K A D Terbiye Annelerin toplantısı rs. Ardis — Smith Ankaradakı Amerikalılardan biridir ve rikada cemiyet için nasıl çalışmışsa Ankarada da aynı şekilde makinelerini ta- şımasının sebebi buydu, Otomobil Mithatpaşa caddesinde, 35 numaralı binanın önünde durdu. Mrs. Smith'in film makinalarından başka taşınacak dosyaları ve ağırca bir de çant vardı. Çünkü Mıs. mith o 35 numaralı binada bu- luşacağı Turk hanımlarına hem ço- tuk terbiyesine ait enteresan bir film hakkında Mıs. gösterecek, hem de bu onlarla hasbıhalde bulunacaktı. I ceklerini, e deri N ufak hâdiselerin onlar için mühim olabileceğini teba- ruz ettirmişti. İlk d f okula giden bir çocuğun sakin duruşunun altında ne büyük heyecanlar gızlıydı' Anne bunu hissediyor ve daha çocuk evden çıkarken bakışları ile bize bunu his- settiriyordu. Fakat gayet tabit hare- ket ediyor, çocuğu ne nasihata boğu- yor, ne ona bir takımı tenbıhlerde bu- lunuy anlayış rıyor, onun bağlayamadığı ayak- kabısını baglıyor yardım, ediyor ve ona bir büyük adammış gibi tatlı fa- kat cıddı bır şekilde muamele ediyor- du. Öğre n de zeki ve anlayışlı bir ogretmendı Çocukları hiç ürkütme- den, hiç sıkmadan, en ufak bir tazyi- ke maruz bıra madan idare ediyor, eğlendirerek ve bilhassa daima alâ- kalarını cezbederek bir şeyler öğret- meğe çalışıyordu. Öğretirken hiçbir “Adam olma"” Smith Amerikada okul-aile birlikle- rinde senelerce çalışmış, başkanlık etmişti. Mrs. Smith Mithatpaşa Cad- desindeki 35 numaralı binadan içeri- ye girdiği zaman kendisini ancak beş- altı Türk hanımı karşıladı. Çocuk terbiyesi mevzuu, her nedense Anka- rada henüz lâyık olduğu görmüyordu. Fakat Mrs. Smith gene de neş'esini kaybetmedi. Çerçevesi taşlarla süslü gözlüklerini taktı ve derhal faaliyete geçerek filmin göste- rilmesine yardım etti Okul çağı Fılm okula başlayan bir çocuğun geçırdıgı ruh haletini gösteri- yordu. En ufak teferruat üzerinde durulmuş ve zaman geçtikten sonra insana gayet görünen bu ilk dış hayat temasında çocukların ne gibi hislerin tesiri altında kalabile- 24 yolunda ilk adım zaman tam bir otorite kullanmıyor, daima bir yardımcı vaziyetinde kalı- yordu. Filmin kahramanı olan küçük çocuk okuldaki ilk gününü fevkalâde ıyı geçirmişti. Eve dönüyor ve aile sof- asına oturuyordu.. Elbette ki biraz ciddi, herzamandan biraz değişikti. Baba bunu anlıyamıyor ve yersiz bir sual soruyordu: "Yoksa mektebi sev- inmi?". Anne vaziyeti idare edıyor ve ço- cuğu yatmaya gönderiyordu İkinci günü okulda çocugu üzen küçük bir hâdise oluyordu. Fakat bu küçük hâdise onun için çok büyük bir hâdiseydi teneffüste bi- sikletleri üzerinde marifetlerini gös- teren daha büyük çocukları taklit etmek istiyor ve üç tekerlekli bisiklet i ydana çıkıyordu. Fakat onun çıkması ile alaya alınması bir oluyor- u. Büyükler haince hareket ediyor- lar vet "0u vumurcafı bagırtıyorlardı Kü kahramanın ıstırabı görüle- cek şeydı Uç tekerlekli bisikletini a- lıyor, uzaklaşarak onu yere çarpıyor- hayatta çocuklarla bu ilk temas onun Üzerinde silinmez kötü tesirler yapmıştı ve bu t derste derhal kendisini gosterecektı ük kahraman dalgındı. İlk gün deki gibi resim yapmıyor, bırşeyler öğrenmek istemiyordu, öğretmen onU uzun uzun süzüyor ve sırrını keşfet- meğe uğraşıyordu itekim bu sırrı çok geçmeden keşfetti de.. Çünkü hep beraber çarşı ve pazara çıkıldığı za- man, çocuk bir bisikletçinin önünde oradaki iki tekerleklı bisik- letlerin onunde birden neş'esine ka- vuşuyordu. Madem onun üç tekerlek- li bisikleti ile alay etmişlerdi, o da bir iki tekerlekli bisiklet alacak, yu- murcak olmadığını herkese ispat e- decekti. Derdine bir hal çaresi bul- muştu. Birkaç gün sonra oğrelmen ara şu yazıyı yazdırıyo şıya gideriz, oradan ıstedıklerımızı satın alırız, satın almak için bize pa- ra lazımdır Bu yazıdan sonra öğret- ukların hepsine ne satmak istediklerini soruyor, bu kelimeleri kara tahtaya yazarak, — çarşı-pazar oyunu oynamalarına müsaade edi- hraman o akşam eve yaptıgı bisiklet resmini yor ve babasına iki tekerlekli bir bısıklet al- mak istediğini söylüyordu.. Baba an- layışsızdı. Gazelesınden kafasını kal- dırıyor ve "İki tekerlekli bısıklet için ok para lâzım, alamam" diyordu. Çekin!" diye G F g z & ocuk tekrar umıtsızlık içine düş- mek üzereydi. isiklet me- selesi onun oku ld ki — muvaffakiyeti- nin adeta bir sembolü olmuştu. Fakat anne, bütün meseleyı anlamıştı. Ba- bayı kırmadan ğu üzmeden, bıl— hassa onun onunde hiçbir münaka yapmadan meselenin hal çaresini bu— luyor, kocasına dönere "— Biliyor musun, diyor, artık bi- zim oğlan kocaman bir delikanlı ol- Ona bir harçlık verelim. İsterse harcasın isterse biriktirip istediği- ni alsın Bundan sonra küçük kahramanı, mesut, kumbarasını sallarken görü- yoruz. Sınıfta gayet iyi çalışmakta- dır. Çünkü artık bir gayesi vardır ve öğretmeni ile annesi ona bu gayeye erişmek imkânını bağışlamışlardır. Kısa. bir zaman için onu bedbaht eden bir hâdise, müsbet yola çevrildiği an- da, onun daha iyi çalışmasına bir ve- sile olmu uştur. Filmin sonunda çocuk kumbarasın- da biriktirdiği paralarla kullanılmış bir eski bisiklet alıyor ve şu kelime- leri defterine yazıyor: "Ben artık bü- yüdüm, enım iki tekerlekli bir bi- sıkletım var Film bıtmıştı Mrs. Smith süslü guzel gozluklerını çıkardı, dosyaları- açtı ye Türk hanımlarla film hak- kında duşunduklerının munakaşasını yapmaya başladı. ilon üraym ince ince tenkitler yapıyor ve f'ılmın alıcı noktalarına parmak ba- sıyordu İstanbuldan misafir olarak AKİS, 9 MART 1957