YURTTA OLUP BİTENLER ler o gün, helâlar dahıl dershanele- rin dışında konuşacak bir tek talebe bulamadılar. Gençler dershanelerdey— diler. Mektep, çöl kadar ıssız kalmış- 1. Saat ona doğru Fakültenin kapıla- rı kapatıldı. Yabancılar içeri alınmı- yordu. Profesörler hâlâ talebelere na- sihatla meşguldular. En ziyade faal olan Bedri Gürsoydu. Fakat Mülkiye- nin 97 inci kuruluş yılı merasimi vi- lâyetçe iptal olunmuştu. Bu, ilk defa vuku buluyordu Görülen lüzum kısımlarının H adiselerin heyecanlı ön plâna geçmesi yüzünden mesele nin en mühim bir kısmı karanlıkta . Prof. Feyzıoglu nasıl ve ni- razlara rağmen tezkereyi hemen ilk toplantısında görüştü. Bu su- retle tezkere gündem bdışı görüşülüyordu. Zira gündem da- evvelce hazırlanmış ve dağıtılmış- tı. Müzakereler iki gün sürdü. Prof. Feyzioğluna bulunan iki kabahattan biri Fakültesinin açılış merasiminde- ki konuşması, diğeri de Doçent Meh- met Köymenin Zafer gazetesindeki yazısına cevap vermek suretiyle pole- miğe vesile vermiş bulunmasıydı. Se- nato gerçi Prof. Fe yzıoglunun ba- anl mrine alınmasına mahal gör- medıgını ittifakla 1fade edıyordu Fa- kat karar, gazeteler aksettiği gibi kuvvetli değildi. Mesela bu gibi hal- lerde İstanbul Üniversitesi -Senatosu- nun Bakanlığa cevaplarındaki hava katiyyen mevcut değildi. Ankara Se- natosu Prof. Feyzioğlunun — Yalçının Siyasal Bilgiler Fakültesinde kız talebeler Karalar mişti? Prof. Feyzioğlunun bakanlık enirine alınacağı Prof. Ahmet Özel imzasıyla Ankara Üniversitesi Sena- tosuna geçen haftanın başında yazı- lan bir tezkereyle ortaya çıkmıştı. Bakan Senatonun mütaleasını soru- rdu onun kanuni hakkıydı; fakat tezkerede bir garip ilâve vardı: Senato mütaleasını bir hafta içinde bildirmeliydi. Bu ilâve hiç bir kanu- na dayanmıyordu ve Bakanın böyle bir hakkı yoktu. Senato gündemini ta yinde serbestti. Nitekim Milli Eği- tim Bakanlarımızın'en şöhretlilerin- den biri olan Celâl Yardımcı İstan- bul Üniversitesinden Doçent Osman Okyarı bakanlık emrine almak i- çin Senatoya başvurmuş, fakat Se- nato kendisine ayrıca cevap ver- mek lüzumunu hissetmemişti. Şim- di onun sayın halefi mühlet koşu- yordu. Fakat Ankara Senatosu, iti- 6 bağlamışlardı durumunu bahis mevzuu etmesini iyi bulmamıştı Fakat bu. bakanlık em- rine alınması için sebep teşkil ede- mezdi. Polemik —meselesine gelince- Dekan cevap hakkını kullanmakla ik- tifa etmişti. Bakanlığın istediği ce- vap bir haftaya bile kalmadan Sena- todan çıktı. Kararda bilhassa Dil, Ta- rih ve Coğrafya Fakültesi dekanının tesiri seziliyordu. Hakikaten Prof. Sedat Alp kararı müzakerelerin ikin- ci günü, ilk gün bir takrir vermiş ol- duğu halde imzalamaktan istinkâf et ti. Bakanlıga karşı hürmetsizlik edil- memeliydi. Bunun üzerine Senatonun azaları bır zabıt tanzim etmek zorun- da kaldılar. İki gün sonra, Prof. Feyzioğluna bakanlık emrine alındığı bildirildi. Bilinmeyen taraflar Fakat, Prof. FFeyzioğlu niçin tek başına bakanlık emrine alınıyor- du. Zira, polemiğe vesile verdiği ileri sürülüyordu ya.. Prof. — Feyzioğlu afer gazetesine fakülte adına ce- vap verilmesi için Fakültenin Profe- sörler kurulu tarafından izhar e- dilen arzuyu yerine — getirmekten başka bir şey yapmamıştı. Hatta ha- zırladığı cevabı Fakültenin yönetim kurulundan da geçirmişti. O hal- de bir mesuliyet varsa bu, fesörler Kurulunun ve Yönetim Ku- rulunundu. Ancak bu iki kurul haki- kati bugüne kadar açıklamamış, ses- siz kalmayı tercih etmiştir. Sonra Polemik tek taraflı olur muydu? Ni- çin, asıl taarruza girişen Doçent ba- kanlık emrine alınmıyordu ? Zafer- de yazdığı için mi? Aydın Yalçın — meselesine gelince, Dekan olsa olsa bir bakanın idari ta- sarrufunu tenkid etmişti. Halbuki mev zuat Profesörlere, idari tasarruf ne ke lime. Temyizin tevhidi içtihad kararla rını tenkid imkânını veriyordu ve Si- yasal Bilgiler Fakültesi — dergisinin her sayısında bu işe ayrı bir kısım ayrılıyordu. Üstelik Aydın Yalçın pro fesorlugunun niçin tasdik olunmadı- ğının araştırılması için Dekanlığa bir müracaatta bulunmuştu ve Deka- nın bunu takip etmesi, takip ettiğini söylemesi vazifesi icabıydı. Ama her şey ve bilhassa Zaferin neşriyatı ile D.P. Grubunun tebliği gösteriyordu hareket siyasi ki girişilen maksad gütmektedir. Basından ve Temyizden sonra Zafer'in neşriyatına kimse mete- lik vermedi. Polis hafiyelerinde- ki "Kadım arayınız" merakı gibi ma- lum kalemlerde de "İnönüyü arayı- nız" hastalığı mevcuttu. C.H.P. Genel Başkanının "İktidarda ve Muhalefet- e bulunan siyaset adamlarımla sü- kunetımızı bir an toplıyarak cemi- yet meselelerini edebilsek bir çok çekişmelerin lüzumunu kav- r ve cemiyet için tedbirler bulabi- diye başlayan ve Üniversite Muhtariyetinin gene Ön plâna geçti- ğini bildiren yazısına Zafer ateş do- lu, sekiz sütun başlıklı makaleler do- nattı. Bütün kabahat Inönüdeydi. Ah o İnönü!. O olmasaydı, o iktidarın karşısına dikilmeseydi.. —"İktidarın Sesi" memlekette bir meselenin bu- lundugunu bunun da "İnönü mesele- si“ olduğunu garip bir saflıkla yazı- yordu. Ba Kanunu çıktığında kar- şılarına İnönü dıkılmıştı Temyizdeki "idari tasarruflar" yapıldıgında gene İnönüyü orada bulmuşlardı; şimdi de Üniversitedeki temizlik hareketleri- ne aynı İnönü karşı geliyordu. Neydi bu iktidarın İnönü'den çektiği.. Hal- ledilemiyecek miydi bu mesele? Doğ- rusu istenilirse İnönü, memleketimi- zin demokratik hayatındakı rolü, mev kii ve ehemmiyetini boylesıne mü- kemmel şekilde belirten ve yapılma yan bir çok şeyin kendi yüzünden yapılamadıgım ilân eden bir yazıyı dünyanın bütün altınlarım döks sımlarının gazetesine koydurtamazdı. İhtimal ki bu yüzden iktidar gazete- sindeki o saf kampanyanın "müsey- AKİS, 8 ARALIK 1956