Eren in mozayikinden bir parça Göz — nuru fabrikanın imalâtıydı. Betebe marka ismini kullanan fabrika Adnan Birgi, B. Bekiroğlu, E. Tanalay ve ortakla- rına aitti. sene süren ciddi bir tetkik ve inceleme sonucu İtalyanlar- la işbirliği yapılarak kurulmuştu. Hissenin, yalnız 6 30 u İtalyanlara bırakılmak suretiyle yabancı serma- e kanunundan da istifade edilmişti. Fabrika iptidai ma ddesının ancak 2 Sini dışardan getirtiyordu. Hariçten hiç kaplama malzemesi gelmese bile fabrika memleketin büt un ihtiyacına cevap verebilecek bir kapasitedeydi. Türkiyenin bu mevzuda her yıl 2 mil- yon dolarlık ithalâtı olduğuna göre, eğer bu ithal devletçe durdurulsa her yıl fabrika memlekete | milyon bin dolarlık bir döviz tasarrufu sağlıyabilirdi. Ama hernedense ılgı— liler bu fabrikanın işlerine kulakla nı tıkamış görünüyordu olmasa idi elbet fabrikanın açılışın— da kurdeleler kesilir, ziyafetler ve nutuklar verilirdi. Ama üç müteşeb- bis heyecanlı ve ümitliydiler. -Rom arını, arşısını, muhtelif Avrupa ve Amerikan şehirlerinde mo- zayik işçiliğinin ren açıcı numunelerini görmüşlerdi. Bu renk cümbüşü bir gün gelecek — Anadolu- nun en renksiz köselerinde -hiç olmaz- sa devlet yapılarında- görünecekti. Bulanık suların kıyılarında sarılar, , ağaçsız yerlerde yeşıller ; Üstelik; kalıtelı ve kültür- i Nitekim başlangıçta İta kendilerine mahs ışçısının eline vermeğe kıyamamışlar, rübe devresi için bile Üümitsiz ve kotumser görünmüşlerdi. Betebe mozayikleri böylece birçok sahada i verimli işler yapmağa i. Bunu dosta düşmana bu sergi ile duyurabilecekleri için sevin- mişlerdi. Gelgelelim birçok noktalar iyi düzenlenmemişti: aon buy k, afiş küçük, öğünme pek a: AKİS, 9 ŞUBAT 1957 K I SARI ÇİZMELİ MEHMETAĞA (Yusuf Ziya Ortaç'ın fıkraları Ak- baba Mizah yayadan 13. Yeni Mat- baa, Istanbul - 1956. 112 sayfa 100 Akbaba yayınlarımn hepsının üze- n e oliere'in şu mlesi "İnsan, üğü kadar in- Bu yayınlarm Onüçüncüsü O- lan "Sarı Çızmeı Ağa"nın n bu sözü ile ne de mahi- yeti ıtıbarıyle mizahla alâkası var. ital kbaba yayınları arasında e 2 mızahı eserden sonra yayınlan- masının sebebi olsa olsa Yusuf Ziya 'ın aynı yınla- rın sahibi bulunmasıdır. Bi d bu kitapta toplanan fıkraların dahaki- ce bir g azete yerine Akbaba adlı mıza ecmuasında neşredilmi bulunmaları mizahi a unmaları için kafi sebeb sayılmış olabilir. rı Çizmeli Mehmet Ağa" adlı, ta 65 fıkra yer alıyor A baba Miz, mecmuasının okuyucuları ıçın hiç de yabancı olmayan 65 fık Yusuf Ziya Ortaç okuyucu psiko- lO_]lSlnl (çok iyi bilen bir yazar. Koca- karikatürle süslü Akbaba mecmuasını aldıgınızda gülecek, eğ- lenecek bir me e bulmanın sevin- cini duyuyoı'sunuz şoyle bir yaprak- ları karıştırıyorsunuz. Peş peşine bir- çok karikatür. Bunlar içtimai de ol- sa, sıyası de olsa dikenli de olsa, mi- zahı zah, karikatürü karikatür o- larak a la an bır insanın hayat yükü altında sertleşmiş, kasılmış kalmış yüz çizgilerini yumuşatmağa yetıyor, Bir nevi boşalıyorsunuz, rahatlıyı sunuz. Sıra karikatür le_ıantlarını 0— kumaktan fıkraları okumağa geliyor. İşte bu arada da Yusuf Ziya Ortaç'ın kerameti ortaya çıkıveriyor. Ufacı bir fıkrada haftanın kendince değer- lendirdiği bir hadisesini alıyor, yılla- rın — keskinleştirdiği — kalemiyle içini deşiveriyor. Hem öyle mizahi bir eda ile falan değil.. ra mecmuanın diğer sayfaları geliyor. "Ha ha ha Hi hi hi!."li sayfalar.. İşte Akbaba mecmuasında her haf- ta oynadığı bu oyunu Yusuf, Ziya Or- "Barı Çizmeli Mehmet Ağa" adlı kıtabında okuyucularına bir kere da- ha, bir başka türlü oynamış Akbaba mizah serisinden bugüne kadar ya- yınlanan kıtapların hep lduru— unların sibi - "gülme üşün ye açılan kapıdır şeklinde tecelli ediyordu. Okuyucu da bu ha- vaya alışmıştı. Ama işte Yusuf Ziya aç bu arada bir kere daha halk psikolojisini çok iyi bıldıgını goster— miş. Ciddiye pek de rağbeti ol halkı gafil avlıyarak kıtab masını bilmiştir. güldüğü kadar insan mizah ile de hiçbir "Sarı Çizmeli Mehmet yayınları arasında çıkıvermiştir. okut— Ç- TAPLAR kıverince de bu seriye tiryaki olanlar hemen kitabı almışlar, fıkralar kü- çük çerçeveleriyle can sıkıcı olmadı- ği için hemen bir çır pıda okuyu bi- tirmişler ve cak s apattıkları halde hıç gülmediklerini görünce bir mizah eseri okumadıkları- nın farkına varmışlardır. Belki dü- şünme faslı bundan sonra gelmiştir. Ama ne olursa olsun arzu edilen ne- ticeye varılmış, okuyucuya şaka çer- çevesi ıçınde bir de ciddice eser okut- turulmuştur. GÜPEGÜNDÜZ (Osman Atillâ'nın Şiirleri Sanat Basımevi, Ankara - 1956. 56 sayfa, 100 kuruş) Kitabın baş tarafında da belirtildi- ği gibi çeşitli sanat mecmuaların- da 1941 den 1956 ya kadar yayınlan- mış olan şiirleri bir araya toplama- sından meydana gelmiş olan Osman Atillâ'nın "Güpegündüz" adlı dördün- cü şiir kitabı şairin onbeş yıllık gay- retlerinin pek de parlak bir netice vermediğini gösteriyor. 56 sayfalık kitapta 24 şiir - eğer bunlara edebiyat kıtaplarındakı tarif- ler göz Önünde, tutularak ad veril- mek lâzım gelırse manzume - - mış. Manzumelerde hece veznine ve ka- fiyeye sımsıkı sarılmış olan Osman Atılla kıtabında şiir adına bir takım teker emel mekten ileriye gide- memiş. Eh, onbeş yıllık gayretin ne- ticesi bu old ğuna göre, "Güpegün- düz" şairinden bundan sonrası için pek parlak gelecekler ve eserler bek- lemek abes olur. Veznin ve kafiyenin çemberi ıçın— de boğulup şiiri kaybeden Osm Atillâ'nın manzumelerinde bazı h susiyetler var. Kitaptaki 24 manzu- m rısı Fa üsnü Dağlarcanın şiirine değil de, havası- na burunerek yazılmış. Dığer yansı ise insana Emrah'ı, kâh Neci Fazıl'ı kâh Aşık Veysel'i hatırlatıyor İşte mısralar arasından bir örnek: Ne güneş lütfunu sordn, Ne de ay aynalığını, Geceleri uzun kış geceleri Kısacası "Güpegündüz", bazı ben- zerleri gibi ilk ve ortaokullarda man- zume yazmağa hevesli çocuklara tav- siye edilebilir. Şöyle ki yazacakları manzumeler bu kitaptaki örneklere benzemesin 23