısı hayretler içinde kalmaz da ne yapardı? Dıger bir bü- yük şehirde vazife gören bir başka meslekdaşı nizamnamenin tatbikinde kendisi kadar hassas davranmaya lü- zum görmemişti. Dış Politika Misafir prens Bu haftanın başında karlardan ye- ni temizlenmiş Yeşilköy hava ala- nına inen bir tayyareden kürk yaka- lı paltosuna sıkıca sarınmış, orta boylu, narin ve zarif bir yolcu indi. Amerika yolculuguna çıkmazdan ön- ce Türkiyeye uğramayı uygun bulan Irak Veliahtı Prens Abdülilâh, Ame- rikadan yurduna dönerken gene Is- tanbula şoyle bir uğramadan edeme- mişti. Diğer bir Amerika yolcusu -Kral Suud - da gözdelerine kavuş- mazdan önce Kahirede kısa bir mola Vermişti s Prens, Yeşılkoy hava alanın- ti. Kalabalık karşılayıcılar arasında bizzat Başbakan Adnan Menderes de hazır bulunuyordu oğrusu Veliaht — hazretleri Was- hıngton dan pak de elleri boş olarak dönmüyordu. Irakın görüşleri rikada sempatiyle karşılanmıştı. Pet- rol borularının tahribi dolayısıyla sal- lanan Irak ıktısadıyatına am Amc. yardım elini uzatnıâyı Treddetmiyor- du. Irakın askeri yardım görmesi de ihtimal dahilindeydi. Boşa şey, — Veliahtin — Amerikayı Paktına girme hususundaki ikn şebbüsleriydi. Beyaz — Saray girmeyi duşunmediği, tereddüde ma- hal vermiyecek bir şekilde, Prens Abdülilâh a anlatıldı. Prensin bu nok- tayı gayet iyi anladığı muhakkaktı. Nitekim İstanbul Hilton Otelinde yap- tığı — basın toplantısmda "Bağdat Paktına girip girmemenin tamamiy- AKİS, 9 MART 1957