TİYA Dertli seyirci B üyük Tiyatroda "Çöpçatan" piyesi- temsil edildiği ilk gece seyir- cilerden biri, perde arasında, seçilen piyeslerin isabetsizliğinden acı acı dert yanıyordu. Sanki "Çöpçatan", Dev- osunda temsil edilen bütün n bu seyircinin, sabrını taşıran son damla olmuştu. Okumuş, kültürlü bir vatandaştı. İki yabancı dil biliyordu. Uzunca bir müddet Ameri- kada bulunmuş, Paris ve Londrayı sık sık ziyaret etmişti. Şimdi de elin- den geldiği ve imkanları nisbetinde abancı memleketlerdeki tiyatro fa- aliyetlerini yakından — takibe gayret ediyordu. Hepsi bir tarafa, tiyatroyu gerçekten seven bir seyırcıydı , ge ce, tiyatroya ne ük bir arzuyla i, fakat Devlet Tiyatrosunun kayetı Edebi _Heyette_ngiı. ve edilecek olan eserlerin seçiminde ne gıbı bir yol tuttuğunu, kıstasın ne olduğunu bir türlü anlayamamıştı. Ankarada Tiyatro faaliyeti henüz sa- dece Devlet Tiyatrosunun faalıyetıne inhisar ettıgıne göre, yepyeni bir te- lif eserin yanı sıra yabancı bir klâsik esere, yabancı bir klâsik eserin yanı- sıra modern biryabancı esere, modern bir yabancı eserin yanısıra -şayet mev- cutsa- eski tiyatro eserlerimize yer verilmek istenmesine eğ yoktu. Anlayamadığı şey, yeni tehf eser namı altında neden "Son Durak"- ın, neden "Bu Gece Başka Gece"nin sahneye konulduğu, — yabancı klâsik eserler namı altında, asılları durur- ken neden "Meraki" ve "Zor Nikâh" gibi adaptasyonların hem de dili ar- anlayamıyacağımız kadar eski- miş adaptasyonların temsil i modern yabancı eser namı ise neden Anouilh'un o kadar ese- ri arasından "Şa atova Davet ve diği idi. Yabancı memleketlerde "Şa- toya Davet" yahut " Çopçatan temsıl edilmiyor muydu? Ediliyordu. bunların yanısıra oralarda Tonesco da temsıl ediliyordu, Breeht de, Adamov Yığınla tiyatrosu olan her mem- leket sahnelerinden birinde de "Çöp- çatan"ı temsilde hiçbir mahzur gör- meyebilirdi. Ama bizim elimizde topu topu Devlet Tıyatrosunun dört sahne- si varken sahneleri uluorta harcamağa hakkı yoktu. He- le son zamanlarda bu Edebi Heyetin "Türk Klasikleri" namı altında tiyat- royla yakından uzaktan hiçbir ilşiği tıkları bir devrin psikolojisi değerlendirilebilecek olan bir eski piyeslere merak salmış olmasın- daki maksat anlaşılır gibi değildi. E- AKİS, 9 MART 1957 T R O debi Heyet üyeleri vakitlerini bu pi- yesleri restore etme geçirecekleri yerde temsil edilecek, eserlerin seçi- minde çok daha titiz bir gayret sar- fetseler Türk seyırcısıne faydaları a fazla olmaz mıydı? Çalışkan üyeler seyirci vatandaş Edebi Heyete akta tamamen haksızdı. Dev- let Tiyatrosu Edebi Heyeti gerek- tiği kadar çalışmıyor, — eser seçi- minde geregı kadar titiz.. davranmı- yor muydu? münâsebet! Bir defa Edebi Heyet haftaca en ü toplanıyordu. üyelerin- den bazıları bu topıantılara her defa- sında gelmeseler bile vakitlerini hiç e girmiyorlar, gene tiyatro namına çalışıyor evlerinde pipolarını yakıp piyesler tercüme ediyor, Piyes- ler yazıyor, piyesler restore ediyorlar ve yazıp çizdikleri de akabinde Dev- let Tiyatrosu sahnelerinden birinde mutlaka temsil ediliyordu. Bu mev- sim oynanan ve oynıyacak olan eser- lerden dördü bu heyet üyelerine, ait- u üyelerden biri "Finten"i temsil edılebılecek hale get rmişti. Zıra üye- lerin hepsi de a "Finten"in sah- nede temsili ımkansız bir piyes oldu- ğunda mutabıktılar. Sonra aynı uye vaktıyle de boş durmamış, "Ondine"i ızi" namı altında tercüme ek- mıştı Onumuzd ki ay, o da temsil e- dileci e bu üyenin tıyatro namına gırıştıgı eskı_ gayretleri de boşa git- i i ” Glass erie" mütercimine, tercüme eltıgı eserin bu mevsim temsil edıle— ğine dair söz. verilmişse de Ede Heyetın her verdiği sözu mutlak Devlet Tiyatrosu Gayretli kimseler yurdu yerine getirmesi durmuyorlardı yaı "Yağ murcu 'yu gerekmezdi. üyelerden bi- tercüme et- mişti. Bu mütevazı olsa gerekti. Zira eserin mütercimi ola- rak kendi adını kullanamamış, ka- rısının kızlık ismini tercıh etm Ü- yelerden herbiri bu hararetle çahşırken bir diğerinın ellerını kol- arım bağlayı ması gerek- mezdi. Bu üye de derhal faaliyete geçtı ve Marcel Achard'ın bir piyesi- cısı" adı. altında tercüme edıverdı Ankara seyircisi .bu eseri de önümüzdeki ay seyretmek imkanına kavuşacaktır. Edebi Heyetin bunlardan ibaret yaptıkları sadece . Telif eser "Kleopatranın Mezarı"nı repertuvarına aldı. Ama bir boş va- kit bulup pıyesı okuduğu zaman ese- rin um ugu adar iyi olmadığını go— Tüp şaştı. Halbuki eserinin oynana ğına dair müellife de soz verılmıştı Neyse ki Cevat Fehmi Başkut pek müşkülpesent bir yazar değildi. Ede— bi Heyete saygısı Vardı Tetkik ettiği her eser ha a değişiklik istemek bu heyetin en tabıı hakkıydı. Eseri- nin son perdesinde 1stenılen değişikli- ği seve seve yaptı ük bir mü kulden kurtardı. An- karalı seyircinin onumuzdekı ay gö- receği eserlerden biri işte bu "Kleopatranın Mezarı" olacaktır. Düşünemeyenler debi Heyetin bu kadar meşgale arasında bilerek ve istiyerek dı- şardan bazı kimselere yaptırttığı ter- cümeleri değil bir düşünmeğe bıle pek tabiidir ki vakti yoktu. Eserlerinin oynanmasını bek- if piyes yazarlarına da birinde sıra gelecektir. Bu yazarlardan bazıları zorlu çıkıyor ve Heyetin arzusu hilafına eserlerini sahneye koyacak bir rejisör bulmaga muvaffak oluyorlardı; ama bir kısmı daha insaflı davranıp sezon sonu bir gun pıyesını sahnede razı oluyor, bir kısmı da r Zira Edebi Heyet hakikaten pek meş- guldü, Restore ettiği "Türk Klâsikle- ri" hakkın bilhassa gençlerin ne duşundugunu bilmekte fayda Varken aalesef ahi öğrenmek i nını bulamamıştı: — Ankara Fık ir Klübü geçen ay "Eski Türk Klasikle- ri namı altında eski piyeslerimizin restore edılmek suretiyle temsilinde b r fayda var mıdır?" m üzeri tığı bir münakaşaya bu en selahıye tli cevap verebilecek olan Edebi Heyet üyelerini de davet etmış, at -hernekadar Zafer gazetes Devlet Tiyatrosu mensuplarının da bu toplantıya katıldığını yazmışsa da- toplantıya ne bir tek ebi He- yet üyesi, ne de birtek Devlet Tiyat- rosunun selahiyetli mensubu gelmiş- tir. Edebi "Heyetin, elbetteki böyle faydasız; geçırecek vakti yoktur. bunu iyice kafalarına sokmaları lazımdır 29