Mrs. Ardis Smith Annelere ders gelen ve çocuk psikolojisine çok me- raklı olan Nur Sabuncu filmdeki ser- est tedris usulünü pek çok beğeni- yordu. Fakat toplantıda en enteresan fıkrı ortaya atan Zeynep Ustay oldu: Bundan böyle çocıık psıknlo_ıısıne ait teklif ediyordu: Böylece babalar da bu film- lerden istifade edebıleceklerdı ve lıep filmlerin gece österilmesini müttefiktiler: B n da mevzuda öğrenebile- cekleri çok şey vardı Zaten biraz ev- vel görülen film de bunu ispat etmi- yor muydu? Moda Erkeklere dair e eski bir söz erkek e pmayan u a so da leklerine rağmen hiç de özentili dur- maz zıları da eski ceketlerine rağ- men şıklıkları ile göze — çarparlar. Dikkat edilecek nokta erkeğin yerine göre temiz, itinalı fakat mütevazi v aştırmaya çalışmadan giyin- göz kam mesidir. Meselâ bir erkek son moda ve hatta göz alıcı bir yelek giyinebi- eselâ bu yelekle giyineceği ço- lir. Mes rapların yeleğin desenlerine uydurul- AKİS, 9 MART 1957 KADIN Büyükler ve Küçükler Hâdise Ankarada bir kolejde ce- reyan etti. Okul müdürlüğü bir müddetten beri muayyen günlerde arasında, talebeler hakkın- ca fikir teatısınde bulunmak müm- kün oluvordu. O gün gene koridorlar, ellerinde hocaların listesi kapı kapı dola; gürültücü üyüklerle — dolmuştu Veli olarak ben de bu gürültücüle- arasında — bulunuyordum - cuk psikolojisi ve ço- emleri hakkın- konferans ve hasbıhalleri hatırlattı: Hakikaten biz büyükle?, bu mevzularda henüz çok, ama pek çok bilgiye muhtaç- k Birinci hâdise bir cayla konuşmak yaptığımız rada reyan etti. Bir baba, kendısıne gonullu olarak tercümanlık yapan nazik bir ha- nımdan çok tuhaf bir ricada bulun- yabancı ho- üzere kuyruk uştu Tembel olan çocuğunun yola gelmesı için hoc n o dövmesini istiyordu! Tercüman- hk yapan hanım bir n durak- lamış, ralıatsız bır şek ild miş ve : '"Affeder: nun tercumesı pek zor olacak. Ma- lüm ya dayak, bizim okullarda ya- saktır" demişti. Fakat baba ısrar ediyordu: Ço u adam olmaz bir . Dayak Cennetten çıkmış- maksadı çocuğa cetvelle k, hafifçe saçını çekmek gibi zararsız cezalardı. Fakat da- nd. biye edilmiş bedbaht bir çocuğun degıştırdıgı, ça- b be çocugunun nasıl bırdenbıre Jale CANDAN sınıfının en parlak talebeleri ara- sına gir! ığını anlattı. Bu mucize yaratılmamıştı ç yaptığı istişareler üz hattı hareketini tamami tirmiş ve anc bunu! çocukta müsbet bir gelişme görül- meye başlam İkinci hadıse l) Türkçe öğret meniyle bir anne arasında cereyan tti. Anne ve baba gayet memnundular. olmasını istiyorlardı. Ögretıııe n sa- bırlı, anlayışlı ve hakiki bir ret- mendi. "Çocuğunuz çalışıyor, dedı Ondan memnunum. Eğer der sulü olsaydı, belki sınıfın bırıncısı, ikincisi olamazdı; hatta belki ilk dörtler arasında da derece alamaz- dı. Çünkü ondan daha büyük, bu mevzuda daha istidatlı, dalıa kuv- vetli çocuklar var. Fakat elinden geleni y n bir çocuktan daha fazlasını beklemek, onu zorlamak faydalı bir lıareket değildir Fakat bu babanın ço- cuklarının saadetınden ziyade, ken- di ihtiraslarını tatmin etmek pe- nferit değildi - çok velı, çocuklarının aldıkları fe- na notlardan hocaları mesul tutu- yorlardı. İş böyle olunca öğretmen- le ailenin birlikte çalışmasından çocuk için iyi neticeler meydana çıkmasını beklemek nafileydi. u hususta elbette yapılacak bir çok şeyler vardır. Meselâ Ankara- da bu mevzuda gerek aılelerı ge- rek ogretmenlerı aydınlatabilecek çok kıymetli terbiyecilerimiz mev- . Am e olursa olsun, aile- lerın hareket noktası şu olmalıdır: Çocuklara verilen sevgi, ilim ışığı ile aydınlatılmadıkça, ekseriya ki- fayetsiz ve bazan da zararlı olur. 25